28 Şubat 2013 Perşembe

Cocuklarda Hipertansiyon Tedavisi

Çocuklarda Hipertansiyon Tedavisi

Hipertansiyonlu hastaya yaklaşımda saptanan hipertansiyonun tipi, oluşturduğu semptomlar yanı sıra eşlik eden tıbbi sorun varlığı, hedef organ hasarı veya risk faktörleri bulunması, hastanın yaşı, hipertansiyonun evresi ve   önceden   tedavi   yapıldı   ise   alınan   yanıt,   tedavi   başlanması   ve yönlendirilmesinde etkin olmaktadır.
NHBPEP'in (National High Blood Pressure Education Program Working Group), en son önerileri doğrultusunda, prehipertansiyon ve evre I hipertansiyon aşamalarında bulunan her çocuğa ilaç dışı önlemler ile yaşam şekli değişiminin uygulanması önerilmektedir. Evre 2 hipertansiyon, semptomatik hipertansiyon, sekonder hipertansiyon, hipertansif hedef organ hasarı, Tip 1 ve 2 diyabet ile non-farmakolojik önlemlere rağmen hipertansiyonun devam eden hasta gruplarında ise ilaç tedavisi önerilmektedir.
Çocukta Hipertansiyon ve Nonfarmakolojik Tedavisi
Hipertansiyonlu hastanın genellikle yaşam boyu takibi ve tedavisi gerekeceğinden ailenin bilinçlendirilmesi, yaşam tarzının değiştirilmesi, tedaviye uyum açısından önem taşımaktadır. Kan basıncı kontrolu sağlanayan hastaların %50'sinde tedaviye uyum sorunu bulunmaktadır
Kilo verme ve egzersiz
Çocukluk yaş grubunda üç obez hastadan birine hipertansiyon eşlik etmektedir. Yapılan kontrollu çalışmalarda sadece vücut kitle indeksinde %10'luk azalma ile 8-10mmHg kan basıncında azalma saptanmıştır. Son yayınlanan NHBPEP kılavuzuna göre yaşam tarzı değişikliği, egzersiz, tuz ve yağdan fakir-liften zengin beslenme ile de ek faydalar sağlanır.
Erişkin yaş grubunda normal diyette alınan günlük 8-10 gr tuzun kısıtlama ile 4-5 gr/gün'e düşürülmesi ile anlamlı kan basıncı kontrolu sağlanmıştır. Çocuklarda önerilen tuz alımı 4-8 yaş arasında günde 1.2 gr, 4 yaş üzerinde 1.5 gramdır. Düzenli fizik aktivite (günde 30-60dk aerobik egzersiz) ile sedanter yaşamın kısıtlanması (günde 2 saatten daha az), alkol ve sigaradan uzak durulması, uyku apne sendromu gibi uyku kalitesini bozan durumların düzeltilmesi ise önerilen diğer yaşam tarzı modifikasyonlarıdır. Müsabakalı sporların engellenmesi ise ancak kontrol altına alınamamış evre 2 hipertansiyonda endikedir.

Hipertansiyon Genetik Midir

Hipertansiyon Genetik Midir?

Hipertansiyon patogenezinde genetik faktörlerin %30-50 oranında etkili olduğu bildirilmektedir.(70) Bu faktörler monogenik ve poligenik olarak ayrılır. Hipertansif hastaların küçük bir azınlığında Mendel kalıtımına uyan genetik bozukluk vardır. Bu monogenik mutasyonların sayısı az olmakla birlikte potansiyel olarak henüz bilinmeyen ve hipertansiyona yol açan mutasyonlar olabilir.(67) Bu monogenik hipertansiyon sendromları arasında Familyal hiperaldosteronizm Tip 1 ve Tip 2, Konjenital adrenal hiperplazinin hipertansif formu, 11-β-hidroksisteroid dehidrogenaz eksikliği, Liddle sendromu, Mineralokortikoid reseptör mutasyon aktivasyonu sayılabilir. Hipertansiyonun multifaktöriyel bir antite olması nedeniyle birçok sistemi (böbrekler, kalp, renin-anjiotensin-aldosteron sistemi, vasküler sistem, otonomik sinir sistemi gibi) ilgilendiren poligenik temelinin olduğuna inanılmaktadır.(71) Ayrıca hipertansif hastalarda hedef organ hasarı geliştirme riski bireyler arasında farklılık göstermektedir. Bu da ancak klasik risk föktörleri ile değil poligenik faktörlerin etkisi ile açıklanabilir. Caulfield ve ark. tarafından yapılan çalışmada anjiotensinojen (AGT) gen loküsündeki moleküler varyantın esansiyel hipertansiyonla ilişkili olduğu gösterilmiştir. Yine anjiotensin dönüştürücü enzim (ACE) polimorfizminin, sempatik sistem aktivasyonu yapmadan primer hipertansiyona yol açtığı bulunmuştur. (72) Kumar ve ark. , ACE, AGT ve NOS3 gen polimorfizminin NO seviyeleri ve ACE aktivitesi üzerinden hipertansiyonla ilişkili olduğunu göstermiştir. (73) Alan Y. ve ark. tarafından yapılan çalışmada esansiyel hipertansiyondan sorumlu potansiyel genler (ACE, AGT, CYP11B2, MTHFR, NOS3) ve bunların genetik polimorfizmi tanımlanmıştır. (23) Genetik polimorfizm fenotiplerinin, genin kodladığı proteinde yapısal farklılıklar yaratarak veya gen ekspresyonunda değişiklikler yaratarak, değişik gen kesimleri yaparak, mRNA stabilitesini değiştirerek etkili olduğu düşünülür.(35) (ŞEKİL-2) Bu açıdan bakıldığında hipertansiyonlu hastalarda mutasyonların ve genetik polimorfizmlerin saptanması erken tanı ve hedef organ tutulumunun öngörülmesi açısından önem taşımaktadır.
Çalışmamıza konu olan mediatörlerden biri olan IL-6, 7. kromozomun kısa kolunda kodlanır. (7p21) Değişik etnik gruplarla yapılan pek çok çalışmaya göre IL-6 genetik polimorfizminin primer hipertansiyon ve kardiyovasküler sistem hastalıkları ile ilişkisi karmaşıktır. Bazı çalışmalarda promoter SNP -174 G/C polimorfizminin kardiyovaskuler sistem komorbiditesi üzerine etkili olduğu bulunmuştur.(35-37) Aker S. ve ark. tarafından, Almanya’da, 463 yetişkin kronik diyaliz hastası ile yapılan çalışmada IL-6 geninde (-174G/C polimorfizmi) CC genotipi taşıyan hastalarda kardiyovasküler olaylar ve mortalitenin daha fazla olduğu saptanmıştır.(89) Yine Tunus’ta, 418 koroner arter hastası ve 406 sağlıklı kontrol ile yapılan bir çalışmada Avrupa’da daha sık saptanan bu polimorfizmin Tunus’ta daha az görüldüğünü ve kardiyovasküler hastalık riskini arttırmadığı öne sürülmüştür.(90) Çin’de yapılan bazı çalışmalarda da benzer sonuçlara ulaşılmıştır. İspanya’da 106 obez Kafkas gönüllü ile yapılan çalışmada IL-6 -174 G/C polimorfizminin C allel baskınlığında obezite ile ilişkili metabolik bozuklukların (hipertansiyon, insulin rezistansı, aterojenik dislipidemi) anlamlı olarak daha sık görüldüğü gösterilmiştir. (91) Letonya’da yapılan bir pilot çalışmada 606 erkek, obez, koroner kalp hastası ile çalışılmış ve IL-6 -174 G/C polimorfizminin ve C allel taşıyıcılığının insulin rezistansı ile belirgin ilişkili olduğu bulunmuştur. (92) Bununla birlikte Çin’de 207 hipertansif, 217 normotansif gönüllü ile yapılan çalışmada ise GG fenotipinde hipertansiyon sıklığının daha fazla olduğu, ayrıca GG fenotipinde plazma plazminojen aktivatör inhibitör(PAİ) düzeylerinin anlamlı olarak daha yüksek olduğu gösterilmiştir.(93) Son dönem böbrek yetmezliği nedeni ile hemodiyaliz yapılan hastalarla Londra’da yapılan çalışmaya göre; C allel taşıyan bireylerde hipertansiyon sıklığı ve sol ventrikül kitlesinde artış saptanmıştır.
eNOS geni 7q35–7q36 gen loküsünde kodlanmaktadır.(26 ekzon) eNOS değişik genetik polimorfizleri ve bunların koroner arter hastalığı, inme, hipertansiyon ve preeklampsi üzerine etkileri konusunda birçok çalışma yürütülmüştür. Bunlardan en sık çalışmalara konu olan eNOS ekzon 7’de yerleşim gösteren 894G→T polimorfizmi Japon populasyonunda artmış koroner spazm, miyokard enfarktüsü, plasental ayrılma ve esansiyel hipertansiyonla ilişkili bulunmuştur. Bunun aksini gösteren başka çalışmalar da bulunmaktadır.(95) Aynı genetik polimorfizm üzerinde çalışılan ve Türkiye’de, erişkin 69 hasta ve 73 kontrol ile yapılan çalışmada, G894T polimorfizminin her iki grup arasında anlamlı fark göstermediği bulunmuştur.(96) Hindistan’da 50 sağlıklı, 50 preeklampsili gebe ile yapılan çalışmada G894T(Glu298Asp) gen polimorfizminin hem genotip hem de allel sıklığı açısından fark yaratmadığı bulunmuştur.(97) eNOS’un en sık çalışılan 3 genetik polimorfizmini konu alan, 19284/26003 vaka/kontrol içeren bir meta-analiz çalışmasında Asya halkında G894T polimorfizinin hipertansiyonla ilişkili olduğu öne sürülmüştür.(98) Asya toplumu üzerinde yapılan çalışmalarda hipertansiyon ve G894T polimorfizmi, T allel sıklığı arasında anlamlı ilişki gösterilmekle birlikte Avrupa’da yapılan çalışmalarda anlamlı fark bulunmamıştır. Yine Brezilya’da obez-obez olmayan hipertansif ve normotansif çocuklar üzerinde yapılan çalışmada allel dağılımlarında kontrol grubuna göre anlamlı fark saptanmamıştır.

Kan Basinci Olcum Yontemleri

Kan Basıncı Ölçüm Yöntemleri

Ulusal Hipertansiyon Eğitim Programı’nın (NHBPEP) tavsiyelerine göre genel tarama ve rutin sağlıklı çocuk izleminde 3 yaşından sonra her çocuğun kan basıncının değerlendirilmesi yapılması önerilmektedir.
3 yaş altı kan basıncı ölçülmesi gereken durumlar Prematüre,düşük doğum ağırlığı diğer yoğun bakım gerektiren yenidoğan komplikasyonları Konjenital kalp hastalıkları İdrar yolu enfeksiyonu, proteinüri Bilinen böbrek hastalığı veya ürolojik malformasyon Ailede konjenital böbrek hastalığı Solid organ transplantasyonu Kan basıncını yükselttiği bilinen ilaç kullanımı İntrakraniyal basınç artışı Sistemik hastalık varlığı Uzun yıllardan beri KB ölçüm metotları ile ilgili tartışmalar sürmektedir. Fizyolojik prensipler çerçevesinde KB ölçüm yöntemleri direkt ve indirekt olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. En güvenilir sonuç direkt (intraarterial) KB ölçümü olduğu halde invaziv bir girişim gerektirdiğinden dolayı kullanımı kısıtlıdır. Bu nedenle indirekt ölçüm metodları geliştirilmiştir. Bunlar palpasyon, oskültasyon, doppler ve ossilometrik yöntemlerdir.
Çocuklarda Kan Basıncı Ölçümü ve hipertansiyon tanımı
Palpasyon yöntemi: Eski bir yöntemdir. Ölçüm için el yukarıya kaldırılıp avuç içi beyazlaşana kadar kol manşet ile sıkılır. Daha sonra saniyede 2-3 mmHg azaltılırken, avuç içinin ilk pembeleştiği basınç SKB olarak değerlendirilir. Bu yöntem ile sadece sistolik kan basıncı ölçülebilir. Palpasyon yöntemi ile elde edilen değer oskültasyon tekniğine göre bulunan değerden 10-12 mmHg daha düşüktür. Sık kullanılmaz.
Oskültasyon yöntemi: KB ölçümü en az 5-10 dakika dinlendikten sonra sandalyede oturur pozisyonda yüzü kan basıncını ölçen doktora dönük, sağ koldan antekubital fossa kalp seviyesinde tutularak ölçülmelidir. Kullanılan manşonun uzunluğu sağ kolun çevresini tamamen saracak kadar, genişliği de omuzda akromion ile dirsekte olekranon arasında kalan kol mesafesinin 2/3’ünü kaplayacak biçimde olmalıdır. Manşon boyutları Tablo 6 da verilmiştir. Manşon şişirilirken radial nabız palpe edilmektedir. Radial nabız kaybolduktan sonra 20 mmHg daha şişirilerek 2-3 mm/sn hızla basınç azaltılırken steteskop ile brakial nabız dinlenerek ölçülmektedir. Sistolik kan basıncı değeri olarak Korotkoff -I, 12 yaşından küçük çocuklarda Korotkoff -IV, 12 yaşından büyük çocuklarda Korotkoff -V diastolik kan basıncı değeri olarak kabul edilmektedir. Bu ölçümde elde edilen sistolil kan basıncı, direk intraarterial sistolik kan basıncından 3 mmHg daha düşük, Korotkoff-V sırasındaki diastolik kan basıncı ise direkt intraarterial diastolik kan basıncından 9 mmHg daha yüksektir. Bu teknikte dikkat edilmesi gereken bir husus, ölçüm yapan kişinin işitme duyusunun sağlıklı olmasıdır.
Ossilometrik yöntem: Son yıllarda KB ölçümünde ossilometrik yöntemlerden yararlanma olanağı doğmuştur. Bu teknik özellikle ölçüm sırasında uyum sorunu yaşanan küçük çocuklarda ve yenidoğanlarda kullanılmaktadır. Ossilometrik ölçüm tekniklerinde sistolik kan basıncı ve ortalama arter basıncı, manşon şişirildikten sonra arterial pulsasyonların yansıması ile belirlenir. Bu cihazlarla ortalama arterial basınç saptanır. Cihazı üreten firmanın yerleştirdiği algoritma ile SKB/DKB’nin öğrenilmesi sağlanır. Bu cihazlarla elde edilen kan basıncı değerleri oskültasyon tekniği ile ölçülen kan basıncı değerlerine yakındır. Ancak bu cihazlar sık kalibre edilmelidir.
Doppler yöntemi: Bu teknik ile ölçülen kan basıncı sistolik kan basıncı, diyastolik kan basıncına oranla çok daha doğru olarak saptanır. Gerek ossilometrik gerekse doppler tekniği ile elde edilen değerlerin karşılaştırılacağı yaşa, cinsiyet ve antropometrik boyutlara göre düzenlenmiş standart tablolar henüz tam olarak geliştirilememiştir. Bu durum söz konusu aletlerin kullanım ve güvenilirliğini sınırlamaktadır.
Yaşam içi kan basıncı izlemi (Ayaktan kan basıncı monitorizasyonu): Ayaktan kan basıncı izlemi, hastanın kendi ortamında 24 saat boyunca kan basıncı ölçümü sağlayan bir yöntemdir. Endikasyonları tablo 8 de sıralanmıştır. En sık kullanım alanı beyaz önlük hipertansiyonudur ki bu durum çocuk hastalardaki hipertansiyoun %45’ini oluşturur.(64) YİKBİ için kullanılan sistem, kola takılan uygun boyutta bir manşon, pilli kayıt ünitesi ve kayıtları değerlendiren bilgisayar sisteminden oluşur. YİKBİ cihazı ossilometrik yöntem ile ölçüm yapmaktadır. Ossilometrik yöntemde, manşonun şişirilmesiyle cihazdaki otomotik sensör arterdeki dalgalanmaları algılamaya başlar ve en yüksek dalgayı ortalama arterial KB olarak kaydeder. Dalgaların yükselirken ve alçalırken oluşturduğu eğim göz önüne alınarak programlanmış olan algoritma ile sistolik kan basıncı ve diastolik kan basıncı hesaplanır. Ortalama kan basıncındaki gece %10’un üzerindeki düşüş (uyku/uyanıklık <0 .9="" 20="" 24="" 30="" aktivitesini="" al="" alt="" am="" analiz="" bas="" bir="" boyu="" boyutu="" cihaz="" cinsiyeti="" d="" daha="" dakikada="" de="" dikkate="" dipper="" dominant="" edildikten="" edilir.="" elde="" erlendirme="" farkl="" force="" g="" geli="" gerekir.="" gibi="" hasar="" hasta="" hastaya="" hiperbarik="" i="" ildikten="" ile="" in="" indeks="" izlemi="" k="" kabul="" kan="" kken="" kola="" kriterlerine="" l="" lmal="" lmektedir.="" m="" man="" narak="" nc="" nda="" ndaki="" nl="" non-dipper="" non-dipperlerdeki="" ntemleri="" ocu="" olmayan="" on="" organ="" r.="" r="" ras="" re="" rmemelidir.="" s="" saatlik="" se="" sonra="" sonucunu="" span="" task="" tir.="" tirilmi="" tlamamal="" u="" un="" uyan="" uygulanmaktad="" uygun="" uyurken="" ve="" veriler="" y="" ya="" yap="" yorumlanmas="">
Kan basıncı yükü: Yaş, cinsiyet ve boya göre düzenlenmiş persantil tablosunda 90. persantil üzerindeki ölçüm sayısının, toplam ölçüm sayısına oranı (%) olarak tanımlanmıştır. Kan basıncı yükü %25 olanlar hipertansiyon olarak değerlendirilir. Yapılan çalışmalarda KB yükü %40’ın üzerinde olan olgularda ciddi hedef organ tutulumu gösterilmiştir.
Hiperbarik indeks: Yaş, cinsiyet ve boy persantiline göre 90. persantile uyan KB’den yüksek olan ölçümlerin oluşturduğu eğri ile 90. persantile uyan eğrinin altında kalan alanların oranı olarak tanımlanmaktadır. Bütün çalışmalara rağmen YİKBİ ile elde edilen verilerin yorumlanmasında güçlükler devam etmektedir. Çocuklarda YİKBİ yapılırken aktiviteleri göz önünde bulundurulmalıdır. Son yıllarda YİKBİ sırasında çocukların aktivitelerinin aktigraf ile kaydedilmesi önerilmektedir.

Cocuklarda Primer ve Sekonder Hipertansiyon

Çocuklarda Primer ve Sekonder Hipertansiyon

Primer hipertansiyon
Primer hipertansiyon terimi (esansiyel, idiopatik, birincil), etyolojisi net belirlenememiş hipertansiyon için kullanılır. Ergenler ve genç erişkinlerde kan basıncı yüksekliğinin en sık sebebidir. Vücudun sodyum içeriği ve kan basıncı arasında uygun dengeyi sürdüren böbrek mekanizmalarındaki anormallikler, glomerüler süzmede klinik olarak saptanamayan azalmalar, sempatik hiperaktivite, renin anjiyotensin sisteminde birincil işlev bozukluğu, insülin direnci ve mental stres gibi faktörlerin hepsi göreceli olarak sabit yüksek kan basıncının nedeni olabilir. Primer hipertansiyon sıklıkla aile öyküsü ile birliktedir. Günümüzde obezite çocuklarda primer hipertansiyona eşlik eden önemli bir faktördür ve metabolik sendrom olarak bilinen hipertansiyon, obezite, hiperlipidemi ve diabetes mellitus birlikteliği uzun dönemdeki kardiyovasküler morbidite sıklığındaki ana etkendir.
Erişkin yaş grubunda en sık görülen hipertansiyon tipi primer hipertansiyon iken, çocukluk yaş grubunda ise 6-10 yaşından itibaren primer hipertansiyon tanımı başlamaktadır. Adölesan yaş grubunda ise erişkinde olduğu gibi primer hipertansiyon ilk sırayı almaktadır. Bu oran süt çocukluğu döneminde <%1 iken, okul çağı döneminde %15-30, adölesan yaş grubunda bu oran %85-95 oranında karşımıza çıkmakta, sekonder hipertansiyon ise süt çocukluğu döneminde %99 iken, okul çağında %70-85 olup, adölesanda ise bu oran %5-15 olarak bildirilmektedir. Genetik temeli poligenik olup pek çok patofizyolojik mekanizma ile ilişkilidir, aynı zamanda tek gen defektleri ile HT ilişkisi çocukluk döneminde tanımlanmıştır.

Sekonder hipertansiyon
Sekonder hipertansiyon altta yatan başka bir hastalığa ikincil olarak gelişen hipertansiyon olarak tanımlanır. Etyolojide yer alan hastalıklar yaş gruplarına göre değişir.(Tablo 2 de sıklık sırasına göre belirtilmiştir.) Renal parankim hastalıkları(polikistik böbrek, multikistik displastik böbrek hastalığı, hidronefroz, kronik piyelonefrit, kronik böbrek yetmezliği) sekonder HT nin %75 ini oluşturur. Bunlar renovasküler anormallikler (renal arter stenozu veya trombozu ve renal ven trombozu) izler.

Cocuklarda Hipertansiyon Nedir

Çocuklarda Hipertansiyon Nedir 

Çocuklarda hipertansiyonun (kan basıncı yüksekliği) tanımı; farklı zamanlarda üç kez yapılan kan basıncı ölçümünde, kan basıncı değerinin yaş, boy ve cinsiyete göre 95.persantilde veya üzerinde olması durumudur. Çocukluk çağı kan basıncı persantil eğrileri ile değerlendirilir. (Tablo 2) Bu amaçla 1977, 1987,1996 yıllarında NHLBI (National Heart, Lung and Blood Institude) tarafından çalışma grupları oluşturulmuş, son olarak 2004 yılında NHBPEP (National High Blood Pressure Education Program: The Fourth report on the diagnosis) çocuk ve adölesanlarda yüksek kan basıncı çalışma grubunun verileri dikkate alınarak, CDC büyüme eğrilerine göre çocukluk dönemi kan basıncı değerleri ve HT tanımlaması yapılmıştır. 

Hipertansiyon Epidemiyolojisi ve Çocuklarda Hipertansiyon alarmı

Dünyadaki çocukluk çağı hipertansiyon prevelansı aslında net olarak bilinmemekle birlikte değişik etnik gruplarda son yapılan çalışmalarda %5 olarak bulunmuştur. Yaşla beraber hipertansiyon prevelansı artarak 65 yaş üzerinde %60'a kadar ulaşmaktadır. Türkiyenin çeşitli yerlerinde yaşayan okul çağı çocuklarda HT prevalansı %6.25-12.3 olarak saptanmıştır. Çocukluk çağı hipertansiyon prevalansı açısından bölgesel varyasyonlar etnik grupların,diyet alışkanlıklarının,çevresel faktörlerin, ölçüm yöntemlerinin ve yaş gruplarının farklılığı gibi pek çok faktörden kaynaklanır.(49-50) Son yıllarda obezitede artma, beslenme alışkanlıklarındaki olumsuz değişiklikler sonucu yüksek kalori, yağ ve tuz içeren besinlerin tüketilmesi, fiziksel aktivitede azalma, uyku bozuklukları ve artan stres faktörüne bağlı olarak adölesanlarda hipertansiyon prevelansında artış saptanmış, özellikle obez çocuklarda oran %11-30'a kadar yükselmiştir.
HİPERTANSİYON ETYOLOJİSİ

Hipertansiyonun nedenleri yaşla değişir. Erken çocukluk çağında hipertansiyon etyolojisinde daha çok sekonder nedenler görülürken büyük çocuk ve ergen yaş grubunda ise  %16-23 oranında esansiyel (primer) hipertansiyon görülmektedir.

27 Şubat 2013 Çarşamba

Beğendiğiniz erkeğin ilgisini çekmek için

Hoşlandığınız erkeğin sizinle ilgilenmesini sağlamak için size tam 5 yol öneriyoruz. Bu yöntemleri uygulamak çok kolay ama işe yarıyor!

Hoşlandığınız bir erkeğin ilgisini çekebilmek için nereden başlayacağınızı iyi bilmelisiniz. Biliyoruz, o başlangıç noktasıdır her zaman en zor olan. Ama bazen en zor yol diye düşündüğünüz şey aslında en basit olandır.

Erkeğin ilgisini çekmeye yarayan 5 yöntemi bir araya getirdik. Çok basit görünebilir ama emin olun, işe yarıyor!

Daha yaklaşın
Yakın durmaktan kastımız, iz üstündeki bir avcı gibi olmak ya da daha fazlası değil. Fakat ona sizin ilgi alanınız içinde olduğunu hissettirecek yeterli mesafede yaklaşmanız gerektiğini söylemek istiyoruz.

Örneğin o beğendiğiniz erkek, bulunduğunuz odanın ya da barın diğer tarafındaysa, onun gözünün önüne gelecek şekilde yer değiştirin. Yalnız oturuyorsa yalnızlığına dahil olmak için yanına gidin. Birine yakın durursanız eğer, aranızda kimyanızın uyuşup uyuşmadığını, gidişatla ilgili pozitif bir gelişme olup olamayacağını, aranızda flörtöz bir enerji gelip gelişmediğini anlamanız kolaylaşır.

Daha fazla gülümseyin
Hiç kimse yüzünde tatlı bir tebessüm olmayan biriyle diyalog kurmaz istemez. Gülümseme, sizi yanına yaklaşılabilir biri haline getirir. Gülebilen insanlar, onlarla iyi zaman geçirilebileceğinin de sinyalini verirler karşı tarafa. Yalnız, gülümsemeyi çılgınlar gibi gülmeyle karıştırmayın. Çünkü flört başlangıcında abartılı sırıtmalar çok iticidir. Yüzünüze en doğal, en içten gülümsemeyi yerleştirin.

Kahkaha atın
Okul kızları gibi kıkırdamak her zaman çok çekici olmayabilir ama doğal bir kahkaha atmaya açık olmak korkulacak bir şey değildir. Kahkaha atabilmek, espri anlayışınız olduğunu gösterir ki bu da pek çok erkeğin hoşuna gider. Şakalarına güldüğünüzü görmek, kendisini iyi hissetmesini sağlar. Sizin ilgi alanınızda olduğunu fark etmesine de yardım eder.

Dokunun
Uygunsuz olmayan dokunmaları kast etmiyoruz elbette. Bunun için henüz erken! Ona meyilli durun ve konuşurken zaman zaman koluna, sırtına dokunun. Dokunmak, karşınızdaki erkeğe, görmezden gelemeyeceği kadar onunla ilgilendiğiniz mesajını verir.

Göz kontağı kurun
Eğer birinin gözlerinin içine bakmıyorsanız onunla sağlam bir iletişim kuramazsınız. Şu çok net ki, biriyle flört ya da hoşlanma aşamasındayken kolay kolay onun gözlerinin içine bakamazsınız; gözleriniz yere ya da odanın içindeki başka yerlere odaklanır. Ama elinizden gelenin en iyisini yapın ve onunla konuşurken gözlerinizi gözlerinin içine dikin. Biraz seksi, biraz ateşli bakmak onun ilgisini çekmek için kelimelerden daha fazla işe yarar.

Anneler emzirirken dikkat edin

Anneler emzirme sırasında yapılan hatalar bebeklerin canına mal olabiliyor.

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ercan Kırımi, özellikle ilk annelik dönemini yaşayan kişilerin bilgi eksikliği ve emzirme sırasında yaptıkları hatalar yüzünden bebeklerin hayatını kaybettiğini söyledi.

Prof. Dr. Kırımi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yılda, yanlış emzirildiği için servise getirilen ve hayatını kaybeden yaklaşık 10 bebek vakası ile karşılaştıklarını söyledi.

Özellikle bölgede annnelerin bebeklerini yatırarak emzirmesinin yaygın olan hatalı bir uygulama olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Kırımi, şunları kaydetti:

''Bazı anneler, geceleri bebeği yatağına alarak yatar pozisyonda emzirmeye çalışmaktadır. Bir müddet sonra anne yorgunluk ve uykusuzluktan dolayı kendinden geçmekte ve uyumaktadır. Anne uyurken bebeğin ağzında göğsü kalmaktadır. Uyku esnasında bebeğe doğru döndüğünde ya da bebeği göğsü ile sıkıştırdığında bebek nefes alamamakta ve hayatını kaybetmektedir.''

Özellikle bazı genç anneler ile eğitimsiz olan ya da ilk annelik dönemini yaşayan kadınların, bebekleri hatalı emzirdiğini anlatan Prof. Dr. Kırımi, şöyle devam etti:

''Bebeği belli bir pozisyonda beslemek gerekmektedir. Eğer bebeğin nefes alma borusunu, nefes alma yollarını kapatırsanız bebek aniden nefes almaya çalışır. Bu arada ağzındaki süt, yemek borusu yerine nefes borusuna kaçar. Fazla miktarda süt kaçtığında da akciğerler sütle dolar ve bebek havasızlıktan ölür. Özellikle ilk annelik dönemini yaşayan kişilerin bilgi eksikliği ve emzirme sırasında yaptıkları hatalar yüzünden bebekler hayatını kaybetmektedir.''

Prof. Dr. Ercan Kırımi, Sağlık Müdürlüğü, sağlık ocakları ve hastanelerde, doğru emzirme yöntemleri konusunda eğitim verildiğine işaret ederek, ''Gebe annelerimiz en azından sağlık ocaklarında emzirme teknikleri konusunda hazırlanan broşürleri ücretsiz alarak bu konuda doğru bilgi sahibi olabilirler'' diye konuştu.

Kaynak:Leyditurk.com

Burnum Güzel, Rüyalarım Daha Güzel...

Burnunun şeklinden memnun olmayan ve bununla birlikte nefes alıp verme problemi olan hastalar estetik operasyona başvuruyor. Araştırmalar burun ameliyatlarının sadece estetik ve sağlık sorunlarını gidermekle kalmayıp, uykuları da etkilediğini gösteriyor.

Burun ameliyatı olan hastalarıyla gerçekleştirdikleri araştırmanın çok önemli sonuçları gözler önüne serdiğini belirten Amerikan Hastanesi Plastik Rekonstruktif ve Estetik Cerrahi Bölümü'nden Prof. Dr. Reha Yavuzer, "Bu sonuçları bu sene Washington'da gerçeklestirilen Amerikan Estetik Cerrahi Derneği’nin toplantısında uluslararası platformda meslektaşlarımızla paylaştık. Yaptığımız bu çalışmada estetik amaçlı yapılan ameliyatlarda septum deviasyonunu düzelttiğimizde hastalarımızın uyku kalitesinde belirgin düzelme olduğunu tespit ettik. Bu beklenen bir bulguydu ancak bu çalışma hiç beklenmedik bir sonuç daha ortaya çıkardı. Sadece estetik girişimde bulunduğumuz burun ameliyatlarından sonra da objektif kriterlere bakılarak hastalarımızın uyku kalitesinde istatistiksel olarak anlamlı bir iyileşme tespit ettik. Bu özellik burun açılarında yaptığımız değişikliklere ve kişinin özgüveninin yükselmesiyle ilişkili olabilir. Nedeni ne olursa olsun bilimsel veriler estetik burun ameliyatlarının kişinin uyku kalitesinde bir artışa neden olduğunu ortaya çıkarttı" dedi.

En Sık Yapılan Estetik Ameliyat

Prof. Dr. Reha Yavuzer'in verdiği bilgilere göre, burun estetiğinin amacı, burnun şekli, büyüklüğü ve genel görüntüsünde değişiklikler yaparak burnu yüz ile uyumlu bir hale getirmektir. Burun estetiği ile burun uzaltabilir veya kısaltabilir, küçültebilir veya büyütebilir, şekli değiştirilebilir, kontüründe değişiklikler yapılabilir, burun deliklerini küçültülebilir, “kemer” olarak ifade ettiğimiz üst kısmındaki kemik yapı küçültülüp daha oyuk bir görüntü kazandırılabilir, kalkıklığı artırılabilir, ucu sivriltilebilir veya yuvarlaklaştırılabilir. Burnun kemik veya kıkırdak yapıları ile ilgili değişiklikler yapılabilir. Bütün bunların ne kadar ve ne şekilde gerçekleşeceği ancak kemik kıkırdak ve yumuşak dokuların doktor tarafından muayene edilmesinden sonra anlaşılabilir.
Her insanın burun kemiğinin gözle görülür veya görülmez derecede eğri olması oldukça normaldir ve bu duruma sıkça rastlanır. Deviasyonu olan bir septum, eğer hava yollarını kapatacak derecede eğriyse nefes alma zorluğuna yol açabilir. Böyle bir durumda bu eğrilik burun estetiği operasyonu kapsamında düzeltilmektedir ki bu işleme septoplasti adı verilir. Ancak ne alerji ne de burun akmaları septoplasti ya da rinoplasti ile çözümlenemez.

Kimler Burun Estetiği Yaptırıyor?

Burun estetiği için uygun bir adayda aşağıdaki özelliklerden en az bir tanesi bulunur:

• Burun yüze göre geniş veya uzundur.
• Burun kemiği kırık ya da eğridir.
• Kaza veya darbe gibi bir nedenden dolayı burnun şekli değişmiştir.
• Burnun iki tarafında gözle görülür bir asimetri bulunmaktadır.
• Yan profilden bakıldığında burun ucu düşüktür.
• Burun delikleri burnun genel şekline uygun değildir.
• Burun ile dudak arasındaki açı çok dar veya çok geniştir.
• Burun sırtında kemer yapısı mevcuttur.

Sık Sorulan Sorular

- Burun estetiği ile kusursuz bir buruna kavuşmak mümkün mü?
Unutulmamalıdır ki burun yapımız başlangıçta da mükemmel değildir. Hasta çoğunlukla kafasında bir burun şekli hayal eder; ancak burnun yeni şekli ancak eski şeklinde yapılan değişikliklere göre belirlenir, yani tıbbi yöntemlerle kişinin istediği bir burna milimetrik ölçümlerle ulaşması mümkün değildir.
Bu nedenle ameliyattan en memnun kalan hastalar, burnunda yapılacak değişiklikler konusunda aşırı beklentileri olmayan, yüzüne yakışacak bir burun ile tatmin olma eğilimindeki hastalardır. Ayrıca burnun yeni şekliyle yüzün ifadesinde güzel bir değişiklik elde etmek mümkün olsa bile, yepyeni bir görüntüye kavuşmak mümkün değildir. Bütün bunları ameliyatı gerçekleştirecek olan hekim ile görüşmek, ameliyat sonrası hayal kırıklıklarını en aza indirmek açısından çok önemlidir.

- Hasta adayının bir resimde beğendiği burunu elde etme şansı var mıdır?
Burun estetiğinde elde edilmesi planlanan sonuç yüzün diğer organlarına yani çeneye, gözlere ve yanaklara uyumlu bir burundur. Bu nedenle bir başka kişide beğenilen burnun hasta adayında da aynı sonucu verme olasılığı çok düşüktür. Burun operasyonlarından en çok memnun olan hastalar, burnuyla ilgili spesifik olarak ne istediğini bilen ve operasyonun limitleri olduğunu kabullenen hastalardır. Aynı zamanda ameliyat sonrasında hayal ettikleri burna kavuşamama ihtimalini de göz önünde bulundurmaları gerekir. Bu nedenle ne istediğinden emin olmak ve hekimle iyi bir diyaloğa girmek çok önemlidir. Bunun yanı sıra hastanın kendi fotoğrafı üzerinde oynamak da yanıltıcı olabilmektedir; çünkü fotoğraf üzerinde yapılan değişiklikler elektronik ortamda, bilgisayar araç ve gereçleri ile ekran üzerinde yapılırken, ameliyat sırasında yapılan değişiklikler gerçek insan dokusunun üzerinde ve insan becerileri ile gerçekleştirilir. Dolayısıyla ekranda elde edilen “mükemmel” burna ameliyatla ulaşmak mümkün olmayabilir.

- Burun estetiği ameliyatının riskleri nelerdir?
Burun estetiği ameliyatı çoğunlukla burun kemiğinin uygun şekilde kesilmesiyle gerçekleştirildiği için oldukça komplike bir estetik operasyondur. Anesteziye ilişkin birtakım risklerin yanı sıra, burun operasyonunda kanama, enfeksiyon, akıntı, nefes alma güçlüğü ve nadiren koku almada geçici bir kayıp olabilmektedir. Burun kemik ve kıkırdaklarının en son şeklini almasından ve dikişlerin alınması/erimesinin ardından burun ucunun bir miktar düşmesi normaldir. Operasyon bu düşmeyi göze alarak gerçekleştirilmektedir.

- İkinci bir operasyon geçirme olasılığı nedir?
Bazı durumlarda hasta iyileşmesi ve benzeri bazı nedenlerden dolayı ya da hastanın istediği ikincil değişiklikler nedeniyle çoğunlukla lokal anestezi altında ikinci bir operasyona ihtiyaç duyulabilmektedir. İkinci bir operasyon için 6 ila 12 ay arasında değişen bir bekleme süresi olmalıdır.

- Ameliyattan sonra bazı kişilerin burnu çok kalkık iken bazı kişilerinki daha düşük görünüyor, bunun sebebi nedir?
Ameliyat sonrasında burnun alacağı şekli belirleyen en önemli faktörler kişinin kemik, kıkırdak ve yumuşak doku özelliklerinin yanı sıra iyileşme özellikleridir. Burnun alacağı son şekil tüm bu değişkenlerin bir araya gelmesiyle belirlenir. Bunun yanında kişinin ameliyat öncesinde belirttiği istekleri de burnun kalkıklığını ve şeklini belirlemektedir. Bazı kişiler daha doğal ve düz bir burnu tercih ederken bazı kişiler daha kalkık ve gösterişli bir burnu tercih etmektedir.

- Ameliyat sonrası ne kadar ağrı oluyor?
Ameliyat sonrasında sadece hafif bir ağrı beklenmektedir. Şişkinlik ve özellikle gözlerin altında morluk olması normaldir, ancak bu bölgelerde ağrı fazla hissedilmez. Göz ve çevresinde şişlik ve morluğu azaltmak amacıyla soğuk kompres uygulanabilir. Nefes almayı kolaylaştırmak için buhar uygulaması yapılabilir. Ameliyattan sonraki birkaç gün boyunca burundan biraz kan gelmesi normaldir.

Aldatmayan erkek var mı?

Aldatmayan erkekler var mı, varsa neden aldatmıyorlar ve diğer erkeklerden nasıl ayrılıyorlar? 

Davranış Bilimleri Enstitüsü Başkanı Psikolog Emre Konuk aldatmayla ilgili sorularımıza cevap vermeye devam ediyor. Psikolog Emre Konuk çok çarpıcı bir rakam veriyor: "Aldatmayan erkeklerin oranının tüm erkeklerin %2'si olduğu söylenir."

Aldatmayan erkek var mı?
Çocuk doğduğu zaman içgüdüleriyle doğar. Tanımı gereği içgüdü bir şeyi arzular ve elde etmeye çalışır. Elde ettiği zaman doyar. Anne-babanın en önemli görevlerinden biri çocuklara içgüdülerini kontrol etmeyi öğretmeleridir.

Bireylerin cinsel içgüdüleri kontrol etmesini de toplum ve özellikle ebeveynler bir şekilde öğretir. Toplumun ahlakını çocuğa anne-baba öğretir. Güdüleri ve istekleri denetlemeye öz denetim dersek, bazı insanlar öz denetimi iyi öğrenir, bazıları ise öğrenmez. Bazı erkekler cinsel dürtülerini denetlemeleri gerektiğini öğrenirler ve bundan şikayetçi olmazlar. Bu erkekler aldatmaz. Neticede karşı cinsle yasak ilişki kurmazsan ölmüyorsun.

Aldatmayan erkeklerin genel profili nasıldır? 
Davranışlarını kontrol etme becerileri iyi gelişmiş, düşünce yapıları ve değer sistemleri davranışlarıyla uyumlu oluyor. Mesela hayatı boyunca çocuklarına ahlaklı olmayı öğretmeye çalışan bir baba, bunu davranışlarıyla da gösterip karısını aldatmıyor.

Tüm erkekler arasında aldatmayan erkeklerin oranı nedir sizce? Böyle bir araştırma sonucu var mı elinizde?
Maalesef bir araştırma olarak bilmiyorum. Yüzde iki falan olduğu söylenir ama bence sanıların aksine aldatmayan erkek oranı yüzde ikiden daha yüksek.

Ergenlik Sonrası Kabakulak Geçiren Erkekler Dikkat!

Bulaşıcı olan ve yüzde 40 oranında belirti göstermeyen kabakulak hastalığını ergenlik sonrası geçiren erkeklerin, kısır olma ihtimali yükseliyor!

Kabakulak hastalığının öldürücü olmadığını belirten Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Doktorlarından Op. Dr. Serhat Partalcı, hastalık süresinde ve sonrasında oluşan durumun önemine değiniyor. Kabakulak hastalığına çocukluk çağında sıklıkla rastlanıyor. Bu hastalık, tükürük bezlerini tutuyor. Konuşurken, öksürürken, hapşırırken etrafa saçılan tükürük aracılığı ile damlacık enfeksiyonu şeklinde direk temasla geçebiliyor.

14 ila 21 gün kuluçka döneminden sonra, iki kulak altı tükürük bezinin şişmesi ile başlıyor ve şişlik boyuna doğru yayılıyor. Şişlik ağrılı ve ateşli oluyor. Kabakulak virüsü, pankreas dedikleri hazım bezinde, kadın yumurtalıklarında, erkeklik bezlerinde, gözyaşı kesesinde ve böbrek üstü bezlerinde iltihaplar oluşturabiliyor. Virüs, bazı hastalarda da menenjit oluşturabiliyor. Bu hastalık testisi tuttuğunda  şiddetine göre kısırlık yaparak, çocuk oluşmasına engel olabiliyor.

Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Doktorlarından Op. Dr. Serhat Partalcı, bazı vakalarda kabakulak hastalığının erkeklerde sperm üretimini bir seneye yakın durduğunun gözlendiğini söylüyor. Ancak sperm üretiminin eski seviyesine çıkmasa bile çocuk olabilecek kadar hastanın, sağlıklı sperm üretebileceğini sözlerine ekliyor. Dr. Partalcı; sperm sayısının azalmasının yanı sıra hastalığın asıl etkisinin testislerin küçülmesi sonucu erkeklerin bu durumdan yakınmasının ve psikolojik olarak sıkıntıya girmesinin yaygın olduğunun altını çiziyor. Kadınların yumurtalıklarında kısırlık etkisi oluşturmadığına vurgu yapıyor.

Kabakulak Hastalığının Tedavisi

Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Doktorlarından Op. Dr. Serhat Partalcı, kabakulak hastalığının virüsle bulaşması nedeniyle hiçbir ilaç tedavisi olmadığını belirtiyor. Dinlenmenin önemine değinerek, ekşi olan gıdalar tükürük bezini uyardığı için bu gıdalar dışında beslenmenin faydalı olabileceğine, ağrı kesici, ateş düşürücü kullanmanın yararına değiniyor.

Kabakulak Hastalığından Korunma

Op. Dr. Serhat Partalcı; aşının çok önemli olduğunu, erken yaşta aşı olmamış erkeklerin 11-12 yaşlarına kadar mutlaka aşılanması gerektiği vurguluyor. Hastalığı geçirenlerin ömür boyu bağışıklık kazandığını sözlerine ekliyor.

26 Şubat 2013 Salı

Uzmanlar yüksek topuk konusunda uyarıyor

Yanlış ayakkabı seçiminin tehlikelerine dikkat çekilerek, ayak ve ayak bileği hastalıkları nedeniyle başvuranların yüzde 70′ini kadınların oluşturduğu ifade edildi.

Ayak ve Ayak Bileği Hastalıkları Merkezi yöneticisi Opr. Dr. Umur Aydoğan, yanlış ayakkabı seçimi nedeniyle kadınların erkeklere oranla daha fazla ayak ağrısı çektiğini belirterek, "Şıklık uğruna yaşam kalitenizi bozmayın" görüşünü bildirdi. Aydoğan, yaptığı yazılı açıklamada, yanlış ayakkabı seçiminin tehlikelerine dikkati çekerek, ayak ve ayak bileği hastalıkları nedeniyle başvuranların yüzde 70′ini kadınların oluşturduğunu ifade etti.

İnsanın tüm ağırlığını ayaklarının taşıdığını ve yaşamın yüzde 30′unun ayakta geçtiğini belirten Aydoğan, kadınların en büyük hatasının, dış görünüşüne bakarak ayakkabı satın almak olduğunu belirtti. Aydoğan, şunları kaydetti: "İdeal topuk 2, en fazla 2,5 santimetredir. Yüksek topuklu ayakkabılarda tarak kemiklerine daha fazla yük bindiği için ağrı kaçınılmaz. Hele çalışan kadınların gün boyu dinlenemeyen ayaklarını yüksek topuklara mahkum etmemesi gerekiyor. Ancak tüm sakıncasına rağmen özellikle çalışan kesim buna dikkat etmiyor. Dümdüz ayakkabı da iyi değil, çünkü topuğa binen yükü artırıyor. Sivri burunlu ayakkabılar ise tarak kemiklerini ezerek, sinir sıkışmasına neden oluyor. Yanlış ayakkabı seçimiyle ileride ayakların şekli bozuluyor."

Ayakkabı seçim kriterleri
Amerikan Ortopedik Ayak ve Ayak Bileği Cerrahisi Derneğinin (AOFAS) ayakkabı seçiminde göz önünde bulundurulması gereken kriterleri 'altın kurallar' olarak niteleyen Aydoğan, bu kuralları şöyle sıraladı: "Ayakkabıyı iki saat yürüdükten sonra satın almak gerekiyor. Çünkü bu zaman diliminden sonra ayak şişer ve ayakkabının rahat olup olmadığını daha iyi anlarsınız. Sabah saatlerinde asla ayakkabı almayın. Ayakkabının iki tekini de deneyerek satın alın ve satıcıların 'giydikçe açılır' türünden sözlerine kesinlikle itibar etmeyin. Ayakkabı açılmaz, sadece zamanla deforme olur. Deforme olan ayakkabı ayağınızın şeklini alır. Siz de ayakkabınız açıldı zannedersiniz." Aydoğan, ayakkabı seçiminde ayağın en geniş yeri ile ayakkabının en geniş yerinin ölçülmesi ve ayak genişliğinden bir santimetreden daha fazla dar ayakkabı alınmaması uyarısında bulundu. Aydoğan, ayak hastalıklarının yüzde 70- 80′inin cerrahi müdahale olmadan rahat ayakkabı seçimi, ayakkabı içine konulacak yükseltmeler, alçaltmalar, kişiye özel tabanlıklar gibi basit önlemlerle düzeltilebileceğini, ancak hastaların genellikle son aşamada doktora başvurduğunu ifade etti.

Ayak numaranızı tam tespit edin
Türk ayak yapısının genel olarak taraklı, yayvan ve etli olduğunu belirten Aydoğan, ayakkabı seçiminde markaya ya da pahalı olmasına aldanmamak gerektiğini, kişilerin doğru ayakkabı seçimi için ayak numarasını iyi bilmesi gerektiğinin altını çizdi. Aydoğan, Türkiye'de rahat ayakkabı eksikliği bulunduğunu, insanların 30-40′lı yaşlardan sonra ayak bağlarının ve tarak kemiklerinin genişlemesine paralel olarak ayakkabı numarasının da büyüdüğünü ifade etti.