31 Ocak 2013 Perşembe

Soğuk havada yüzünüzü kurulamadan sokağa çıkmayın!

Hava sıcaklıklarının gün geçtikçe düşmesi soğuk havalara bağlı hastalıkları da beraberinde getiriyor.

Hava sıcaklıklarının gün geçtikçe düşmesi soğuk havalara bağlı hastalıkları da beraberinde getiriyor. Soğuk algınlığı, grip ve zatürreden korunmak için kaşkolumuzu sıkı sıkı sarıp, eldivenimizi dahi giyiyoruz ancak bazen yüzümüzü tam olarak kurulamadan ya da saçlarımız ıslakken, başımıza bir kapüşon geçirip sokağa çıkıyoruz. Oysa yüz felci en çok soğuk havayı seviyor ve kendisine dikkat etmeyenleri seçiyor.

Soğuk hava yüz felci riskini artırıyor
Yüz felci, ani başlayan yüzün bir tarafındaki kasların felci ile seyreden bir hastalıktır. Beyinden çıkan 7. sinirin fonksiyonunun bozulması ile ortaya çıkar. Hastalanan kişi, yüzün bir tarafında, kaş kaldırma, göz kapatma ve ağız büzme hareketlerini yapmakta zorlandığını veya yapamadığını fark eder. Görülme sıklığı, yaşa ve yaşanılan coğrafyaya göre değişmekle birlikte, yılda 100 bin kişide 15–35 kişidir. Genç ve orta yaşlı yetişkinlerde biraz daha sık görülür. Yüz felcinin vücutta sessiz duran herpes virüsünün tekrar aktif hale gelmesi ile oluştuğuna inanılır. Bu aktifleşme, sinirde enfeksiyon gelişimine, şişmeye, sıkışmaya ve nihayet fonksiyonunu yapamamaya neden olur.

Laboratuar ve klinik gözlemlerle, herpes virüsünü tekrar aktif hale getiren faktörler belirlenmiştir.

Bunlar:
Fiziksel durumlar: Radyasyon, travma, vücutta başka bir enfeksiyonun olması ve soğuk hava.
Psikolojik durumlar: Sosyal stresler.
Bağışıklığın etkilendiği durumlar: Kanser, yanık, AIDS, transplantasyon, kemoterapi.

Soğuk kış aylarında yüz felci, yaz aylarına göre daha sık görülmektedir. Soğuk havaya maruz kalma, yutaktaki yapıları etkileyip, herpes virusunun aktifleşmesine neden olabilir. Gündüz ve gece sıcaklığında büyük değişimler, açık alandaki soğuk havaya uzun süre maruz kalma veya sık sık aniden soğuk alana çıkma, soğuk havada açık pencereli bir arabada seyahat etme veya açık pencere önünde uyuma, yüzdeki damarlarda kasılmaya ve daralmaya neden olarak geçici olarak az kanlanmaya neden olabilir ve sonuçta sinir hücrelerinde herpes virusunun aktifleşmesine neden olabilir.

Kaşkol ile yüzünüzü koruyun
Yüz felcinden kısmen korunmak mümkündür. Yüzün ıslak ve nemli kalması soğuğun etkisinin artmasına neden olur. Bu nedenle yüzün ve saçların iyice kurutulması önemlidir. Evde, işyerinde ve nakil araçlarında hava akımı olabilecek yerlerde bulunmaktan kaçınılmalıdır. Aşırı soğuk havaya çıkmak veya o ortamda bulunmak gerekiyorsa, soğuğun etkisini azaltacak kaşkol kullanmak gibi önlemler alınmalıdır.

Yüz felci genellikle iyileşen bir rahatsızlıktır. İyileşme sürecini hızlandıran kortizon ve anti viral ilaçları erken dönemde kullanmaya başlamak gerekir. Hastalık oluştuktan sonra da soğuktan korunmak, yüzün ve saçların nemli kalmamasına dikkat etmek çok önemlidir.

Nöroloji Bölümü Uzm. Dr. Abdullah Özkardeş

Erkeklerin cinsel ilişki süresince yaptıkları 5 hata

Cinsel hayatınızdan memnun değilseniz bunun nedeni yatağınızdaki erkek olabilir.

Sevgiliniz ya da eşiniz misyoner pozisyonundayken tek elle sütyeninizi açmayı öğrendi. Fakat kadınların cinsel birliktelik sırasında tatmin olmasını sağlamak bunlarla bitmiyor.

Kadınlar seksi sever. Bir çoğu tüm gün akşam geçireceği harika geceyi düşünür. İş yatağa gelince erkeklerinin onları anlamalarını ister. Bir çok kadın yatakta hala erkeğinden istekte bulunacak kadar özgüvene sahip değildir. Bu akşam eve gittiğinizde cinsel hayatınız hakkında konuşun. Sizi ve onu baştan çıkaran şeyleri ortaya çıkarmaya çalışın.

Unutmayın daha iyi bir cinsel hayata sahip olmak için karşınızdaki dinlemeniz onun ihtiyaçlarına önem vermeniz çok önemlidir.

Görevi başına değil! 
Kadınlar iş hayatında ve evde bir çok şeyi üstlenip, altından kalkarlar. Fakat iş yatağa geldiği zaman erkeklerin liderliğinden hoşlanırlar. Karşılarında, deyim yerindeyse adam gibi adam görmek isterler.   Bu noktada görev kadınlara düşüyor. Onun çekingen ve pasif tavrını yenmesi için onu yüreklendirmeniz gerekli.

Eski olana bağlanmayın!
Eşiniz bir süredir hep aynı adam. Cinsel hayatınızdan tatmin olmanız için sürekli farklı pozisyonlar denemelisiniz. Kadınlar karşısındaki erkeğin, onu cesaretlendirecek kadar farklı olmasını ve yeni şeyler denemesini ister. Bu akşam eve gittiğinizde eşinizi farklı bir yerde ilişkiye girmek için cesaretlendirin. İnanın bu hareketinizden sonra sizin yeniliklere ne kadar açık olduğunuzu anlayacak ve bundan sonraki yere sizi kendi elleriyle götürecek.

Sonuca odaklanıyor! 
Hayat bir yolculuk, bir hedef değil ve bu tamamiyle seks için de geçerli. Siz cinsel birliktelik sırasında kendi doruk noktanıza ulaşmaya çalışırken, bu eşiniz için çok eğlenceli olmayabilir. Sadece hedefe ulaşmak kadınlar için bir hayal kırıklığı yaratır. Cinsel ilişkiniz sırasında onu siz yönlendirin. Yavaşlatın. İsteklerinizi belli edin. Onun da bundan zevk almasını sağlayın. Daha iyi bir skor için sizin isteklerinizi dikkate alacaktır.

Yeterince seks yapmıyoruz! 
Erkeklere kalsa haftanın her akşamı cinsel birliktelik yaşanmalı. Fakat bir çoğu ekran karşısında maç izlerken uyuyup kalıyor. Tüm gece birlikte olmak için ısrar edemezsiniz. Bunun için akşam o eve gelmeden ona maçı unutturacak ya da sizinle birlikte olmayı iple çekeceği bir görünümle onu karşılayın. Unutmayın sadece o istediği zaman yatağa girmemelisiniz, sizin de istekleriniz önemli.

Keşke masaj yapsa! 
Eve giderken kokulu mumlardan ve sabunlardan alın. O gelmeden önce banyoyu romantik bir şekilde hazırlayın. O geldiğinde banyoda olun ve onu yanınıza çağırın çok yorgun olduğunuzu ve masaj yapmasını istediğinizi söyleyin. Birlikte banyo yapın. Devamı sizin ellerinizde. Böylece siz yorgun olduğunuzu söylediğinizde o bu ortamı kendi hazırlayacaktır.

Hanımlara şık görünme tüyoları

Kadınlar, kıyafet seçimi yaparken genellikle şık görünme kaygısı içine girerler. Oysa rahatlık ve kendine güven hissi de şık görünmek kadar önemlidir. İşte size hem harika görünmenizi sağlayacak hem de performansınızı ve kendinize güveninizi artıracak öneriler…

Teknolojik kumaşları tercih edin
Şaşırtıcı bir gerçek ama spor salonlarında görülen en yaygın kıyafet kombinasyonu hâlâ sıradan bir penye tişört ve tayt… Oysa günümüzde kumaş teknolojisindeki yenilikler sayesinde performansı artıran, yapılan sporu kolaylaştıran birçok farklı özellikte giysi üretiliyor. Ancak beyinlerde hâlâ “sentetik” giysilere karşı bir önyargı var. Aslında bu son teknoloji ürünü kumaşlar hem daha fazla nefes alma özelliğine sahip, çok daha rahat ve spor yaparken diğer doğal kumaşların aksine şekillerini koruyabiliyorlar. Pamuklu kumaşlar ise hem teri gösteriyor hem de kurumaları zor olduğundan ıslak kalarak ciltte sürtünme sonucunda bazı rahatsızlıklara neden olabiliyorlar. Spor yaparken giyeceğiniz giysileri seçerken nefes alabilme özelliği olan sentetik ürünleri tercih edebilirsiniz.

İç çamaşırı seçimini doğru yapın
Sporcu sutyenleri, sıradan sutyenlerin aksine egzersiz sırasında göğüslere ekstra destek vermek ve rahat bir şekilde hareket edebilmeyi sağlamak için özel olarak dizayn ediliyor. Yanlış sutyen seçimi göğüslerde sarkmaya ve sırt ağrılarına neden olabiliyor. Öte yandan herhangi bir spor sutyeni 6 aylık düzenli bir kullanımdan sonra elastikiyetini kaybetmeye başlıyor. Ancak birçok kadın bu sutyenleri uzun yıllar boyunca kullanma yolunu seçiyor. Oysa yıkama ve kullanmanın etkisiyle özelliklerini yitiren sutyenler göğüsleri yeterince desteklemiyor. Ayrıca sutyen seçerken yapılan sporun ağırlık derecesini de göz önünde bulundurmalı. Örneğin koşu, basketbol, voleybol, binicilik gibi sporlar için yüksek korumalı sporcu sutyenleri kullanmak seçmek gerekiyor.

Kıyafetlerinizi alırken test edin
Spor yaparken eğilirsiniz, zıplarsınız, çömelirsiniz… O yüzden kıyafet seçiminde biraz tedbirli olmakta yarar var. Harika bir vücudunuz bile olsa spor salonlarında abartılı dekolte kıyafetler giymekten kaçının ve hareket ederken üstünüzdekilerin nasıl göründüğünü önceden test edin. Egzersize başlamadan önce soyunma odasındaki aynanın önünde birkaç esneme hareketi yaparak göbeğinizin, kalçanızın, göğüslerinizin nasıl göründüğünü kontrol edin. Böylece “Aman bir yerim açıldı mı, göründü mü?” kaygılarından uzak egzersizinizi rahatça yapabilirsiniz.

Taytların ağ kısmına dikkat edin
Eğer dar bir eşofman altı ya da tayt giyiyorsanız bel ile pantolon ağı arasının yeterli uzunlukta olup olmadığını kontrol edin. Çünkü taytınızı yukarı doğru gereğinden fazla çekiştirirseniz ağ kısmında istenmeyen bir görüntüye neden olabilirsiniz. Böylesine bir frikikten kaçınmak için bu tip ürünler alırken her zaman bel kısmının nerede durması gerektiğini satıcıya sorun.

Spor güneş gözlüğü alın
Eğer sıklıkla açık havada spor yapıyorsanız bir çift spor güneş gözlüğüne yatırım yapmanızda yarar var. Çünkü sıradan gözlüklerin aksine bu gözlükler son derece hafif, hareket ettiğinizde kaymıyor ve bir darbeyle karşılaştıklarında kırılarak tehlikeye yol açmıyor.

G-stringden uzak durun
İncecik bir ip parçasının normal günlerde kullanımının bile ne kadar sağlıklı olduğu tartışılırken, onu egzersiz sırasında kullanmak pek de doğru bir yaklaşım olmasa gerek. G-string iç çamaşırları egzersiz sırasında teri emmiyor ve tahrişe neden oluyor, bakterilerin dolaşımını kolaylaştırarak sistit gibi rahatsızlıklara neden oluyor. Bir de herkesin bildiği üzere pantolondan dışarı çıkarak nahoş bir görüntüye neden olmak gibi bir alışkanlıkları var! Bunun yerine, izsiz, nefes alan ve teri emen bir iç çamaşırı kullanın.

Ayakkabı alışverişine çıkın
Dansa gittiğiniz ayakkabılarla aynı zamanda koşuyor, incecik tabanlı babetlerinizle uzun yürüyüşlere mi çıkıyorsunuz? Ayaklarınızı yaptığınız spora uygun bir ayakkabı ile desteklemezseniz ayak sağlığınıza zarar verir ve kalça-diz eklemlerinde problemlere yol açarsınız.

Sertleşme sorunundan korkmayın

Sertleşme sorunu yaşayan hastaların tedavisi var. İlaç ve protez uygulayarak tedavi edilebiliyor.

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Faruk Usta, sertleşme sorunu nedeniyle cinsel yaşamları son bulan erkeklerin artık bahaneleri nin kalmadığını belirterek, 'Sertleşme sorununuz var ise mutlaka tedavi ediyoruz' dedi.

Prof. Dr. Mustafa Faruk Usta, sertleşme sorunu yaşayan erkeklerin yüzde 86’sının bunu kimseyle konuşmadığını, yüzde 77’sinin ise tedavi için hiçbir şey yapmayıp kaderine razı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Usta, "Günümüzde sertleşme sorunu sık rastlanan bir hastalık. 40 yaş üzeri erkeklerin yüzde 52’si belirli bir derecede sertleşme sorunu yaşamaktadır" dedi. Erkeklerin cinsel fonksiyon bozukluklarının ikiye ayrıldığını söyleyen Prof. Dr. Usta, "Yaşları 40 ile 70 yaş arasındaki erkeklerin 69.2’si erken boşalma ve sertleşme sorunu yaşamaktadır. Sertleşme sorunu yaşayan hastaların tedavisi var. İlaç ve protez uygulayarak tedavi edilen hastalar, mutlu bir şekilde yaşamlarını sürdürüyor" diye konuştu.

3 TEDAVİ YÖNTEMİ

Sertleşme sorununun nedeninin ortaya çıkartılmasının ardından mutlak tedavi edilebildiğini belirten Prof. Dr. Usta şunları söyledi:

"Ağızdan alınan ilaç, penisin içine enjeksiyon tedavisi, ya da penis protezleri hastaların imdadına yetişiyor. Ağızdan alınan ilaçlarla başarı oranı yüzde 50- 70 arasında değişiyor. Enjeksiyon uygulamasında zorluklar olmasına karşın başarı oranı yüzde 50. Penis protezinde ise başarı oranı yüzde 100. Bu yöntemle hastanın cinsel organı ve yumurtalıklarına cerrahi müdahale ile protez yerleştiriliyor. Böylece hastaya mutlu bir yaşam imkanı sunuluyor."

'PROTEZ HER YAŞA TAKILABİLİYOR'

Penis protezinin, gerekli ve uygun durumda her yaştaki hastaya takılabildiğini kaydeden Prof. Dr. Mustafa Usta, "Genel durumu seks için uygun olan her hastaya protez ameliyatı yapılmasında sakınca yok. Hiçbir parçası dışarıdan görülmez ve tamamı vücut içindedir. 24 saat içinde işlem biter. Hasta evine döner. Ömür boyu kullanılır. Hasta orgazm olabilir. Meni boşalması olur" dedi.

Colyak Hastaligi Tanisi

Çölyak Hastalığı Tanısı

Çölyak hastalığının tanısı için ESPGHAN ( Europian Society of Pediatric Gastroenterology Hepatology and Nutrition) kriterleri kullanılmaktadır. Bu kriterler:
a)   Çölyak hastalığı ile uyumlu öykü ve klinik özellikler
b)   Çölyak hastalığı ile uyumlu serolojik bulgular
c)   Çölyak hastalığı ile uyumlu histopatolojik bulgular
d)   Glutensiz diyete belirgin klinik ve serolojik yanıtın olması
e)   Çölyak hastalığına benzeyen diğer hastalıkların dışlanması
f)   İki yaşın altında villüs atrofisi yapan nedenlerin dışlanmasını içerir.
İlk değerlendirmede çölyak hastalığı tanısını doğru koyabilmek, daha önceden biyopsi ile tanı almış hastaların tanısını teyit etmek, aşikar bulguları olan hastalara tanı koymayı basitleştirebilmek ve nonspesifik bulgularla yanlış tanı konulmasından kaçınılması amacıyla Ocak-2012 ESPGHAN tarafından yeni tanı kriterleri yayınlanmıştır. Çölyak hastalığı tanısı için semptom, antikor, HLA ve histoloji bulguları için puanlama sistemi oluşturulmuştur. Çölyak hastalığı tanısının konulabilmesi için 4 puan gerektiği belirtilmiştir.
Serolojik Testler:
Hastalığın    teşhisinde    serum    antigliadin    antikor,    antiendomisyum    antikor, doku transglutaminaz antikoru ile birlikte serum IgA düzeyi kullanılmaktadır
Antigliadin Antikor:
Antigliadin antikor tahılların gliadin içeriğine karşı oluşur. Duyarlılığı ve özgüllüğü antiendomisyum antikora oranla daha düşüktür. Nonspesifik gastrointestinal inflamasyon saptanmış hastalarda da pozitif sonuç verebilmektedir . Peptik ülser, gastroözofagial reflü, akut gastroenterit, inflamatuar barsak hastalığı, kistik fibrozis, inek sütü allerjisi yalancı pozitiflik veren hastalıklardır (77). Tanı almış hastaların glutensiz diyet altında izlemleri sırasında kullanılması önerilmektedir.
Antiendomisyum Antikor:
EMA analizi, duyarlılığı ve özgünlüğü en yüksek testlerden biridir (79-81). Küçük yaşlarda yani hastalığın erken evrelerinde veya mukozal değişikliklerin henüz belirgin olmadığı fazda EMA ve tüm serolojik testlerin tanısal güçleri mukozal atrofisi olan vakalara göre düşüktür. EMA değerlendirmesi kalitatif bir yöntemdir. Değerlendirmeler için bu konuda eğitimli ve deneyimli bir göz gerektirir. Aynı zamanda pahalı ve işlem süresi uzundur (1). Tanıda AGA ile birleştirildiğinde duyarlılığı ve negatif öngörü değeri % 100’ dür (82). Glutensiz diyeti takiben negatifleşme, diğer antikorlardan daha önce olmaktadır. İki yaş altı çocuklarda duyarlılığı ve özgüllüğü düşüktür (83).
Doku Transglutaminaz Antikor:
Doku transglutaminaz endomisyum dokusunu antijen olarak algılar. dTG duyarlılığı % 90’ dan fazladır; özgüllüğü EMA’dan daha düşüktür. Testin uygulama kolaylığı ve maliyet avantajı da göz önüne alındığında, hastalık tarama ve izleminde dTG testinin kullanılması önerilmektedir (1).

Colyak Hastaligi Tedavisi

Çölyak Hastalığı Tedavisi

Çölyak hastalığında temel tedavi; buğday, arpa, yulaf , çavdar gibi gıdalarda bulunan ve toksik özellik taşıyan glutenin yaşam boyu diyetten çıkarılmasıdır . Glutensiz diyete klinik yanıt günler haftalar içerisinde olurken histolojik düzelme iki yıla kadar uzayabilir.
Tedavi başlangıcından itibaren glutensiz diyete yanıtı olmayan ya da başlangıçta yanıt verip daha sonra izlemde yanıt vermeyen çölyak hastaları tedaviye dirençli kabul edilip bu grup hastalarda steroid, azotiopürin ve siklosporin gibi immün supresif ilaçlar kullanılabilir. Yeni tanı almış ve hızlı büyüme dönemindeki çölyak hastalarına vitamin ve mineral desteği verilmesi önerilmektedir
Çölyak hastalarında önerilen vitamin ve mineral desteği
Kalsiyum          500-1000 mg/gün
Folik asit          5-10 mg/gün
Kobalamin        1 mg 2-3 ay arayla hidroksikobalamin şeklinde
D vitamini         1,25 mg/gün veya 50000 ü/gün

Colyak Hastaligi Cesitleri

Çölyak Hastalığı Çeşitleri 

Çölyak hastalığının klinik sınıflaması gastrointestinal belirtilerin varlığına dayandırılmıştır. İtalya’da yapılan çok merkezli çalışmalar sonucu ilk kez buz dağı modeli ortaya atılmıştır. Klasik belirti gösteren veya tanı almış hastalar buz dağının suyun yüzünde kalan bölümünü oluştururlar. Çölyak tanısı alan her hastaya karşılık 7-8 adet tanı almamış hasta olduğu sanılmaktadır. Bunlar suyun altında bulunan buz dağı kütlesini oluştururlar.
Buz dağı modeline göre hastalar 1) Klasik çölyak hastalığı, 2) Sessiz çölyak hastalığı   3) Potansiyel çölyak hastalığı olmak üzere 3 grupta sınıflandırılmıştır.
Klasik Çölyak Hastalığı
Klasik formda belirtiler 6-18. aylarda başlar. Tipik olarak kronik ishal, büyüme geriliği, iştahsızlık, karın şişliği, karın ağrısı ve kas güçsüzlüğü ile karakterizedir. Bu klinik bulguların yanında hastalarda antikor pozitifliği ve ince bağırsak mukozasında hafif villus düzleşmesinde total villus atrofisine uzanan histopatolojik bulgular da mevcuttur. Bulgular glutensiz diyetle düzelir.
Sessiz Çölyak Hastalığı
Bu form belirtisi olmayan bireylerde ortaya çıkan büyük oranda proksimal ince bağırsağa sınırlı histopatolojik değişikliklerle karakterizedir. Taramalar sırasında çölyak hastalığına özgü antikorlar bulunur ve bağırsak biyopsisi yapıldığında ince bağırsak mukozasında tipik lezyonlar vardır.
Özellikle son yıllarda serolojik tanı yöntemlerinin gelişmesi ile sessiz formun görülme sıklığının sanılanın çok üzerinde olduğu fark edilmiş, tarama programlarında hastalığın özellikle risk gruplarında (insüline bağımlı diyabet, selektif IgA eksikliği, Down sendromu) ve çölyak hastalarının birinci derece akrabalarında sık olduğu bildirilmiştir. Klasik semptomatik çölyak hastalarının gizli çölyak hastalığına oranı %30–40 olarak tahmin edilmektedir.
Potansiyel Çölyak Hastalığı
Bu hastalarda klinik belirtiler olabilir, ancak histopatolojik bulgu yoktur. Hastalık için karakteristik olan immünolojik testler pozitiftir (EMA pozitiftir). Bu hastalar genetik olarak çölyak hastalığına yatkın oldukları için hastaların % 50’sinden fazlasında çölyak hastalığı gelişebilir.

Tavuktan tümör fışkırıyor






Entegre tavuk tesislerinde çabuk büyüsünler diye ilaç verilen tavuklar kansere yol açıyor. Kuluçka süresi 17 güne inen tavuklar kesilmediklerinde kendiliğinden 45 günde ölüyorlar. İşte dehşete düşüren veriler;

İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü'nden Dr. Yavuz Dizdar, sağlığımızla nasıl oynandığını ifşa etti. Verdiği bilgiler tüyler ürpertici.

HAYVANIN KARNINDAN TÜMÖR FIŞKIRIYOR

Dizdar'ın aktardıkları şöyle;

*"Tavuk diye önünüze konulan hayvanın kuluçka süresini kısaltılarak 17 güne indirdiler.
*Hayvanların bacak yapıları değişti.
*Bu hayvanlar 45 gün sonra kendiliğinden ölüyor.
*Yapılan araştırmada doğal ürünle beslenen civcivlerin 45 gün sonra ayakta duramadığı görüldü.
*Tavuk diye önünüze konulan hayvanın karnından tümörler fışkırıyor.
*Tavukçular tıptan 50 sene önde gidiyor.
*Bu endüstrinin görevi size üzerinde et tutturulmuş bir şey vermek. Hayvanın sağlıklı olması umurlarında değil. Bu işin ilginç yanı, bunun onayını da veterinerlerden alıyorlar.”

İLAÇ ENDÜSTRİSİ İÇİN SES ÇIKARMIYORLAR

Dünyada belli başlı kanserlerde artış gözlendiğini belirten Dizdar, “Dünyada bütün ülkelerde kanser artmıyor, bütün kanserler de artmıyor. Belli kanser türleri artıyor, bunu ABD de biliyor. Mevcut olan durumun farkındalar, çok umurlarında olduğunu sanmayın, hiç umurlarında değil. Çünkü paralelinde ilaç endüstrisi büyüyor. Geldiğimiz noktada bir ülkenin gıdasını ne kadar endüstrileştirirseniz, ne kadar markete tıkarsanız, uzun raf ömrü ile ne kadar bozulmaz hale getirirseniz hastalığın da o kadar arttığını görüyorsunuz." ifadelerini kullandı.

Dizdar, güvenli olan bakliyat ve hububat yenilmesini tavsiye etti.1. Aşağıdaki sıralamalardan hangisi doğrudur? 



30 Ocak 2013 Çarşamba

Bu sorun erkekleri sınıfta bıraktı

Dünyada, her dört kişiden birinde tedavi edilmesi gereken cinsel sorun olduğunun düşünüldüğü belirtildi.

Türkiye Psikiyatri Derneği Cinsellik ve Cinsel Sorunlar Bilimsel Çalışma Birimi Koordinatörü Uzman Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “dünyada, her dört kişiden birinde tedavi edilmesi gereken cinsel sorun olduğunun düşünüldüğünü” belirterek, cinsel sorunların tedavisinde, bu alanda uzman bir psikiyatristten destek alınması gerektiğini bildirdi.

Dr. Yıldırım, “Geçmişten Geleceğe, Teşhisten Tedaviye Psikiyatri...” temasını içeren 45. Ulusal Psikiyatri Kongresi ve Cinsel İşlev Bozuklukları Sempozyumuna katılmak için geldiği Sheraton Otel'de cinsel sorunların yaş, cinsiyet gözetmeksizin her toplumda var olduğunu ve uygun tedavi alınmadığında ciddi sorunlara yol açabildiğini söyledi.

Türkiye'de cinsel sorunlarla ilgili tedavilerin ve tedavi olanaklarının yeterli olmadığını belirten Yıldırım, “Ülkemizde cinsel sorunlarla ilişkili psikolojik bozukluklar konusu kanayan bir yara” değerlendirmesinde bulundu. Yıldırım, cinsel sorunlarla ilgili tedavi merkezlerinin sayısının artırılması ve halkın ulaşabilirliğinin sağlanması gerektiğini ifade etti.
“Dünya genelinde her dört kişiden birinde tedavi edilmesi gereken bir cinsel sorun olduğunun düşünüldüğünü” belirten Yıldırım, “Yaygınlıklarına bakıldığında, kadınlarda cinsel tatminle ilgili sorunlar, erkeklerde ise sertleşme ve erken boşalma gibi konularda sıkıntılar ön plana çıkıyor. Bu sorunlar her üç erkekten birinde gözlenebiliyor” dedi. Yıldırım, dünya genelinde erkeklerde en sık karşılaşılan sorunun erken boşalma olduğunu ancak “Türkiye'de hekime başvuruda sertleşme sorunlarının ön plana çıktığını” kaydetti.

“TORUN SAHİBİ OLDUĞUNDA CİNSELLİĞİ YAŞAMASININ AYIP OLDUĞU DÜŞÜNÜLÜYOR”

Yıldırım, cinsel sorunların hekime gitmeden çözümlenemeyeceğini, utanma, töre, kınanma, yanlış değerlendirilme gibi kaygılarla saklanabildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Türkiye'de de özellikle cinsellikle ilgili bazı tabuların olması, bu konuda yeterli ve doğru bilginin edinilememesi, baskıcı bir toplum yapısının, sorunların daha zor ve kişilerin kendi içinde yaşanmasına yol açabiliyor. Çocukluk döneminde cinsellikle ilgili olumsuz yaşantılar da erişkinlikte sorunların ortaya çıkmasında etkili oluyor.
Örneğin kadınlar arasında sık görülen vajinismusun (kadınlarda, cinsel birlikteliğe engel olacak şekilde kaslarda kasılma) Avrupa ülkelerinde yüzde 1'in altında görülürken, ülkemizde yüzde 8-12 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Cinsellik üzerine törelerin olması, bunun kadın üzerinde baskı yaratması, sorunun daha yoğun yaşanmasına neden olabiliyor.”

Sık karşılaşılan sorunlardan birinin de cinsel isteksizlik olduğunu ve bunun en çok kadınlarda görüldüğünü ifade eden Yıldırım, bu sorunun kimi zaman toplum tarafından da desteklendiği değerlendirmesinde bulundu. Yıldırım, “Kimi hastalarımız, torun sahibi olduğunda cinselliği yaşamasının ayıp olduğunu düşünüyor. Cinsellikle ilgili konuşmak ve istemek kimi zaman hor görülme nedeni olarak karşımıza çıkabiliyor. Bu tip yanlış cinsel inanışlar, sağlıklı cinselliğin yaşanmasını engelleyebiliyor” diye konuştu.

“İNTERNETTEKİ BİLGİLERLE ÇÖZÜM ARAYIŞINA GİDİLMEMELİ”

Cinsel problemlerin sadece bir kişinin sorunu olarak algılanmaması, bir çiftin mutluluğunu etkileyen önemli bir problem olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım, “Bu, kişiye özgü bir sorun olarak ele alınmalı ve mutlaka hekime başvurulmalı. Kesinlikle arkadaş, yakın çevre, aile ile konuşularak çözümlenmeye çalışılmamalı. Özellikle hızlı bilgi akışının sağlandığı internetteki bilgilerle çözüm arayışına gidilmemeli” uyarısında bulundu.

Yıldırım, cinsel sorunların mutlaka uzman hekim danışmanlığında çözümlenmesi gerektiğini belirterek, birçok cinsel sorunun basit bilgilendirmelerle ortadan kalktığına işaret etti.

Cinsel sorunlar için öncelikle psikiyatri uzmanına başvurulması gerektiğini ifade eden Yıldırım, psikiyatristlerin ihtiyaç duyduğunda jinekoloji ya da üroloji gibi diğer branş uzmanlarından yardım alabileceğini kaydetti.

Yıldırım, “Özellikle cinsel tedavinin, alanında uzman bir psikiyatrist tarafından yapılması, sorunun kalıcı hale gelmeden çözümünü kolaylaştıracaktır. Çünkü tanı sistemlerinde cinsel sorunlar, psikiyatrik tanı sistemleri içerisindedir. Ayrıca, bu sorunlar sadece tıbbi değil, sosyal bir sorundur. Cinsel sorunlar, kişilik bozulmasına, aile içi sorunlara, suçlamalara yol açabilmekte, kimi zaman töre cinayetlerine kadar uzanabilmektedir” dedi.

Sorunlar halledilmediğinde, çiftlerin birbirlerinden uzaklaşabildiğini ve birbirlerine uygun olmadıklarını düşünebildiğini dile getiren Yıldırım, “Oysaki bu sorun doğru iletişim ile halledilebilecektir. Yanlış bir tedavi, kişileri umutsuzluğa sürüklemektedir. Bunun için de psikiyatrist desteği şarttır” uyarısında bulundu.

Yıldırım, tedavide kişilerin psikiyatrik açıdan da değerlendirildiğini, sonrasında çiftlere doğru iletişim biçiminin kullanılmasının öğretildiğini, diğer aşamada ise 8-12 haftayı bulan cinsel terapi uygulamalarının yapıldığını ve belirli egzersizlerin önerildiğini söyledi.

Mutluluğun Anahtarı ...

Hayat şartları ağır, moraliniz bozuk ve yaşamınızda her şeyin çok kötü gittiğine inanıyorsunuz... Şimdi bunları düşünmekten vazgeçin! Sizin için hazırladığımızı birkaç küçük öneriyle, hayatınızı daha neşeli hale getirebilirsiniz.

Kendinizi şımartın 
Hafta içinde kendinize bir gün belirleyin. Bu, işleriniz en az yoğunlukta olduğu bir gün olabilir.  Çocuklarınız okuldayken veya bakıcı evdeyken, kendinize ait bir program yapın. Önce küveti doldurup içine rahatlatıcı losyon veya aroma yağları ilave edin. Ardından, vücudunuz tamamen dinlenene kadar küvette yatın. Hatta bunu yaparken müzik açın, yanınıza içecek ve bir de kitap alın. Bu şekilde hem vücudunuzu, hem de ruhunuzu dinlendirmiş olursunuz. Banyo keyfi bittikten ve iyice durulandıktan sonra vücudunuzun her bölgesini kremlemeyi ihmal etmeyin. Sonra da zamanınız doğrultusunda canınız en çok ne çekiyorsa, onu yapın!

Doya doya gülün
Gülmenin psikoloji üzerine terapi etkisi olduğunu biliyor musunuz? Eğer yanıtınız hayırsa, bunu bir yere not edin! Yapılan araştırmalara göre, gülme hem insanın kendini iyi hissetmesini sağlıyor, hem de sağlık üzerine olumlu etkiler yaratıyor. Bu nedenle, içinizden geldiği kadar gülün. Eğer bunu yapamıyorsanız, her fırsatta komik filmler izleyin, eğlenceli ortamlara katılın.

Hayatınızda değişiklikler yapın
Hayatınızı rutinlikten kurtarmanın en iyi yollarından biri, bazı radikal değişiklikler yapmaktır. İşe önce saç stilinizi değiştirmekle başlayabilirsiniz. Ardından kendinize değişik bir giyim tarzı oluşturun ve alışverişlerinizi bu doğrultuda yapın. Ayrıca, evinizde de yenilikler yapabilirsiniz. Örneğin, başka bir eve taşınabilir veya sadece dekorasyonu değiştirebilirsiniz.

Kendinizi ödüllendirin
Eğer tatlı yemeyi seviyorsanız, kendinizi arada bir çikolata, tatlı veya şekerlemelerle (mümkünse düşük kalorili) ödüllendirebilirsiniz. Ancak miktar konusunda dikkatli olun. Aksi halde sağlığınızı zorlayabilirsiniz. Eğer tatlı yemek yerine başka şeyler tercih ediyorsanız, onları tercih edin. Bunun da ne olduğuna kendiniz karar verin.

Spor yapın
Spor yapmak beden ve ruh sağlığı için gerekli. Bu şekilde hem zinde ve sağlıklı kalırsınız, hem de kendinizi moral olarak daha iyi hissedersiniz. Eğer spor salonuna gidemiyorsanız, evde egzersiz yapabilirsiniz. Kısacası, düzenli olarak her gün egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirin!

İnsanları mutlu edin
İnsanları mutlu etmek, kişinin kendisini de mutlu eder. Bunun için, ya çevrenizde tanıdığınız insanlara ya da tanımadığınız kişilere bazı iyilikler yapabilirsiniz. Örneğin, bir insanın ihtiyacını karşılamak, büyük bir mutluluk kaynağıdır. Üstelik, insanların küçük şeylerden de mutlu olabileceğini unutmayın.

Günü yaşayın
Genellikle çoğumuz hayatımızı önceden planlamayı tercih ediyoruz. Bu şekilde de bugünü yeterince farkına vararak yaşayamıyoruz. Bu nedenle hayatınızı arada bir plansız, anlık yaşayın. Göreceksiniz, bu size yaşamdan daha fazla tat almayı sağlayacak.

Sağlıklı saçlar için önemli ipuçları

Sağlıklı saçlara sahip olmak, kadın erkek herkes için çok önemli. Basit tüyolarla saçlara gerekli özen gösterildiğinde sağlıklı saçlara kavuşmak ise çok kolay!

Saçtaki kırılmalar, matlaşma ve pullanmalar, çevresel faktörlere, beslenme alışkanlıklarına ve yanlış uygulamalara bağlı olarak ortaya çıkabilir. Gerekli özeni gösterirseniz sağlıklı saçlara kavuşmanız ise kısa sürede mümkündür.

Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Tuğba Türe, “Saç sağlığının korunması için yapılması gerekenler” hakkında bilgi verdi.

Sağlıklı beslenme, sağlıklı saçların altın kuralıdır
Öncelikle saçların kökünden beslendiği unutulmamalıdır. Dışarıdan uygulanan ürünler saçlara sağlık getirmez. Saçlar için gerekli olan vitamin ve mineraller ancak kan yolu ile saç köklerini besleyebilir.

Demir, çinko, vitamin B12, folik asit ve biotinden zengin beslenmek saç sağlığı için gereklidir. (Kırmızı et, yumurta beyazı, kurubaklagiller…)

Dengeli ve düzenli beslenmek, antioksidan yiyecekleri (sebze, meyve vb..) gerektiği kadar tüketmek, düzenli uyku ve stresten uzak durmak saç sağlığı için önemlidir. Dermatoloji uzmanına danışmadan saç sağlığı için önerilen ilaçların kullanılması doğru değildir.

Saç boyası ve jöle saçların zayıflamasına, kırılmasına ve matlaşmasına neden olabilir
Saç boyası, renk açıcılar, jöle, köpük, sprey gibi kozmetik ürünlerin bilinçsiz kullanımı saçlara zarar verebilir. Saç şekillendirici ürünler sık kullanımda ve saçtan temizlenmediğinde saçta kalıntı oluşturarak saç tellerinde zayıflama ve kırılmalara neden olabilir.

Hergün yıkamak saça zarar verir
Saçlar gün aşırı ve ılık su ile yıkanmalıdır. Ayrıca ikisi bir arada ürünler yerine şampuan ve saç kreminin ayrı ayrı uygulanması daha doğru olacaktır. Saç kreminin saç uçlarına sürülmesi yeterlidir.

Sıcak fön kullanmayın
Saçların kaba ve sert bir biçimde taranması saçları yıpratabilir. Eğer kuru ve zor taranan saçlara sahipseniz durulanmayan bakım ürünlerini kullanarak saçlarınızı koruyabilirsiniz. Ayrıca saçlar kurutulurken ve şekillendirirken çok sıcak uygulamalardan kaçınılmalıdır.

Saçınızı sıkı toplamayın
Özellikle alın bölgesinde bant şeklinde görülen saç dökülmelerinin en sık sebebi sıkı toplanmış saçlardır. Bu tarz uygulamalar, zaman içerisinde kıl köklerinin zarar görmesine ve saç kayıplarına neden olabilir.

Soğuk havada yüzünüzü kurulamadan sokağa çıkmayın!

Hava sıcaklıklarının gün geçtikçe düşmesi soğuk havalara bağlı hastalıkları da beraberinde getiriyor.

Hava sıcaklıklarının gün geçtikçe düşmesi soğuk havalara bağlı hastalıkları da beraberinde getiriyor. Soğuk algınlığı, grip ve zatürreden korunmak için kaşkolumuzu sıkı sıkı sarıp, eldivenimizi dahi giyiyoruz ancak bazen yüzümüzü tam olarak kurulamadan ya da saçlarımız ıslakken, başımıza bir kapüşon geçirip sokağa çıkıyoruz. Oysa yüz felci en çok soğuk havayı seviyor ve kendisine dikkat etmeyenleri seçiyor.

Soğuk hava yüz felci riskini artırıyor
Yüz felci, ani başlayan yüzün bir tarafındaki kasların felci ile seyreden bir hastalıktır. Beyinden çıkan 7. sinirin fonksiyonunun bozulması ile ortaya çıkar. Hastalanan kişi, yüzün bir tarafında, kaş kaldırma, göz kapatma ve ağız büzme hareketlerini yapmakta zorlandığını veya yapamadığını fark eder. Görülme sıklığı, yaşa ve yaşanılan coğrafyaya göre değişmekle birlikte, yılda 100 bin kişide 15–35 kişidir. Genç ve orta yaşlı yetişkinlerde biraz daha sık görülür. Yüz felcinin vücutta sessiz duran herpes virüsünün tekrar aktif hale gelmesi ile oluştuğuna inanılır. Bu aktifleşme, sinirde enfeksiyon gelişimine, şişmeye, sıkışmaya ve nihayet fonksiyonunu yapamamaya neden olur.

Laboratuar ve klinik gözlemlerle, herpes virüsünü tekrar aktif hale getiren faktörler belirlenmiştir.

Bunlar:
Fiziksel durumlar: Radyasyon, travma, vücutta başka bir enfeksiyonun olması ve soğuk hava.
Psikolojik durumlar: Sosyal stresler.
Bağışıklığın etkilendiği durumlar: Kanser, yanık, AIDS, transplantasyon, kemoterapi.

Soğuk kış aylarında yüz felci, yaz aylarına göre daha sık görülmektedir. Soğuk havaya maruz kalma, yutaktaki yapıları etkileyip, herpes virusunun aktifleşmesine neden olabilir. Gündüz ve gece sıcaklığında büyük değişimler, açık alandaki soğuk havaya uzun süre maruz kalma veya sık sık aniden soğuk alana çıkma, soğuk havada açık pencereli bir arabada seyahat etme veya açık pencere önünde uyuma, yüzdeki damarlarda kasılmaya ve daralmaya neden olarak geçici olarak az kanlanmaya neden olabilir ve sonuçta sinir hücrelerinde herpes virusunun aktifleşmesine neden olabilir.

Kaşkol ile yüzünüzü koruyun
Yüz felcinden kısmen korunmak mümkündür. Yüzün ıslak ve nemli kalması soğuğun etkisinin artmasına neden olur. Bu nedenle yüzün ve saçların iyice kurutulması önemlidir. Evde, işyerinde ve nakil araçlarında hava akımı olabilecek yerlerde bulunmaktan kaçınılmalıdır. Aşırı soğuk havaya çıkmak veya o ortamda bulunmak gerekiyorsa, soğuğun etkisini azaltacak kaşkol kullanmak gibi önlemler alınmalıdır.

Yüz felci genellikle iyileşen bir rahatsızlıktır. İyileşme sürecini hızlandıran kortizon ve anti viral ilaçları erken dönemde kullanmaya başlamak gerekir. Hastalık oluştuktan sonra da soğuktan korunmak, yüzün ve saçların nemli kalmamasına dikkat etmek çok önemlidir.

Nöroloji Bölümü Uzm. Dr. Abdullah Özkardeş

'Reflekstir' Deyip Hafife Almayın!

Bebeklerde ani sıçramanın nedeni “epilepsi” olabilir! 

Epilepsi, en sık çocukluk çağında, özellikle de 0-1 yaş arasındaki bebeklik döneminde ortaya çıkıyor. Sanılanın aksine sadece vücutta kasılma ve çenenin kitlenmesi gibi büyük nöbetlerle değil, gözden kaçabilecek küçük nöbetlerle de gelişebiliyor. Örneğin, bebeklerde ani sıçrama epilepsinin işareti olabiliyor!

Halk arasında ‘sara’ olarak bilinen epilepsi; ateş ve kafa travması gibi herhangi bir tetikleyici faktör olmadan tekrarlayıcı bilinç kaybı ile bilinçte bozulmanın görüldüğü ataklarla gelişen bir hastalık. En sık çocukluk çağında, özellikle de 0-1 yaş arasında ortaya çıkıyor. Çocukluk çağındaki epilepsi tüm vücutta kasılma/atma, çenenin kitlenmesi ve ağızdan köpük gelmesi gibi belirtilerle seyreden büyük nöbetlerle gerçekleşebileceği gibi; tanınması zor ve kısa süren küçük nöbetlerle de ortaya çıkabiliyor.

Acıbadem Kozyatağı Hastanesi’nden Nöroloji Uzmanı Dr. Uğur Işık, bebeklerde sadece kollar, bacaklar ve baş bölgesinde ortaya çıkan ani sıçramanın hafife alınmaması gerektiğine dikkat çekerek, “Klasik epilepsi belirtilerinin yanı sıra, bu tür kısa süren küçük nöbetlerin de asla atlanmaması gerekiyor. Çünkü bu küçük nöbetler anne babalar tarafından gözden kaçarsa sorun tedavi edilmediği için büyük nöbetlere dönüşebiliyor” diyor.

Hangi Nöbetler Gözden Kaçabiliyor?

• Ani Sıçrama ve Kapanma: Bebeklikte kümeler halinde gelen, kollar, bacaklar ile baş bölgesinde ani sıçrama ve kapanma ile gelişen nöbetler ortaya çıkabiliyor.
• Gözlerin Sabit Bir Yere Bakması: Çocuklarda kasılma, atma, gözlerin sabit bir yere bakması ve kusma ile gelişebiliyor. Vücudun tek tarafında kasılma veya vücudun tek tarafında anormal his ile de görülebiliyor.
• Dalma: Absans nöbetlerinde çocuk sadece 5-10 saniye boyunca dalıyor ve çevresine karşı duyarsız oluyor.
• Gece Uykudan Sık Uyanma: Frontal lob denilen (beynin ön bölgesi) bölgede gelişen nöbetlerde gece uykudan sık uyanma, kasılma ve anlamsız hareketler görülebiliyor. Bu durum çoğunlukla uyku bozukluğu ile karışıyor. Ayrıca çocuk anlamsız yere kendi çevresinde dönme veya koşma şeklinde hareketler sergileyebiliyor.
• Ani Baş Düşmeleri: Ani baş düşmeleri ve yere kapaklanma şeklinde nöbetler görülebiliyor.
• Sıçrama: Bazen sadece ani elektrik çarpması benzeri sıçramalar (myokonik nöbetler) ortaya çıkabiliyor.

Çocuğun Hayat Kalitesini Belirliyor

Bazı türlerinde nöbetler günde 50-60 kez tekrar ederken, bazılarında ise yılda sadece 1-2 kez ortaya çıkıyor. Epilepsiye neden olan durum hayat kalitesinde en önemli belirleyici faktör oluyor. Çünkü bu faktör hem çocuğun zeka düzeyini ve davranış sorunlarını hem de epilepsinin şiddetini beliyor. Nöbet sayısı ve nöbet kontrolü hayat kalitesini belirlemede önemli bir rol üstleniyor. İlaçlarla kontrol altına alınabilirse çoğu çocuk okul, spor ve hobiler gibi günlük yaşam aktivitelerine devam edebiliyor.

Bazı Türleri İlaçla Kontrol Altına Alınabiliyor

Hangi tedavinin uygulanacağında epilepsinin türü çok önem taşıyor. Çocukluk çağının iyi huylu genetik epilepsilerinin yüzde 80-90’ı ergenlikte düzeliyor. Bazen de epilepsiler ergenlik çağında başlıyor, bunların bir kısmı ömür boyu tedavi gerektiriyor. Epilepsilerin bir kısmı ilaç tedavisine çok iyi yanıt veriyor. En az 2 yıl, bazen de ergenlik çağına kadar ilaç kullanmak yeterli gelebiliyor. Ancak altta kafa travması veya menenjit gibi nörolojik bir sorun varsa tedavi edilmesi daha güç olabiliyor. Örneğin hastanın çok uzun yıllar ilaç kullanması gerekiyor.

Epilepsi Cerrahisinde Başarı Oranı Yüksek

Tüm epilepsilerin yüzde 20-30’unu dirençli epilepsiler oluşturuyor. Bu durumda ilaç dışında diğer tedavi seçenekleri gündeme geliyor. İlk yöntem de epilepsi cerrahisi oluyor. İyi seçilmiş hastalarda epilepsi cerrahisinin başarısı yüzde 80’lere ulaşıyor. Ancak ne yazık ki her dirençli epilepsisi olan çocuk ameliyat adayı olamıyor. Çocuğun epilepsi cerrahisi adayı olması için nöbetlerinin belli bir bölgeden kaynaklaması ve çıkarılacak bölgenin dil ve görme gibi önemli bir fonksiyonunun olmaması gerekiyor.

Beyne Takılan Pil Belirgin Düzelme sağlıyor

Çocuğun cerrahi yönteme uygun olmadığı durumlarda “vagus sinir stimülatörü” denilen beyin pili tedavisi düşünülebiliyor. Göğüs altına yerleştirilen pil, vagus sinirini belli aralıklarla uyarıyor ve bu nöbetlerde azalma sağlayabiliyor.  Beyin pili tedavisiyle nöbetlerin tamamen durması mümkün olmasa da iyi seçilen hastalarda belirgin düzelme sağlanabiliyor.  Diğer bir tedavi seçeneği de ketojenik diyet. Bazı tür epilepsilerde etkili olan bu diyet yağdan çok zengin beslenilmesi prensibine dayanıyor.

Nedenleri Neler?

• Kromozom anomalileri,
• Beyin oluşumundaki yapısal bozukluklar,
• Beynin oksijensiz kalması veya beyin kanamaları,
• Tümörler,
• Kafa travması,
• Menenjit gibi beyin enfeksiyonları epilepsiye sebep olabiliyor.

Çocuğunuz Atak Geçirdiğinde… 

• Nöbet sırasında çocuğunuzu sağ ya da sol tarafına doğru yatay pozisyonda yatırın.
• Başının altına bir yastık koyun, yakası sıkıysa gevşetin.
• Sallamayın, üstüne su dökmeyin, ağzına bir şey sokmaya çalışmayın.
• En yakın sağlık kuruluşuna götürün ya da çocuğunuzu izleyen doktoruyla iletişim kurun.

Kış uykusuna çekilmeyin ama

Uzmanların kış için yaptığı tavsiyeleri uygularsanız, güneşli günleri mutlu ve sağlıklı bir şekilde karşılayabileceksiniz. İşte uzmanların kıştan etkilenmemek için önerileri…

1. Mutluluk şapkasını asla unutmayın
Uzmanlara göre insan vücudu 18 derecenin üzerindeki sıcaklıklarda kendini iyi hisseder. Hava sıcaklığı 18 derecenin altına iner inmez ise; ilk sinirlilik işaretleri ortaya çıkmaya başlar. Soğuk havalarda mutlu hissetmenin sırrı sıkı giyinmektir. Kışın asla şapkasız dışarı çıkılmamalı; çünkü insan vücudu en çok başından sıcaklık kaybeder.

2. Korunduğunuzdan emin olun
Uzun gecelerde aşka daha fazla vakit ayırmak ve hamile kalmak istemiyorsanız, doğum kontrol yöntemlerini titizlikle uygulayın. Kıs yılın en doğurgan dönemidir. Daha uzun süren karanlık, yumurtlamayı canlandıran hormonların seviyesini arttırır. Sonuç? Daha düzenli bir yumurtlama, daha büyük ve sağlıklı yumurtalar… Aynı şekilde erkeklerin spermleri de kışın daha kuvvetlidir. Doğurmaya niyetiniz yoksa, aralık-şubat dönemine dikkat: Hamilelik olasılığı bu aylarda oldukça yüksek.

3. Erken yemek yiyin
Yapılan araştırmalara göre; sabah kahvaltısını atlamazsanız, kışın hasta olma riskiniz yarı yarıya iner. Sabahları on dakikayı kahvaltıya ayırmak sizi kötü sürprizlerden korur. “Minide Foods” (Sihirli Yiyecekler) adlı kitabın yazarı Anna Selby ise; sağlıklı bir kış geçirmenin formülünü bulmuşa benziyor: “Mascarpone peynirine bal ve rendelenmiş limon kabuğu karıştırın. Elde ettiğiniz karışımı bir dilim ekmeğe sürün ve her kahvaltıda onu mutlaka yiyin.”

4. Ellerinizi yıkayın
Pennsylvania Üniversitesi’nde yapılan araştırmalara göre; kışın elleri sık yıkamak grip ve soğuk algınlığına neden olan mikroplara karşı oldukça etkin bir yöntem. Ellerinizi yıkamayı unutmamak için işyerinizde ufak hatırlatma notları yapıştırabilirsiniz. Ihlamur özlü sabunlar ve bazı mikrop öldürücü sabunlar kış hijyeni için daha etkilidir.

5. Kış uykusuna çekilmeyin
“Be Yourself (Kendiniz Olun) adlı kitabın yazarı Lynda Field’e göre; kışla ilgili yapılan en büyük hata, kışı bir dinlenme mevsimi olarak görmektir: “Doğada kış bir uyku değil, tam tersi, bir hazırlıktır. İnsanlar için de kış bir hazırlık anlamına gelmeli. Yeni yıl için planlar yapılmalı, değişimler için ilk adımlar atılmalı.”

6. Şekere dikkat
Psikologlar, aşırı şeker tüketimine eğilim gösteren kişilerin kış depresyonuna yakalanma riskinin daha fazla olduğunu belirtiyor. Aşırı şeker tüketimi, insanın enerji seviyesini düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda bağışıklık sistemini olumsuz etkiliyor. İdeal bir şeker tüketimi, günlük 40 gramı aşmamalı. Bu dengeyi aşmamak için, şeker ihtiyacı duyulduğunda, kek ve bisküvi yerine doğal şeker içeren meyvelere yönelmeli.

7. Duruşunuzu kontrol edin
Soğuğun etkisiyle, kışın vücut duruşunu sık sık bozarız. Soğuktan korunmak için omuzlar iner, sırt kamburlaşır, baş omuzlar arasına gömülür. Bu yanlış pozisyon boyun ve sırt için son derece zararlı ve oldukça şiddetli ağrıları da beraberinde getirir. Vücut duruşunuz her bozulduğunda, omuzlarınızı geriye çekip, duruşunuzu düzeltin.

8. Mutlu kalın
Yapılan son araştırmalar, mutlu kişilerin grip ve soğuk algınlıklarına daha az yakalanmakla kalmayıp hastalıkları da daha hafif atlattıklarını gösteriyor. Sizi mutlu eden üç faktör belirleyin ve bunları asla aklınızdan çıkarmayın.

9. Spor yapın
Egzersiz yapmayı kışın bir alışkanlık haline getirmelisiniz. Egzersiz yaparsanız, kendinizi daha enerjik hissedersiniz, bağışıklık sisteminiz daha iyi çalışır, soğuğu daha az hissedersiniz. Günler kısaldıkça, egzersize ayrılan vakit de kısalır ve insanlar yağlı besinlere yönelir. Programınızı yeniden yapılandırın ve kış için sporu bir alışkanlık haline getirin. Sloganınız: “Salona gitmeden, eve gitme” olmalı.

10. Cildinizi nemlendirin
Soğuk hava ve merkezi ısıtma sistemlerinin etkisiyle cilt kışın doğal nemini kaybeder. Cildinizin kurumasını engelleyen bir nemlendirici kullanmalısınız. Aynı zamanda, evin belirli yerlerine suyla dolu kaplar yerleştirerek, havanın nemini yeniden kazandırmalısınız.

11. Güneşi arayın
Kışın güneş ışığının daha az olması, insanın sağlığını olumsuz etkiler. Duygusal rahatsızlıklarla birlikte, insanların çoğu enerji eksikliğinden yakınır. Işık yetersizliği, beyindeki bazı hormonların aktivitesini etkileyip, insanların enerji seviyesini düşürür. Kışın enerjinizi kaybetmek istemiyorsanız, öğle saatlerinde dışarı çıkmalısınız. Kapalı yerlerde kalmak mecburiyetindeyseniz, cam kenarlarında oturun ve perdeleri açın.

12. Pozitif insanlarla takılın
Negatif insanlar sizin de ruh sağlığınızı bozabilir. Bioenerji uzmanı Fiona Slatter, “Biriyle konuşurken, size negatif enerji verdiğini hissediyorsanız, elinizi göğsünüzün ortasına koyun. Negatif enerjinin size geçmesini engelleyeceksiniz” diyor.

13. Arı gibi olun
Bir kaşık bal her zaman iyi gelir. İçerdiği glukoz ve fruktoz kan dolaşımına hızla geçip, enerji kaynağı oluşturur. Nemi çekip, muhafaza ettiği için, bal cilt kuruluğuna da çok iyi gelir (Madonna da, Kylie Minogue da bunu uyguluyor). Kış için ideal bir maske hazırlamak istiyorsanız, bir çorba kaşığı bala, bir yumurta akı ve 1-2 çorba kaşığı gliserin ekleyip, çeyrek bardak unla karıştırın. Cildinize uyguladıktan sonra, on dakika bekletin ve ılık suyla durulayın.

14. Kötü bir ev sahibi olun
Dirençli bir vücut virüs ve mikroplara iyi ev sahipliği yapmaz. Sağlıklı ve dayanıklı bir vücut için kalsiyumu ve magnezyumu unutmamalısınız (yeşil yapraklı sebzelerde, balık ve süt ürünlerinde bulunur). Bu iki mineral hücreleri virüslere karşı güçlendirir. A vitamini de çok önemli (ciğer, havuç, portakal ve sarı renkli sebze ve meyvelerde bulunur).

15. Aynaya bakın
Bağışıklık sistemi sorunları, yüzden kolayca okunabilir. Gözlerin burunun yanındaki köşelerinde oluşan mavi/siyah renk, zayıf bir bağışıklık sistemine işaret eder. Bu işareti fark ederseniz, meyve ve sebze tüketimine ağırlık verin, dinlenin ve stresten uzak durun.

16. Sevişmeyi ihmal etmeyin
Uzun kış gecelerinde sevişmekten daha yararlı yapılacak ne var? Haftada en az bir kez seks yapan insanlarda ‘Imunoglobin A’ denilen ve enfeksiyonlara karşı koruyan bir madde daha çok oluyor. Hiç seks yapmayan veya haftada 3 defadan fazla yapan kişilerde, bu madde düşük seviyelerde seyrediyor. Yani, sevişin, ama dozu kaçırmayın!

17. Hayal edin
Ruhunuzu ısıtacak hayaller kurun. Kendinizi bir sahilde hayal edin. Hafif bir rüzgar saçınızı okşarken, güneş vücudunuzu ısıtıyor ve huzurlusunuz.

18. Sisteminize yardım edin
Hasta olmayıp, devamlı üşüyorsanız, sorununuz hatalı bir dolaşım sistemi olabilir. Dolaşım sisteminin en iyi dostu zencefildir.

19. Bir hedef belirleyin
Kariyerle, aşkla veya sporla ilgili, hedefiniz ne olursa olsun, gerçekçi olmalı. Planınızı iyi yapın ve onu adım adım uygulayın.

20. Yünden kaçının
Alerjik biri misiniz? Avustralya’da yapılan araştırmalar, yünde bulunan ve alerjileri tetikleyen bazı maddelere dikkat çekiyor. Sorununuz hayvan tüyüyse, yünden uzak durup, pamuklu giysileri tercih edin. Yoksa, bütün kışı burnunuzu çekerek geçirme ihtimaliniz yüksek!

21. Sosyal bir kelebek olun
Ne kadar sosyal olursanız, o kadar az hasta olursunuz (arkadaşlık stresi azalttığından olmalı). Soğuk algınlığı virüsü bir grup kişiye verilerek yapılan bir araştırmaya göre, arkadaşlarla ve aile mensuplarıyla daha sık görüşen kişilerde hastalık belirtilerinin daha az görüldüğü ortaya çıkmış.

22. Magnezyuma dikkat
Magnezyum enerji seviyesini ve ruh sağlığını ayakta tutan bir mineraldir. Besinlerden enerji alınmasını sağlar. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir ve kan basıncını ayarlar. Ne yazık ki, yedi kadından birinde magnezyum eksikliği var. Magnezyumu yeterli miktarda bulundurmak için, beslenmenizde yeşil sebzelere, ceviz, balık ve deniz ürünlerine, çekirdek, kuru ve taze meyvelere yer verin.

23. Saçınıza özen gösterin
Soğuk havanın, sürekli taktığınız şapkanın saçlarınızı kötü etkilemesine izin vermeyin. Saçınıza bakım yapacak, canlı, parlak ve sağlıklı olmasını sağlayacak bakımlar uygulayın.

24. Bahçıvanlığı unutmayın
Sırf kış olduğu için bahçenizi unutmayın. Eldivenlerinizi takın ve arada sırada bahçenize inin. Son araştırmalar, toprakla, çiçeklerle uğraşmanın kan basıncını düşürdüğünü ve beyin aktivitesini hızlandırdığını gösteriyor. İşte kış depresyonuna ideal panzehir!

25. Bir parti planlayın
Hiçbir madde size hitap etmiyorsa ve hâlâ kıştan nefret ediyorsanız, kışın beraberinde getirdiği bazı güzel anları düşünün (yılbaşı, sevgililer günü vs). Güzel bir parti organize edip, hem eğlenin hem enerji kazanın.

İhanete uğrayınca hayata küsmek yanlış

Kocanızın size ihanet ettiğini öğrendiniz. Elbette bu durum her kadın için bir yıkımdır. Ancak sakın hayata küsmeyin ve sadece ne yapacağınıza karar verin.

Geç saatlere kadar uzayan toplantılar, cep telefonlarına gelen gizli saklı çağrılar, birden değişen alışkanlıklar… Tüm bunlar bir bunalımın işareti mi, yoksa ilişkinizde bir üçüncü kişi mi var? Hiç kimse kabul etmek istemese de, birçok kişi aldatan veya aldatılan olarak, ihanetin bir tarafında yer alır. Eğer aldatılan kadın tarafındaysanız, bunu hayatın gerçeklerinden biri olarak kabul etmeyi öğrenmeniz gerekiyor. Bunu kabullenmek istemezseniz, başına geldiğinde uzun süre acı çekmeye mahkûmsunuz demek.

Son olarak derin bir nefret
İhanete uğradığını öğrenen kadınlar genelde benzer tepkiler verir. Önce büyük bir öfke, ardından hayal kırıklığı ve son olarak derin bir nefret hisseder. Çoğu zaman diğer kadının tanıdık olması, eşinin ilişkisinin herkes tarafından biliniyor olması ya da uzun süredir devam etmesi, durumu ağırlaştıran faktörlerdir. Yaşananlar ne kadar acı olsa da, önemli olan artık karar vermeniz gerektiği gerçeğidir. Ya ilişki sürecek, ya da bitecek. Seçim hangisinden yana yapılırsa yapılsın, öncelikle sakin davranmalı ve çözüme yönelik çareler aranmalı.

Kesinlikle baskı yapmayın
Ayrılmak istemiyorsanız, partnerinizin ve kendinizin hatalarını gözden geçirin. İleride neyi daha iyi yapabileceğinizi konuşun. Tüm süreç boyunca sakin kalmaya çalışın. Eşinizle yakın olmaya özen gösterin. Onu hala sevdiğinizi ve ona ihtiyacınız olduğunu bilmesine izin verin. Ona baskı yapmayın. Dostu olduğunuzu ve geçmişte yaşanan güzel günlere geri dönebileceğinizi ona hissettirin.

Kadınlar neden ayrılmaz?
Birçok kadın eşinin ihanetine rağmen ilişkisini sürdürmeyi tercih ediyor. Özellikle maddi bağımlılık, çoğu zaman kadınların boşanmamalarının en önemli nedenleri. Bunun dışında etkili olan sebepler ise:
- Çocukların geleceği ile ilgili kaygılar.
- Eşinden bağımsız bir kişiliğe sahip olamama.
- Sosyal statüyü kaybetmeme isteği.
- Aile veya çevre baskısı.
- Her erkek yapar düşüncesi.

Tehdit etmek çok yanlış
Barışmak niyetinde olan birçok kadın, öfkesine yenik düşüp, duyduğu kızgınlıkla eşini çeşitli araçlar kullanarak tehdit eder. Bunların başında çocuklar gelir. “Çocukları bir daha göremezsin” gibi tehditler size dönmek isteyen bir erkeği daha çok uzaklaştırabilir. Çocuklarınızı veya çevrenizi eşinize karşı kışkırtmayın. Bu durum hem eşinizin dönmesini zorlaştırır hem de ileride ilişkiniz düzeldikten sonra sizi rahatsız eder. Kendinizi biraz geri çekin. Kartlarınızı açık oynayın ama gizemli bir yanınızın kalmasına dikkat edin. Erkekler meraklıdır ve keşfetmeye bayılır. Geçmişe, sevginize veya çocuklara rağmen kararınız ayrılmaktan yana ise, mal paylaşımı ve varsa çocukların velayeti konusunda anlaşmaya çalışın.

Bahaneler var, açıklama yok
Psikiyatri uzmanlarına göre ilişkinin kötü gitmesi aldatma nedenlerinden sadece biri. Çünkü erkekler mutlu oldukları halde ihanet edebilirler.
- Erkek hiperseksüel olabilir ve bundan dolayı sürekli eş değiştiriyordur.
- Bağımlılık yaratan maddelerle sıkıntılarını aşmaya çalışanların yanı sıra, bunu çapkınlıkla da yapanlar var.
- Hayatının genelinde başarısız olan kişiler, eşlerini aldatarak kendilerini bu şekilde avutmaya çalışabilir.
- Manik hastalıklar cinsel istek üzerinde etkili olup, aktif davranışlara itebilir.
- Başkalarına duyulan özenti ihanete neden olabilir.
- Yaşın ilerlemesi ile birlikte andropoz döneminde aldatmaya meyil artabilir.

Kansızlığı olan yaşlıların düşme riski artıyor

Kansızlık, yaşlılarda fiziksel aktiviteleri gerilettiği gibi kas gücünü de zayıflatıyor. Kansızlığı olan yaşlılar, olmayanlara göre üç kat daha fazla düşme riski ile karşı karşıya kalıyor. Bu hastalarda kırık vakası da artıyor.  

Seksen beş yaşın üzerindeki her üç erkekten ve her beş kadından birinde kansızlık bulunduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi İç Hastalıkları ve Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öktenli, kansızlığın bir hastalığın habercisi olabileceğini, vücut fonksiyonlarında bozulma ve gerileme yaratacağını belirterek, mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini söylüyor.

Araştırmalar, hemoglobin düzeyi 11’in altında olan yaşlılarda yaşam kaybı riskinin, kalp krizi ya da kalp yetmezliğine bağlı riskten daha yüksek olduğunu ve kansızlığın fiziksel durumu daha fazla bozduğunu gösteriyor. Kansızlık, başka hastalıklar veya cerrahi müdahaleler için hastaneye yatan hastaların tedavi sürelerini de uzatıyor.

Belirtilere dikkat!

Kansızlığı olan yaşlı bireylerde en sık görülen şikayetler; solukluk, halsizlik, yorgunluk, en hafif günlük aktivitelerde nefes darlığı ve çabuk yorulma, baş dönmesi, bayılma, kulak çınlaması, çarpıntı ve baş ağrısı olarak kendini gösteriyor. Kansızlık, fiziksel performansta ciddi azalmalara yol açarken, kas gücünü de azaltıyor. Kansızlığı olan yaşlılar, olmayanlara göre üç kat daha fazla düşme riski ile karşı karşıya kalıyor ve bu hastalarda kırık vakası da daha fazla görülüyor.

Kansızlık nedenleri…

Anadolu Sağlık Merkezi İç Hastalıkları ve Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öktenli, beslenme yetersizliği ve mide-barsak sisteminden kaynaklanan kanamalar başta olmak üzere, birçok kronik hastalık ve kanserlerin kansızlık nedeni olabileceğini belirterek, şunları söylüyor: “Hemoroidler, barsaklardaki polip veya divertiküller, bazı ağrı kesici ve romatizma ilaçları ile aspirin kullanımına bağlı mide-barsak kanamaları demir eksikliğine bağlı kansızlık nedenleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Yaşlı erkeklerde azalmış testosteron düzeyi de kansızlığın sorumlusu olabilirken, kas erimesi ile kansızlık arasında da yakın ilişki olduğu gözleniyor.”

Tedavide amaç eksik olanı yerine koymaktır

“Yaşlılarda yeterli ve dengeli beslenme, diğer birçok konuda olduğu gibi kansızlığın önüne geçilmesi için de esastır” diyen Prof. Dr. Öktenli, açıklamasını şöyle sürdürüyor: “Tıbbi tedavide prensip,  eğer varsa kan kaybına neden olan problemi çözmek ve eksik olanı yerine koymaktır. Demir eksikliği olan yaşlı hastaların mide-barsak sisteminden kan kaybı olup olmadığını kontrol etmek için gastroskopi ve kolonoskopi yapılması uygun olur.

Demir eksikliğine bağlı kansızlıklarda ağızdan demir preparatları kullanılarak tedavi mümkündür. Kansızlığın derin olduğu durumlarda demir preparatları ile tedavi süresi çok uzar. Bu nedenle damardan uygulanan demir preparatları kullanılabilir. Folat eksikliği de ağızdan alınan folat içeren ilaçlar ile tamamlanabilir. Ancak, vitamin B12’nin mide-barsak sisteminden emilimi çok iyi olmadığı için kas içine enjeksiyon formunda kullanılması daha uygundur.”

29 Ocak 2013 Salı

Diyeti önce beyninizde yapın

Pasta ve kekler size kendinizi iyi mi hissettiriyor? Düşünce şeklinizi değiştirdiğinizde bir daha asla bu yiyecekleri yerken iyi hissedemeyeceksiniz… Uzmanlar hayatınızı değiştirerek nasıl zayıflayacağınız hakkında birçok ipucu veriyor.

Araştırmalara göre olumsuz düşünceler yüzde yüz yemeğe yönlendiriyor. Bu nedenle ilk olarak her mutsuz olduğunuzda yememek için kendinize dışarıdan bakın. Beliniz ya da kalçalarınız giderek kalınlaşıyor mu? Bu sizi daha da mutsuz etmiyor mu? Burada yiyerek rahatlamayı bırakmak için beyin detoksuna ihtiyacınız olacak.

Aklınızdaki ağırlıklardan kurtulun
Ağırlıkları değiştirmek için gerçekten yapacak birşeyiniz yok mu? Kendi kendinize olmanız gereken kilonun çok üzerinde olduğunuzu söyleyin. Araştırmalar insanın inandığı şeyi tekrarlamasının motivasyon için çok önemli olduğunu belirtiyor. Yani kilolu olmanın kaderiniz olduğunu düşünüyorsanız kesinlikle öyle olacak.

Vücudunuzla ilgili aşağıdaki düşünceler defalarca aklınızdan geçebilir. Bunları aklınızdan çıkarın ve tam tersini düşünmeye ve en az 10 kez söylemeye başlayın.

1. Kolayca zayıflayamam
2. Metabolizmam yavaş
3. Kilo vermek için çok çalışmam gerek
4. Benim için kilo vermek imkânsız
5. Bu benim doğal halim

Belirtilenlerden en çok hangisi sizi anlatıyor? Unutmayın, bu tür negatif düşünceler sizi zayıflatmaz.

Aşırı yemeyi bırakın
İlk adımda negatif düşüncelerinizden kurtuldunuz. İkinci olarak yiyerek rahatlamanızın gerçek sebebini keşfedin. 5 dakikanızı ayırarak hayatınızda sizi en çok üzen şeyin ne olduğunu keşfedin. Ne olduğu, kaç yaşında olduğunuz hiç önemli değil sadece en çok üzüldüğünüz anları yazın.

Şimdi size en çok kilo aldıran sebebi belirleyin. O zamanlar nasıl hissettiğinizi düşünün ve bunun gibi bir cümle ile durumu özetleyin: “Büyükannemsiz korunmasız hissettim” ya da “Ali tarafından istenmediğimi hissettim”. Bu neden yiyerek rahatlamaya başladığınızı bulmanızı sağlar.

Yanlış alışkanlıklarınızı bırakın
Yiyerek rahatlama alışkanlığınıza sonsuza kadar veda edebilirsiniz. Nasıl mı? Duygularınızla yüzleştiniz ve bu alışkanlıktan kurtulmak için yolun yarısına geldiniz. Olumsuz anılarınızı geride bıraktınız buna rağmen bu 5 dakikalık ödevi de yapın. Aşağıdaki cümleyi tamamlayın.

Yeme alışkanlıklarımı kontrol edemiyorum çünkü…………………………..

(sizi mutsuz eden sebepten başlayarak düşüncelerinizi yazabilirsiniz ya da acı veren bir anınızdan yola çıkarak duygularınızı anlatabilirsiniz.)

Daha sonra yazdıklarınızı yüksek sesle okuyun ve ne kadar mutsuz olduğunuzu puanlayın.

“Bu sebepten mutsuzluğum 10 üzerinden………………………….. Ancak daha önce bu şekilde hissetmiş olsam bile kendimi çok seviyorum ve olduğum gibi kabul ediyorum” diye düşünün.

Sandy ve Amanda bunu defalarca yapmanızı öneriyor ve bunun sizi negatif düşüncelerinizden arındıracağını belirtiyor.

İnce düşünmeye başlayın
Şimdi artıl pozitif ve başarabileceklerinizi düşünmenizin zamanı geldi. Kendinizi çok sevin. Bedeninizin sağlıklı olması için yapmanız gerekenleri yapın. Kalorilerinize dikkat edin, düşük yağlı beslenin. Sizin formda kalmanızı sağlayacak “Mutlu, sağlıklı, aşk dolu, eğlenceli, yaratıcı, kibar, akıllı, anne, arkadaş, eş, koca, aşık, dinleyici, öğretmen..im.” gibi cümleler kurun.

“Kendini seven, motive eden, sonuca ulaşan, gülen, sağlıklı bir yaşam süren biri olmak istiyorum” cümlesini her gün, fırsat bulduğunuz her zaman yüksek sesle söyleyin. Bu sizi forma sokarken, formda kalmanızı, motive olmanızı sağlayacak.

Sağlıklı saçlar için önemli ipuçları

Sağlıklı saçlara sahip olmak, kadın erkek herkes için çok önemli. Basit tüyolarla saçlara gerekli özen gösterildiğinde sağlıklı saçlara kavuşmak ise çok kolay!

Saçtaki kırılmalar, matlaşma ve pullanmalar, çevresel faktörlere, beslenme alışkanlıklarına ve yanlış uygulamalara bağlı olarak ortaya çıkabilir. Gerekli özeni gösterirseniz sağlıklı saçlara kavuşmanız ise kısa sürede mümkündür.

Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Tuğba Türe, “Saç sağlığının korunması için yapılması gerekenler” hakkında bilgi verdi.

Sağlıklı beslenme, sağlıklı saçların altın kuralıdır
Öncelikle saçların kökünden beslendiği unutulmamalıdır. Dışarıdan uygulanan ürünler saçlara sağlık getirmez. Saçlar için gerekli olan vitamin ve mineraller ancak kan yolu ile saç köklerini besleyebilir.

Demir, çinko, vitamin B12, folik asit ve biotinden zengin beslenmek saç sağlığı için gereklidir. (Kırmızı et, yumurta beyazı, kurubaklagiller…)

Dengeli ve düzenli beslenmek, antioksidan yiyecekleri (sebze, meyve vb..) gerektiği kadar tüketmek, düzenli uyku ve stresten uzak durmak saç sağlığı için önemlidir. Dermatoloji uzmanına danışmadan saç sağlığı için önerilen ilaçların kullanılması doğru değildir.

Saç boyası ve jöle saçların zayıflamasına, kırılmasına ve matlaşmasına neden olabilir
Saç boyası, renk açıcılar, jöle, köpük, sprey gibi kozmetik ürünlerin bilinçsiz kullanımı saçlara zarar verebilir. Saç şekillendirici ürünler sık kullanımda ve saçtan temizlenmediğinde saçta kalıntı oluşturarak saç tellerinde zayıflama ve kırılmalara neden olabilir.

Hergün yıkamak saça zarar verir
Saçlar gün aşırı ve ılık su ile yıkanmalıdır. Ayrıca ikisi bir arada ürünler yerine şampuan ve saç kreminin ayrı ayrı uygulanması daha doğru olacaktır. Saç kreminin saç uçlarına sürülmesi yeterlidir.

Sıcak fön kullanmayın
Saçların kaba ve sert bir biçimde taranması saçları yıpratabilir. Eğer kuru ve zor taranan saçlara sahipseniz durulanmayan bakım ürünlerini kullanarak saçlarınızı koruyabilirsiniz. Ayrıca saçlar kurutulurken ve şekillendirirken çok sıcak uygulamalardan kaçınılmalıdır.

Saçınızı sıkı toplamayın
Özellikle alın bölgesinde bant şeklinde görülen saç dökülmelerinin en sık sebebi sıkı toplanmış saçlardır. Bu tarz uygulamalar, zaman içerisinde kıl köklerinin zarar görmesine ve saç kayıplarına neden olabilir.

Erkeklerin cinsel ilişki süresince yaptıkları 5 hata

Cinsel hayatınızdan memnun değilseniz bunun nedeni yatağınızdaki erkek olabilir.

Sevgiliniz ya da eşiniz misyoner pozisyonundayken tek elle sütyeninizi açmayı öğrendi. Fakat kadınların cinsel birliktelik sırasında tatmin olmasını sağlamak bunlarla bitmiyor.

Kadınlar seksi sever. Bir çoğu tüm gün akşam geçireceği harika geceyi düşünür. İş yatağa gelince erkeklerinin onları anlamalarını ister. Bir çok kadın yatakta hala erkeğinden istekte bulunacak kadar özgüvene sahip değildir. Bu akşam eve gittiğinizde cinsel hayatınız hakkında konuşun. Sizi ve onu baştan çıkaran şeyleri ortaya çıkarmaya çalışın.

Unutmayın daha iyi bir cinsel hayata sahip olmak için karşınızdaki dinlemeniz onun ihtiyaçlarına önem vermeniz çok önemlidir.

Görevi başına değil! 
Kadınlar iş hayatında ve evde bir çok şeyi üstlenip, altından kalkarlar. Fakat iş yatağa geldiği zaman erkeklerin liderliğinden hoşlanırlar. Karşılarında, deyim yerindeyse adam gibi adam görmek isterler.   Bu noktada görev kadınlara düşüyor. Onun çekingen ve pasif tavrını yenmesi için onu yüreklendirmeniz gerekli.

Eski olana bağlanmayın!
Eşiniz bir süredir hep aynı adam. Cinsel hayatınızdan tatmin olmanız için sürekli farklı pozisyonlar denemelisiniz. Kadınlar karşısındaki erkeğin, onu cesaretlendirecek kadar farklı olmasını ve yeni şeyler denemesini ister. Bu akşam eve gittiğinizde eşinizi farklı bir yerde ilişkiye girmek için cesaretlendirin. İnanın bu hareketinizden sonra sizin yeniliklere ne kadar açık olduğunuzu anlayacak ve bundan sonraki yere sizi kendi elleriyle götürecek.

Sonuca odaklanıyor! 
Hayat bir yolculuk, bir hedef değil ve bu tamamiyle seks için de geçerli. Siz cinsel birliktelik sırasında kendi doruk noktanıza ulaşmaya çalışırken, bu eşiniz için çok eğlenceli olmayabilir. Sadece hedefe ulaşmak kadınlar için bir hayal kırıklığı yaratır. Cinsel ilişkiniz sırasında onu siz yönlendirin. Yavaşlatın. İsteklerinizi belli edin. Onun da bundan zevk almasını sağlayın. Daha iyi bir skor için sizin isteklerinizi dikkate alacaktır.

Yeterince seks yapmıyoruz! 
Erkeklere kalsa haftanın her akşamı cinsel birliktelik yaşanmalı. Fakat bir çoğu ekran karşısında maç izlerken uyuyup kalıyor. Tüm gece birlikte olmak için ısrar edemezsiniz. Bunun için akşam o eve gelmeden ona maçı unutturacak ya da sizinle birlikte olmayı iple çekeceği bir görünümle onu karşılayın. Unutmayın sadece o istediği zaman yatağa girmemelisiniz, sizin de istekleriniz önemli.

Keşke masaj yapsa! 
Eve giderken kokulu mumlardan ve sabunlardan alın. O gelmeden önce banyoyu romantik bir şekilde hazırlayın. O geldiğinde banyoda olun ve onu yanınıza çağırın çok yorgun olduğunuzu ve masaj yapmasını istediğinizi söyleyin. Birlikte banyo yapın. Devamı sizin ellerinizde. Böylece siz yorgun olduğunuzu söylediğinizde o bu ortamı kendi hazırlayacaktır.

Kadınlarda cinsel arzuyu söndüren 8 psikolojik neden

Biz kadınlar neden bazen partnerlerimizi daha az çekici buluruz? Partnerin fiziksel görünümündeki değişiklikten mi, yoksa seksteki başarısızlıktan mı? Peki ya sağlık sorunları ya da ilişkideki sorunlar? Hangisi arzuyu azaltır?

Dünyanın önde gelen kadın cinselliği araştırmacılarından Cindy M. Meston ve evrim psikolojisi alanının kurucularından David M. Buss, ortaklaşa kaleme aldıkları “Kadınlar Neden Seks Yapar?” adlı kitapta, araştırmalardan yola çıkarak, kadınlarda cinsel arzuyu söndüren psikolojik davranışları açıklıyorlar. İşte, o kitaptan derlediğimiz, kadınlarda cinsel isteği azaltan 8 psikolojik neden..

Fiziksel değişim
Çoğu kişi cinsel olarak çekici bulduğu fiziksel özellikler konusunda güçlü bir tercihe sahiptir. İlişkinin seyri sırasında partnerin fiziksel görünümü değişirse erkekler için olduğu kadar kadınlar için de cinsel çekicilik azabilir. İnsanlarda yaşlandıkça en sık görülen fiziksel değişiklik kilo almaktır. Bu durum bazen çekim düzeyini etkilemez ama partnerinin önemli oranda kilo alması birçok kadına cinsel açıdan itici gelebilir.

Kötü hijyen
Kötü hijyen pek çok kadın için cinsel arzuyu söndüren bir etmendir. Kişi sürekli olarak terliyse, kirliyse, kokuyorsa, tıraşsız ve hırpaniyse, sigara kokusu üstüne sinmişse ya da ağzı kokuyorsa, seks yapacak kadar yanına yaklaşmayı kim ister?

Statü değişikliği
Statü ve zenginlik de pek çok kadın için cinsel çekim kaynaklarıdır ve zamanla partnerin statü ya da zenginliğinin azalması durumunda kadının ona duyduğu çekim azalabilir.

Sekste başarısızlık
Cinsel beceriden yoksun ya da zaman içinde öğrenmeye isteksiz bir partnerle birlikte olmaz bıkkınlık yaratabilir ve seks yapma arzusunu azaltabilir. Kimi erkekler hemen işe girişip şevkle kadının klitorisini uyarmaya başlamakla en özverili aşık olunacağını sanırlar. Ama çoğu kadın için ön sevişme, asıl sevişmeden çok önce başlar.

Rutin seks
Uzun süreli bir ilişki yaşayan kadınların en çok yakındıkları şeylerden biri de seksin rutin, tahmin edilebilir ve daha az zevkli hale gelmesidir.

Yaşlı partner
İleri yaşta bir erkekle evlenme ya da uzun süreli ilişkiye girme söz konusuysa yaşlanan partnerlerinin cinsel ve diğer sağlık sorunlarına, kendileri aynı sorunlarla yüz yüze gelmeden önce uyum sağlamak zorunda kalıyorlar. Partnerin cinsel işlevlerindeki değişimler kadının seks yapma arzusunu birçok açıdan azaltabilir.

Örneğin, partnerinde erken boşalma sorunu başlamışsa ve cinsel birleşme öncesinde ya da hemen sonrasında boşalıyorsa, kadın bu durumun yarattığı bıkkınlık yüzünden sekse olan ilgisini kaybedebilir. Aynı şekilde erkekte sertleşme ya da sert kalamama sorunu başlamışsa, kadının onunla seks yapma arzusu sönebilir.

Çatışmalı ilişki
Partnerle kavga etmek bazen cinsel uyarılmayı artırıp çiftin yeniden bağ kurmasına yardımcı olabilir. Ama bitmek bilmez kavga ve tartışmalar pek çok çifti zaman içinde yıpratır. Çoğu zaman nedenle sonucu birbirinden ayırmak zordur: Cinsel ilginin azalması mı bitmeyen kavgalara neden olmuştur, yoksa kavgalar mı cinsel ilginin azalmasına? Çoğunlukla ikisi de doğrudur.

Kimi zaman kavga kendi başına seksin değil, cinsel olmayan yakınlık gereksinimindeki farklılıkların etrafında döner. Birçok kadın partneriyle seks yapmayı istemek için kendini onun yanında iyi ve ona yakın hissetmesi gerektiğini söylüyor. Yakın hissetmek için de yalnızca ön sevişmeye değil, samimi sohbetlere ya da birlikte kaliteli zaman geçirmeye gerek duyulabilir.

Farklı cinsel yönelim
Pek sık olmasa da kadının erkek partneriyle seks yapma arzusu farklı cinsiyetten kişileri daha çekici bulduğunu fark etmesiyle azalabilir. Ya da belki cinsel yöneliminin partnerininkiyle uyumlu olmadığını baştan beri bildiği halde, ilişki ilerleyene dek bunu bildirmek istememiş ya da bilinmesinden korkmuş olabilir.

Kaynak: pudra

İlişkinizde bunlara dikkat etmelisiniz

Aşırı kıskançlık, sürekli arayıp nerede olduğunun sorulması, aşırı üstüne düşmek en sık yapılan hatalar kuşkusuz… Ancak dikkat edilmesi gereken başka konular da var.

Sevgiliniz fazla konuşmayı sevmeyen ve sakin yapıda biriyse sürekli üzerine giderek “bir derdin mi var? Niçin konuşmuyorsun” gibi sözlerle onu bunaltmayın. Böyle davranmakla aslında iyilik yapılmadığını vurgulayan uzmanlar, erkeklerin, kadınlar kadar çok konuşmayı sevmediğine ve tek başlarına da çok mutlu olabildiğine dikkat çekiyor.

Onu çok seviyor ve merak ediyor olabilirsiniz ama bu onu günde 10 kez aramanızı gerektirmez. Özellikle işyerinden saat başı sevgilinizi arayıp onu kontrol etmeniz onu oldukça sıkabilir. Eğer aramadan duramıyorsanız, en azından vakti olup olmadığını sorun.

Hesabı genelde erkekler öder ancak bırakın bunu içinden geldiği için yapsın. Eğer her zaman hesap ödeme görevini ona bırakıyorsanız, kendilerini kullanılmış gibi hissederler. Zaman zaman siz de hesap ödemeyi teklif edin.

Bir tartışma sonrasında erkeklerin, hatalı olsalar da, ya hiçbir şey söylemediğini veya çok doğal şekilde özür dilediğini kaydeden uzmanlar, şöyle devam ediyor:
“Sizden taş gibi duygusuz olmanız beklenmiyor, yeter ki tartışmalar sırasında duygularınıza hâkim olup bir yetişkin gibi konuşun. Erkekler gözyaşlarından etkilenir ve hiçbir erkek bir kadını ağlatmak istemez. Ne var ki, her şeye ağlarsanız, sizinle doğru dürüst konuşamayacak ve söylemek istediklerini söyleyemeyecektir.”

Erkeklerin, içlerinden geldiği gibi davranmayı sevdiğine ve sürprizlerle dolu bir hayat istediğine dikkat çeken uzmanlar, şunları kaydediyor:

“Siz cumartesi akşamlarının programını 3 hafta önceden yaparsanız, çok sevdikleri sürprizleri yaşayamazlar. Fazla üstlerine düşerseniz, hareketlerinin kısıtlandığını düşünürler. Uzun zamandır biriyle birlikte olan bir erkek bile özgürlüğünden kolay kolay vazgeçmez.

Eğer siz de planlama huyundan vazgeçemiyorsanız, en azından havayı yumuşatın. Ona öneri yapın, emir vermeyin. Böylece kendine de söz hakkı verdiğinizi düşünür ve rahatsız olmaz.”