27 Şubat 2009 Cuma
Ahmet Maranki: Suyun Önemi
Prof. Dr. Ahmet Maranki
24 Şubat 2009 Salı
Barutağacı Kabuğu
Kullanım Tavsiyeleri: Demlenerek kullanılmaktadır. İnflamasyonlu bağırsak hastalıklarında, nedeni bilinmeyen karın ağrılarında önerilmez. Hamilelikte ve emzirme döneminde ancak doktor kontrolü altında kullanılabilir. 12 yaşın altındaki çocuklara tavsiye edilmez.
Dr. M. Ender Saraç / Doğanın Şifalı Eli
Ahmet Marankiden saç dökülmesine karşı reçete
Her akşam gece yatmadan uygulayın. Elinizin tüm parmaklarıyla saçınızın önünden arkaya doğru masaj yaparak uygulayın.
Ahmet Maranki
Ahmet Maranki: Kurum Üzüm Yiyiniz
"1400 yıl önce Peygamber efendimiz(a.s.m) kuru üzüm yemeyi tavsiye ediyor. Özellikle çekirdeği ile yenen kuru üzüm kanser riskini azaltır. Çernobilde radyasyon tehlikesi yaşandı ve bölgede kanser riski yaşandı. Uzmanların araştırmasına göre Ukrayna bölgesinde sadece 2 yerde kanser minimize tesbit edildi. Sebebi ise o yerlerde üzümle yapılan şarap fabrikalarının bulunmasıydı. Halk bu fabrikadan çıkan üzüm çekirdeklerini evde kavurup kahve gibi içiyorlardı. Bu durum tüm dünyada duyulduktan çekirdek extreleri parayla satılmaya başlandı."
23 Şubat 2009 Pazartesi
Anason Meyvesi
Kullanım Tavsiyeleri: Demlenerek kullanılmaktadır. Anasona veya anetole alerjisi olanlara önerilmez.
Dr. M. Ender Saraç / Doğanın Şifalı Eli
21 Şubat 2009 Cumartesi
Dr. M. Ender Saraç'tan selülit için tavsiyeler
Bitkisel takviyeler: Ananas özlü haplar, papaya hapları, ayurveda tabletleri, enginar hapları, gotu kola, ve zencefil hapları bu konuda yararlıdır. Piyasadaki güvenilir ve ruhsatlı olan bazı markaların ürün karışımlarından olan hapların diyet+ beslenme + spor kurallarına da uymak koşulyla yararlı etkisi olabilir. Eğer sadece bir selülit hapını kullanır ve bahsettiğim diğer kurallara dikkat etmezseniz sonuç başarılı olmaz.
Bitki çayları: hiçbir çay veya baharat tek başına selüliti yok etmez, ancak yeşil çay, biberiye çayı, rezene çayı, zencefil, mısır püskülü ve maydanoz bu konuda yardımcı olabilir.
Baharatlar: Zencefil, biberiye, zerdeçal, mercanköşk, maydanoz ve kereviz sapı faydalıdır.
Beslenve, masaj, özel selülit yağı ve genel olarak dikkat edilmesi gerekenler ile ilgili bilgiyi Dr. M. Ender Saraç’ın Doğanın Şifalı Eli kitabında bulabilirsiniz.
Dr. M. Ender Saraç / Doğanın Şifalı Eli
19 Şubat 2009 Perşembe
SAĞLIK ÇALIŞANLARI ŞİDDET RİSKİ ALTINDA
Sağlık çalışanlarına şiddeti yayınlanmış haber örnekleriyle sunan Prof. Dr. Hamit Hancı, “Hastanenin her hangi bir yerinde şiddet meydana gelebilir. Ancak en çok acil servis, geriatri, psikiyatri ve yoğun bakım ünitelerinde olduğu saptandı. Sağlık kuruluşlarındaki ilk fenomen değil, ancak son dönemlerde aşırı şekilde artması basında şiddetle ilgili haberlerde her gün rastlamak olağan hale gelmiştir. Acil serviste görevli personelin son 5 yılda yüzde 61’nin sözlü şiddete maruz kaldığı en azından buna tanık olduğu belirlenmiş, yüzde 23 ise tehdide maruz kalmış. Hemşirelerin şiddete maruz kalmaları durumu diğer sağlık gruplarına göre 3 kat daha fazla” dedi.
Bağırmak, Postür Değişikliği ve Yerinde Duramama
Şiddete karşı koymak için sağlık çalışanlarının eğitim alması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Hancı, şiddet olmadan şiddetin önüne geçmenin önemini vurgulayarak, hangi çalışma düzeyinde olursa olsun hastadan rahatsız olan çalışanın önsezisinin uyarıcı olduğunu belirtti. Tehdit oluşturan unsurlar arasında bağırmak, postür değişikliği ve yerinde duramama gibi davranışlar olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Hancı, bu tip davranışlar görüldüğünde önlem alınması gerektiğini vurguladı. Ansızın saldırganlaşan bir kişi ile belli süre göz göze gelmemek gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Hancı, uzun süre göz teması meydan okumak anlamına geldiği için saldırının oluşmasını hızlandırdığını bildirdi. “Saldırgan ile en az bir kol boyunu koruyun. Başarılı olacağınızdan emin değilseniz kaçmayın ve dövüşmeyin. Hasta uzaklaşıyorsa ona yaklaşmayın istediği yerde durun gerekiyorsa hastadan korkmuş gibi durun. Bu tip durumlar için hastanede bir kod oluşturulması gerekiyor ki, şifreli sözcükler söylendiğinde herkesin toplanması sağlanabilsin” diyen Prof. Dr. Hancı, saldırganlık potansiyeli olan hasta ile karşılaştığınızda oda da hastanın saldırı aleti olarak kullanabileceği eşyaları uzaklaştırılmasını kaydetti.
“Plastik Eşyalar X-Raydan Geçebiliyor”
İnsanların üzerlerinde taşıdıkları eşyalar masum görüntülerinin ardında saklanan kesici, delici alete dönüşebilme özelliği taşıyabildiğine dair örnek görüntüler gösteren Prof. Dr. Hancı, “Kredi kartından kaleme, kemerden tarağa kadar birçok silah özelliği taşıyabilen eşyaları mevcut. Kesici alet taşımanın cezası en az beş yıl hapis cezasından başlıyor. Bu tip kesici aletler vücutta genelde boşluk olan bölümlere saklanıyor. Plastik olan kamuflajlı eşyalar X-raydan geçebiliyor” şeklinde konuştu.
“Güvenlik Kameraları İle Hem Failler Bulunuyor Hem De Caydırırcı Oluyor”
Hastanede saldırıların önlenmesi için yapılacakları Prof. Dr. Hancı şöyle sıraladı: “Çevre düzenleme, acil servise girişin denetlenmesi çok önemli. Hastaneye girenlerin kontrol edilmesi, uygun bekleme yerlerinin yanı sıra hasta yakınlarına yardımcı olunması gerekiyor. Çalışanlar için dinlenme odaları ve sağlık çalışanları için acil kaçış kapıları olmalıdır. Akrilik camlar, güvenlik kameralarını kurulması hem faillerin bulunmasını sağlıyor hem de caydırırcı etki yapıyor. Acil servisler en tehlikeli yerler bekleme salonu ve müdahale odası önünde meydana geliyor. Tüm sağlık çalışanları şiddet riski altında bulunuyor.”
“Kendi Canlılığınızı Korumadan Hiçbir Can Kurtaramazsınız”
Tehlikeli durumlarla karşılaşıldığında neler yapılması gerektiği ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Hancı, sağlık çalışanı failin bulunduğu yerde müdahale etmek durumunda kaldığında metal aksanların hemen soğumayacağını düşünerek dokunmaması gerektiğini belirtti. Aynı şekilde elektrik kablolarından akım geçmediğinde emin olunmadıkça temas etmemesinin şart olduğuna değinen Prof. Dr. Hancı, elinde bıçak olan zanlının elinden bıçağı bileğinden tutarak, bıçağın sivri ucu kendinizle ters yönde tutarak alınacak. Dolu ve kurulu silah ile gelen yaralı hastada ise yapılması gereken ise tetiğin olduğu bölüme spanç konarak tetiğin patlamasını önleyerek hastanın elinden alınır. Kısaca kendi canlılığınızı korumadan hiçbir can kurtaramazsınız” diye konuştu.
Ahmet Maranki çocukların sınav stresinin çaresini açıkladı
- 3 tane ceviz
- 3 tane fındık
- 3 tane badem
- 3 tane kuru üzüm yedirin.
Anında, daha mideye gitmeden emilimleri saglanacak ve beyin uyarılacaktır.
Prof. Dr. Ahmet Maranki
Ahmet Maranki "3 gün içinde kalın bağırsaklarınız düzelecektir!"
- Taze sıkılmış portakal suyu içine zencefil ve zeytinyağı eklenip yemek aralarında içilir, aç karna içilmez.Bedeninizdeki toksinlere karsı ve kalın bagırsakta arınmayla ilgili çok iyi neticeler alırsınız.Kırmızı pancar, ıspanak, havuç ve elmanın suyunu sıkıp içerisine bir gün tere bir gün roka karıştırarak 7 gün boyunca için.İçine bir kaşık zeytinyagını karıştırmayı unutmayın.
- Kalınbagırsak, basur sorunları için akşamları 5er adet kuru incir, gülkurusu kayısı ve mürdüm eriğini bir litre suyun içinde 1 saat bekletin suyunu için.Meyveleri yiyin.
3 gün içinde kalın bagırsaklarınız düzelecektir!
Prof. Dr. Ahmet Maranki
Ahmet Maranki Depresyon için ilk kez açıklıyor...
5 er gram sarı kantaron ve kimyonu yarım litre suda demleyin
Günde bir bardak için kimse sizi sinirlendiremez.
Depresyon üzerine en çok araştırma yapan bitki kantorondur.
Kötü haberler asit karbonlu hava gibidir bedeninizi kilitler. Kötü haberleri dinlemeyin.
Dogru noktalara masaj yapılması çok önemlidir.
Kokular .ok önemlidir.Reyhan kokusunu sürdüğünüz zaman moraliniz düzelir.
Tüm renklerin enerji boyutları var, bunları yakalamanız gerekiyor.
Yeni evlendiğinizde yatak odanız pembe olmazsa aşk hayatınız zayıf olur.
Taşların enerjileri vardır. Bunlardan da faydalanmanız gerekiyor.
Sülük tedavisini uzman gözetiminde olmak şartıyla tavsiye ediyorum.
Kozmik Maranki Salatası
Mevsim sebzelerinden yapılmalı!
Mevsiminde olmayan sebzeler kesinlikle kullanılmamalıdır!
Lahava, havuç, kırmızı, pancar, turp, ıspanak, kereviz kullanı. Bıçak kullanmadan elinizle kopararak doğrayın.
Üzerine zeytinyagı, limon, nar ekşisi, soya sosu ve elma sirkesi(kilosu olanlar için, kolesterol için)
Sarımsak, zencefil rendelenebilir üzerine.
HERŞEY DAHİL PROGRAMINDA AHMET MARANKİDEN SAÇ DÖKÜLMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLER
Bu yağlar kullanıldığında 20 günde dökülme durur. 60 günde yeni saçlar çıkar.
Sacınız çok yaglıysa kekik yagı kullanmalısınız.
Beslemek için badem yagı ve zeytinyagı kullanmalısınız.
Ahmet Maranki Bu Sabah Show Tv de...
Programdan bazı önemli notlar:
Tiroid çok önemli, ceviz beyine benzer ve beyine ve tiroide iyi gelir.
Ceviz beynin ilacıdır. Endokrin sisteminiz bozulursa herşeyiniz bozulur.
Aynı boğazınızdaki bademcikleriniz gibi tiroidleriniz de sigortanızdır.
Eger hemen ameliyat olursanız, kalan ömrünüzde hormon dengesizlikleri, taşikardiler olabilir.
Hemen tiroidinizi aldırmayın.
İlaçlarınızı da düzenli olarak kulanarak kainattaki şifalı bitkilerden yararlanınız.
- 25 cevizi perdeleriyle birlikte bir litre suya koyup 7 gün bekletin
- her gün sabah öğle ve akşam aç karna için 21 gün devam edin
- cevizleri de yiyin
- ceviz yagını sürün
- Dere otunu fazla aşırıya kaçmadan tere ile birlikte yiyin
- Tere güçlü bir anti oksidandır. toksin atıcıdır, bedeninizdeki ödemleri atar
- Ada çayı için her gece ve gargara yapın 3 hafta boyunca
- Bu uygulamara bir hafta ara verin, sonra tekrar yapın
18 Şubat 2009 Çarşamba
PEDİATRİNİN DÜNÜ BUGÜNÜ YARINI
Milli Pediatri Derneği her yıl geleneksel hale gelen kongrenin bu sene Antalya’da bin 500 katılımcının yer almasıyla gerçekleşirken 2009 takvimine göre Marmaris’te gerçekleştirilecek. Kongre dışında Ankara Pediatri Günlerinin 4.’sü düzenlenen toplantıda Ankara ve civar illerdeki hekimlere hitap eden bir toplantı yapıldı. Pediatri alanındaki gelişmeleri, yenilikler çeşitli kurumlardan hocalar tarafından katılımcılara aktarıldığı günde konuştuğumuz Milli Pediatri Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Enver Hasanoğlu, dernek olarak birçok toplantı düzenlediklerini kaydederek şöyle konuştu: “Her yıl kış toplantılarımız olur. Erzurum’da gerçekleştirdiğimiz en son toplantıdan sonra yakın zamanda Kars’ta yapacağız. Bölgesel toplantılarımızda, 3-4 konuşmacı eşliğinde düzenlediğimiz ki bu zaman kadar 35 ilde yapıldı. Ayrıca Ankara’daki hekimler Anadolu’yu bilmiyor bu sayede gidilerek görmüş oluyor. Ayrıca gidilen yerlerdeki hekimler bizi tanıyor, sorunlarını paylaşıyor ve sorularını soruyorlar. Böylece Güney Doğu bölgesinde çalışanlara parçamız olduklarını hissettirmiş oluyoruz.”
Türkiye’nin Her İlinde Toplantı Düzenleniyor
Pediatri Günlerinde her yıl belli bir program izlendiğini kaydeden Prof. Dr. Hasanoğlu, beslenme, aşı nedir, yeni aşılar nelerdir, bulaşıcı hastalıklar söyledi. Toplantıda bu yıl farklı olarak değinilen konular arasında Çoğul Gebelikler ve Nörolojik İzlem üzerinde durulduğunu belirten Prof. Dr. Hasanoğlu, bu sayede kendisinin de bilmediği önemli noktalara değinildiğini vurguladı. Katılımcıların düşüncelerini kendisiyle paylaştığını söyleyen Prof. Dr. Hasanoğlu, bu konunun kongrede de olmasının istediğine dikkat çekerek ayrıca kadın doğumcunun da bu toplantıda olması gerekliliğini anladığını ve kongrede bulunacağını iletti.
Nöroloji Üzerine Önemli Tespitler Yapıldı
Bu yıl ki toplantıda ‘Yenidoğan’ oturumunda farklı bir konu üzerine konuşan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ve Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Serdaroğlu, ‘Nörolojik İzlem’ başlığı altında yardımcı üreme teknikleriyle gebe kalan çiftlerde gebelik esnasında daha fazla sorunlar olduğu, çoğul gebeliğin daha fazla olduğu, buna bağlı erken doğum, düşük doğum ağırlığı riskinin yüksek olduğunu belirtti. Ayrıca 35 yaş üzeri doğumlarda mental retardasyon ve nörolojik bozukluklara rastlandığını kaydeden Prof. Dr. Serdaroğlu, in-vitro fertilizasyon (IVF) ve mikroenjeksiyon (ICSI) ile doğan bebeklerde nörolojik gelişim bozukluğu, zihinsel gelişim geriliği, görme ve uyku bozukluğu, davranış problemlerinİN daha sık meydana geldiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Serdaroğlu, “ Yapılan kanıta dayalı çalışmalarda yardımcı üreme teknikleriyle doğan bebeklerde nörolojik problemlerin fazla görülüyor. Problemler nedeniyle bu bebeklerin nörolojik gelişimlerinin çok iyi takibi ve sorunların tespitinde erken rehabilitasyon yöntemlerinin uygulanması gereklidir” dedi.
Prof. Dr. Hasanoğlu’nun Şapkaları
Orta Doğu- Akdeniz Derneği Genel Sekreteri seçilen Prof. Dr. Hasanoğlu, Dünya Pediatri Birliklerinde Yönetim kurulunda görev alıyor. YÖK üyesi olan Prof. Dr. Hasanoğlu, 2015 yılında İstanbul ve Türkiye’ye Orta Doğu Akdeniz Pediatri Birlikleri Kongresi yapılması için çalışmalarını sürdürüyor. 26 ülkenin üye olduğu derneğin her yıl kongresi farklı bir ülkede gerçekleştiriliyor ve burslar veriliyor. Asistan değişikliği yapılıyor. 1993 yılında Türkçe Konuşan Devletler Pediatri Derneği kuruldu ve genel sekreteri olan Prof. Dr. Hasanoğlu, derneğin ilk toplantısı Ankara’da yapılırken bu yıl ki toplantısı, Türkmenistan’da gerçekleşecek. Ayrıca Prof. Dr. Hasanoğlu Dünya Pediatri Derneğinde üye olması nedeniyle, 2016 yılında yapılacak kongreye resmi aday olmamız için çalışmalarını sürdürmektedir.
17 Şubat 2009 Salı
MT’NİN ÜRÜN YELPAZESİ ÇOK GENİŞ
2004 yılı temmuz ayında kurulan Mt Sağlık Ürünleri, ülke genelinde genel sarf malzemeleri satan dağıtımhanesi ile aylık 3 bin 500 noktaya fatura kesiyor. 28 ülkeden ithalat yapan firma, wicromed ana markasıyla birlikte Oncomed, Rina, Fore Care, Eb Sensor, Spectra, Rinaboso, Convatek markalı ürünlerin ithalatını ve iç pazar dağıtımını gerçekleştiriyor. Bunların dışında sanayi yatırımında bulunan şirket, hasta altı bez üretimi yapıyor. 160 personeli ile tüm Türkiye çapında hizmet veren Mt Sağlık Ürünleri Satış Müdür Yardımcısı Atilla Çalgan, şirketin kurucuları olan Murat Sancak ve Turan Sancak’ın medikal sektöründe uzun yılların tecrübeleri ve birikimlerini birleştirdiklerini dile getirdi. Çalgan, 3 bin 500 çeşit ürünle hizmet sunduklarını ifade eden Çalgan, Türkiye genelinde sevkiyatlarının çok büyük olduğunu, her noktaya medikal anlamda hizmet verebildiklerine dikkat çekti.
Kaliteli Üretileni Seçiyoruz
İthal ettikleri ürün portföyünde hangi ülkedeki ürün kaliteli üretiliyorsa o ülkeden ürün ithal ettiklerine dikkat çeken Çalgan, “İtalya’dan solunum cihazları getirtiyoruz, plastik grubunu uzmanlaşmış üretim yapan uluslar arası firmalardan temin ediyoruz, eldiven çeşitlerimizi Malezya’dan getiriyoruz. Ürün çeşidine göre piyasa da neyin nerde rantabıl şekilde elde edileceği fizibilitesini yapıyoruz. Daha sonra da bu ürünü Türkiye’deki medikal sektör kullanıcılarına sunuyoruz” dedi.
Sağlık Bakanlığı bilgi bankasından doğabilecek sıkıntıları gidermek için, tüm ürünlerinin barkotlarını aldıklarını dile getiren Çalgan, kesin barkotlara geçtiklerini kaydetti. Gümrükte de sorun yaşamadıklarını ifade eden Çalgan, getirilen ürünlerde CE belgesinin olmasına özen gösterdiklerini vurguladı. Bayilik sistemi ile convatek yara bakım grubu ve ihale takiplerini
yaptıklarını söyledi
Aylık 5,5 -6 Milyon Ciro
Şirket olarak hedeflerinin pazarda noktasal büyüme olduğuna dikkat çeken Çalgan,”2007 senesine kadar büyüme hedeflerimizde her hangi bir sapma olmadığı gibi artış yüzde 14 oldu. 2008 yılında da Temmuz ayına kadar istediğimiz gibi gitti. Ağustos ayında sapma oldu ama ondan sonra da tekrar eski gücümüze ulaştık. Aylık 5,5 -6 milyon ytl ciro ile pazarın istekleri doğrultusunda yeni ürünleri bünyemize katıyoruz” şeklinde değerlendirdi.
Partner Müşteri Sistemi
Çalgan, “Partner müşteri, kendi bilgisayarlarından internet üzerinden 1500 kadar ürün grubunu ve fiyatları görüyor. Ürünün teknik şartnamelerini inceleyerek, satın alma yapabiliyor. Tek üründe bile olsa satın alabiliyor. Ayrıca ürünün görüntüsünü de görerek seçiyor. Medikal noktaların ufkunun geniş olması, ticari potansiyellerinin artmasıdır” dedi.
Maranki'den Altın Formüller!
- Tükürüklerinizi asla israf etmeyiniz. Mümkünse yutunuz. Ömrünüzde etki eder, gücünüzü arttırır.
- Başın kutsallığını, bütün bedeni idare eden merkez olduğunu ruhumuzun ve bedenimizin yönetim yeri olduğunu düşününüz.
- Baş ve ayak ısı dengesini sağlayın. Başınızın arkasını ılık tutun. Bir şeye devamlı yoğunlaşmayın. Aşırı kullanım ve yoğunlaşma düşünce enerji sisteminizi bloke eder.
- Başınızı serin, ayağınızı sıcak tutmak, bedini mutedil tutmaktır.
- Kalp ve zihin ilişkisini düşününüz. Tutkularınızın esri olmayınız, aklınız kalbinize hâkim olsun.
- Seviniz, sevdiğiniz şeylere sarılınız. Her şeyin aşırısından kaçıp, ilimli olun. Keskin sirkenin küpüne zarar verdiğini unutmayın.
- Böbreklerinizi dikkate alın, soğuğa strese ve cinselliğe yenilmeyin. Böbrek saçların dökülmesine olumsuz etki eder.
- Cinsel içgüdülerinizi dengelerseniz, yoğunlaşmanız artabilir. Az konuşup az düşünün. Geçmiş ve gelecek hakkında endişelenmeyin. Enerjileriniz bloke olabilir.
- Bugünü yaşayın, herkesi affedici ve herkese yardım edici ruhta olun.
- Keder, sıkıntı, öfke organlarınızı zehirler. Mutluluk bunun panzehiridir.
- Daima gözlerinizi güldürüp, kalbinizi sevgiyle doldurun. Sıkıntılarınıza gülümseyerek bakın ve onu uzaklaştırın.
- Bitki yağları ve çaylarıyla vücudunuzu masajla uyarın, enerjinizi arttırın.
- Gereksiz yerde gülmek insanı mahcup ettiği gibi acıkmadan yemek, susamadan içmek de vücudun sıhhatine zarardır. Bedeni mahcup eder, üzer.
- Bedenimiz için düzenli hareketler yapmayı alışkanlık haline getirmeliyiz.
- Çok yemek yememeli, yediğimiz zaman edebinde yemeliyiz.
- Uyku saatlerimize dikkat etmeli, mevsim değişikliklerini dikkate almalıyız.
- Dolu mideyle asla yatağa girilmemelidir.
- Her gün mutlaka 20 ile 40 dakika arasında egzersiz yapmak alışkanlık haline getirilmelidir.
- Akşamdan sonra çok geç saatlerde yemekler yenmemelidir.
- Günlük stresleri asla ertesi güne taşımamalıdır.
- İyi bir uyku düzenine sahip olmalıdır.
- Cildi belli aralıklarla, susamyağı, aloe vera gibi nemlendiricilerle beslemelidir.
- Yaşam boyunca yeterince güneş ışığı alınmalıdır.
- Sağlıklı ve düzenli bir cinsel hayat sürdürülmelidir.
- Boşaltım sistemlerimizi iyi çalıştırmalı, idrar, dışkı, gözyaşı gibi doğal ihtiyaçları asla tutmamalıyız.
- Bakmaktan ve paylaşmaktan hoşlanılan evcil hayvanları bahçede beslemeli, bitki ve çiçekleri yetiştirmelidir.
- Tok karnına banyoya girilmemelidir.
- Hanımlar adet günlerinde cinsel ilişkide bulunmamalıdır.
- Aşı derecede tokken cinsel ilişkide bulunulmamalıdır.
- Kendinize zaman ayırmalı, Besin desteği almalı ve düzenli olarak egzersiz yapılmalıdır.
- Kahvaltı 07–09 saatleri arasında, öğle yemeği 12–14, akşam yemeği gün batımında yenmelidir. Sabah midenin aktifleştiği vakit normal yenilmeli, öğle en kızgın an ağır yenmeli, akşam ise pasifleşmeden dolayı hafif yenmelidir.
- Her gün bir çeşit yemek yemek, bir hafta bir daha onu yememek bedeni korumanın yoludur.
maranki.com
15 Şubat 2009 Pazar
İbrahim Saraçoğlu'dan sahur için tavsiyeler
Sahurda, turşu, baharatlı yiyecekler ve tatlılardan kaçınmaya çalışın
İbrahim Saraçoğlu:"Tip numarası düşük olan unları kullanmayın"
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu HABERTÜRK televizyonunda Saba Tümerle bu gece programında konuşuyor. İşte Saraçoğlu'nun sözleri:
"İnsanlar süpermarkete gidip tip numarasına bakmadan un alıyorlar. Halbuki onun tip numarasına baksalar kendileri için sağlıklı unu alabilirler. Tip numarası 405 veya 500-550-600-800 , 1700 e kadar çıkıyor. Mesela Tip dediğimiz zaman ne anlayacağız? 100gr. unu laboratuvarda yakarsınız ve 405 miligram mineral elde edersiniz. Gluten bakımından da en yüksek olan bu undur. Dolayısıyla tip numaraları düşük olan unları kullanmanız çölyak hastalığı için tetikleyici olabilir. Tip numarası düşük unlar daha çabuk pişer. Fırınların bu unları tercih etme sebeplerinden biri budur. "
Sebzelerin ve Meyvelerin Hormonsuz Olduğunu Nasıl Anlarız?
Elmayı alırken de küçük olmasına dikkat edin. İşte size küçük bir ipucu, yatmadan önce elmanın küçük bir bölümüne elinizle bastırın. Sabahleyin uyandığınızda o kısım çürüdüyse o elmayı hemen evden çıkartın, tüketmeyin. Köyden gelen, doğal elmaları haftalarca bir şey olmaz.
Havucu kırdığınız zaman esnerse onu da hemen çöpe atın. Kırılırsa rahatça alıp tüketebilirsiniz.
Üzerinde yeşili bulunan patatesi asla satın almayın. Bir çiğ patates ve bir havucun sıkıp suyunu çıkartın. Bir bardak karışımın içine 1 tatlı kaşığı zeytinyağı koyun. Bu karışımdan aç karnına içtiğinizde midenizdeki yaraların iyileştiğini göreceksiniz. Patatesin kızartmasını asla tüketmeyin. Haşlama patates, midenin özellikle de reflünün ilacıdır.
Prof. Dr. Ahmet Maranki
Erken yaşlarda menopoza girmenin sebepleri nelerdir?
Kainat eczanesindeki bitki erken menopoz, sancılı adetler, ateş basmaları gibi şikayetlere çok iyi gelir. Aslanpençesi, civanperçemi, çobançantası, ada çayı…
Bu dört bitkiyi isterseniz ayrı ayrı yada isterseniz hepsini karıştırıp demliyorsunuz. İçine 1 kaşık bal atarak tüketiyorsunuz. Sancılı adetleriniz, miyom kistleriniz, iltihaplarınız varsa 1 hafta içinde bunların yok olduğunu göreceksiniz. Hiçbir yan etkisi yok. Yalnız bitkilerin nerde toplandığına, nasıl yetiştirildiğine dikkat edin.
Etrafta sanayi varsa oradan toplanan ısırgan, maydanoz sizi öldürür. Bitkiler aktarlarda en fazla 1 yıl kalmış olacak. 1 yıldan fazla kalmışsa, içindeki etken maddeler kaybolur. 2-3 yıllık bitkileri asla kullanmayacaksınız. Aynı şekilde serada üretilmiş sebze ve meyvelerden de uzak duracaksınız. Portakalı kışın yiyeceksiniz, yazın portakal yiyemezsiniz. Sera gıdası size her zaman zarar verir.
Prof. Dr. Ahmet Maranki
Tiroid Rahatsızlıkları İçin
Cevizi suyun içine perdesiyle birlikte atın. 5 gün kaldıktan sonra o suyu için. Ceviz yağını da alıp boğazınıza sürün.
Prof. Dr. Ahmet Maranki
Alıç Bitkisinin Faydaları
Günümüzde ölümlerin birinci sebepleri kalp damar rahatsızlıklarıdır. Sarı dağ meyvesi olan alıç vardır. O bitkinin kırmızısının, yaprağını, çiçeğini yada kendisini toz haline getirip, suda demleyerek için. Kalp damar rahatsızlıklarınız için alıç suyuyla birlikte her gün bir bardak havuç suyu için. Yalnız havuç suyunun içine bir tatlı kaşığı zeytinyağı koyup içmek çok daha faydalıdır.
Prof. Dr. Ahmet Maranki
Saç Dökülmesine Karşı Ne Gibi Önlemler Almalıyız?
Saçınız için susamyağı, çam yağı, sarımsak yağı, ısırgan yağı, badem yağı ve zeytinyağından oluşan karışımı, gece yatmadan önce kafanızdaki noktaları uyararak masaj yapın. (Kafanızdaki masaj noktalarını bulabilmek için “Profilaktik Masajla Mucizevi Tedaviler” kitabımızdan faydalanabilirsiniz.) Daha sonra saçınızı boneyle kapatıp, yatın. Bu karışım sadece saçınızı beslemekle kalmaz, bedeninizi de besler. Sabahları saçınızın durularken 1 litre suya 1 bardak üzüm sirkesi koyup saçınızı yıkayın. Bu işlemleri 1 hafta boyunca her gün, ikinci hafta gün aşırı, üçüncü hafta ise 3 günde bir tekrarlayın. Her şeyin kolayına kaçmadan biraz kainat eczanesini ararsanız her şeyin şifasını orada bulursunuz.
Prof. Dr. Ahmet Maranki
Regl Dönemindeki Ağrılar ve Şişkinlikler İçin
Yemeklerde, salatalarda her zaman kullandığımız maydanozun saplarını kesinlikle atmayın. 500 gram kaynayan suya bir demet maydanozun sapını koyun. Suyla birlikte sadece 3 taşım kaynatıp ocaktan indirin. Bu karışımdan her gece yatmadan önce 1 bardak içeceksiniz. Aynı işlemi ısırgan saplarına da uygulayın.
Bu karışımları içtikten iki gün sonra idrarınıza baktığınızda yağların nasıl atıldığını göreceksiniz. 7 ile 21 gün süreyle bu işlemi devam edebilirsiniz. Sabah ve akşam olmak üzere günde 2 bardak içebilirsiniz. Vücudunuzdaki tüm şişlikleri indirecek ve regl ağrılarınıza iyi gelecektir.
Prof. Dr. Ahmet Maranki
14 Şubat 2009 Cumartesi
ANKARA’YA YENİ ÖZEL KADIN DOĞUM HASTANESİ
2008 yılının Haziran ayında hizmet vermeye başlayan, Ankara’nın tek özel kadın hastalıkları hastanesi Health Research System (HRS) Ankara Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi, 19 yatağı ve 14 odası ile butik hastane olarak hizmet veriyor. Özel hasta portföyünün daha ağırlıklı hizmet aldığı, hastane yanında otelcilik hizmetlerindeki beklentileri de karşılamak üzere tasarlanan hastane, SGK hastalarına da hizmet vermeye başladı. 4 bin metre karelik alanda, 9 katlı binası ile hizmet veren HRS hastanesi, 120 personeli ve İki ameliyathanenin yanında açılacak olan tüp bebek merkezi ile branş hastaneleri arasında yerini alıyor.
Fitness’tan Medikal Spa’ya
Hastanenin içerisindeki tüp bebek merkezinin donanımlı bir alt yapı ve deneyimli bir ekip ile çalışacağını dile getiren HRS Ankara Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi Genel Müdürü Dr. Semih Baykara, “Hastanemizde pek rastlanmayan bir şey olan medikal spa bölümümüz var. Hastalar medikal hizmet aldıktan sonra rehabilitasyon ile ilgili faydalanabilecekleri fitness, sauna, havuz ve yoga salonundan oluşan bölümde, diyetisyen, fizyoterapist yardımından faydalanıyorlar. Ayrıca mikrobiyoloji, biyokimya laboratuarımız, radyoloji ünitemiz, Acil ve Doğumhane birimleri, ameliyathaneler bulunmaktadır” dedi. Yetişkin ve çocuk yoğun bakım ünitelerinin bulunduğunu kaydeden Baykara, hastanelerini genellikle misafir hekimlerin tercih ettiğini ve kullandığını ifade etti.
SGK İle Anlaşma Yapıldı
Otelcilik hizmetine ağırlık verdiklerini vurgulayan Baykara, odalarının hasta yanında refakatçilerin de konforunu düşünerek planlandığını, hem refakatçinin hem de hastanın kullanabileceği televizyondan, buzdolabından kasaya kadar otel konseptinde hizmet verdiklerini kaydetti. Katlarda az sayıda oda olduğu için yardımcı sağlık personelinin az sayıda hastaya daha iyi hizmet verme şansına sahip olduğunu işaret eden Baykara, 4 poliklinik odasından günlük yaklaşık 80 poliklinik yapıldığını söyledi. Zor bir karar olsa da SGK ile anlaşma yaptıklarını, herkese yönelik kaliteli hizmet sunmayı planladıklarını kaydeden Baykara, SGK ile anlaştıktan sonra hasta sayısının artmaya başladığını dile getirdi. Baykara, bu yoğunluk içerisinde randevu sistemine geçmeyi planladıklarını sözlerine ekledi. “Hastanemizde doğum yapmayı tercih eden hasta sayısı her geçen gün artıyor. Anne adaylarına medikal spa birimindeki hizmetler ile tedavi öncesi ve sonrası ihtiyaç duyacakları her şeyi karşılayabiliyoruz. Anne adayına gereken diyet programı, ruhsal ve fiziksel rehabilitasyonu ile ilgili gerekenler yapılıyor. Hamilelikte yoga seansları ciddi talep görüyor” diyen Baykara, suda doğum konusunda enfeksiyonla ilgili verilerin netleşmemesinden dolayı hastanelerinde uygulamadıklarını kaydetti.
Maç Yapılırken Kurallar Değişti
Aynı zamanda Ankara Sağlık Kuruluşları Derneğinin Genel Sekreteri olan Baykara, sağlıkta yaşanan süreci yakından takip ettiğini ve hastalardan alınacak farkın üzerine bir üst sınır getirilmesinin yanlış olduğunu dile getirerek, bu farkların hastaları bilgilendirilerek alındığına ve kaliteli hizmet vermek için fark ücretinin alınmasına ihtiyaç olduğuna dikkat çekti. “Sağlık hizmetini kaliteli vermek maliyeti çok arttırıyor. Örneğin laboratuarlarımızda hormon doğrulama cihazı bulunuyor. Bu cihazdan hastaların haberi yok ancak yapılan tahlilden şüphe duyulduğunda diğer cihazla doğrulanıyor ve bu maliyet hastaya yansıtılmıyor. Normalde bu cihaz çok özel laboratuarlarda bulunuyor ve bu tür cihazların hastanede bulunması bir kalite ölçüsüdür. Bir hizmet 1 liraya da 5 liraya da mal edilebilir. Kamu hastalarına hizmet verirken dikkat edilmesi gereken şey, daha pahalıya yapılan işler ve kalifiye elemanın hastaneye getirdiği mali yükü karşılayabilecek fiyat politikasını iyi belirlemektir. Aksi halde Hastaneler bir süre sonra kapanmak zorunda kalacak” şeklinde değerlendirme yaptı.
“2000’li yılların başında devlet, özel hastaneleri kurulması için teşvik etti. Kamu hastalarının özel hastanelerden yararlanabilmesinin sağlanacağını söyledi. Bu getirilen yeniliklerle hastaneler planlarını ona göre yaptı. Yatırımcılar bu alana hızla sağlık alanına yöneldi ve bu süre içinde yüzlerce hastane açıldı. Vatandaşta bu hastanelerden faydalanmaya başladı. Tam bu duruma alışılmışken özellikle son bir yılda kurallar değiştirildi ve sağlık kuruluşlarının yaşamını sürdürebilmesi neredeyse olanaksız hale geldi. 1990’lı yılları hatırladıklarında, kalp ameliyatı için gün alınıyordu. Randevu alınamıyordu, devlet hastanelerinde kuyruklar vardı. Şimdi SSK’lılar, Bağkur’lular, aynı gün muayene olabiliyor, tahlilini yaptırıyor. Şu anda İngiltere’den daha iyi durumdayız. İngiltere’de bile birçok işlem için aylar sonrasına randevu verilirken, ülkemizde vatandaşın bu işlemleri aynı gün içinde yaptırabilme şansı var. ” diyen Baykara, örneğin MR veya Bilgisayarlı Tomografi tetkiki için aynı gün içerisinde randevu verildiğini söyledi. 200 bin kişinin özel sağlık kuruluşunda çalıştığına dikkat çeken Baykara, bu sayının önümüzdeki günlerde giderek azalacağını ve yeni hastane yatırımlarının neredeyse durma noktasına geldiğini belirtti. Yatırımcının bir hastane açmak için milyon dolarlar harcadıktan sonra hizmet vereceği hasta portföyünün ne olduğunu bilemez hale geldiğini ifade eden Baykara, “Bu sektör tamamen tıkandı. Önümüzdeki yıl birçok yer kapanacak. Oturan bir sistem vardı, herkes tüm hastanelerden faydalanıyordu. Serbest piyasa ekonomisine göre yapılıyordu. Hastanelerin devlet kontrolü altında ve etik ölçülerde çalışması gerekliliğini kimse tartışmıyor ancak vermiş olduğu hizmetin maliyetinin altında çalışmaya zorlanmasını kabul etmek mümkün değil” dedi.
13 Şubat 2009 Cuma
HER HEKİM BU HASTALIĞI BİLMELİ!
Gaucher hastalığı, otozomal resesif geçişli olup asit ß-glukosidaz enzimi eksikliği sonucu meydana gelen ve glukoserebrosid birikimi ile karekterize lizozomal glikolipid depo hastalığıdır.
Gaucher hastalığı, primer santral sinir sistemi yokluğu Tip 1 ve varlığı Tip 2, Tip 3 olmak üzere üç klinik tipe ayrılmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Figen Gürakan, “Tip 2 ve 3 Gaucher hastaları yaşamlarının ilk yılında, 3-5-10’nuncu veya en geç 20’li yaşlarda kaybediyorlar. Nörolojik bulgularla birlikte, yürüyebilen çocuğun yürümesi ve konuşması bozuluyor. O yaştan sonra zihinsel gerilikler, konuşma bozuklukları, nöbetler, ellerde titremeler, göz hareketlerinde bozulma gibi nörolojik olgular gözleniyor ve sonunda ölüm oluyor” dedi. Tip-2’de genelde ilk 2 yaşta ölümcül tablo gözlendiğini, Tip-3 ’de ise 20 yaşlarına ulaşabilen hastanın yine de kaybedildiğini söyleyen Prof. Dr. Gürakan, sadece Tip-1’de hastalığın kronik seyirli olduğunu ve hastalığın teşhisinin erken dönemden 60-70 yaşına kadar uzayabildiğine dikkat çekti.
“Farklı Branşlara Farklı Şikayetlerle Gidiliyor”
“Hastalarda enzim eksikliği nedeniyle lipidler hücrelerde ve organlarda depolanır. Depolanma makrofajların bulunduğu organlar karaciğer, dalak, kemik iliği ve beyindir. Beyindeki depolanmaya bağlı nörolojik bulgular ortaya çıkar. Tip-1’de beyinde depolanma olmamasına rağmen diğer organlarda depolanma var” diyen Prof. Dr. Gürakan, depolanmalara bağlı olarak karaciğer ve dalakta büyüme gözlendiğini vurguladı.
Depo hücrelerinin doldurduğu kemik iliği ileri derecede genişleyerek, çevresindeki kemiğe zarar verdiğini kaydeden Prof. Dr. Gürakan, zarar gören kemikte kronik ağrılar ortaya çıktığını ve zamanla kemiklerin kendiliğinden kırıldığını, bu bulgularla ortopedi ya da fizik tedavi rehabilitasyon uzmanlarına başvurulabildiğini söyledi. Hastaların farklı şikayetlerle farklı branşlara başvurduğunu bunların arasında karaciğer ve dalak büyümesi, siroz, portal hipertansiyon gibi belirtilere dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Gürakan, bazı hastaların kemik iliği iyi çalışmadığı için kan değerlerinin düşük çıkabileceğinin yanı sıra burun kanaması, peteşi ve ekimozlarla hastanın gelebildiği, hematoloji uzmanlarınca değerlendirildiği bilgisini verdi. Doğuma yatan hastanın trombositlerinin düşük olması ve doğum sırasında durdurulamayan kanamanın da bu hastalığın işaretleri arasında olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Gürakan, kadın doğumcuların da hastalıkla karşılaşabildiğini, her hekimin bu hastalığı iyi bir şekilde tanıması gerektiğinin altını çizdi.
Araştırma 1997’den Bu Yana Sürüyor
Pediatrik Gastroenteroloji bölümü ile ortak çalışan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Emre, Lizozomal Depo Hastalıklarından olan Gaucher hastalığının mutasyon analizlerini yaptıklarını dile getirdi. Prof. Dr. Emre,” Glukoserebrosidaz geninde 200’den fazla mutasyon olduğunu açıklamıştır. Mutasyonlar sıklıkla, yanlış anlamlı, anlamsız, insersiyon, delesyon ve gen-pseudogen yeni düzenlenimleri şeklinde olmaktadır. Mutasyonların dağılımı toplumlarda farklılık göstermektedir. Tip1 Gaucher hastalığında, alellerinin yüzde 75’ inde N370S mutasyonu saptanmaktadır. Tip 2 ve Tip 3 Gaucher hastalığında ise sıklıkla L444P mutasyonu gözlenmektedir“ dedi.
“Anabilim dalımızda Gaucher hastalığı klinik tanısı alan ve enzim eksikliği saptanan yaklaşık 100 hasta da mutasyon analizi yapılmıştır. Hastalarda Tip 1 sıklıkla gözlenmektedir. Mutasyon analizleri sonucu en sıklıkla gözlenen mutasyonlar L444P , N370S, ve D409C olarak belirlenmiştir. Ayrıca hastalarımızda yeni L296V mutasyonu tanımlanmıştır. Hastalarımıza prenetal tanı ve postnatal tanı verilebilmektedir“ diyen Prof. Dr. Emre, hastalarda genotip/fenotip ilişkisi kurulabilmesi için fonksiyonel analizlerin yapılması gerektiğinin altını çizdi.
Gaucher hastalığına dünyada 15 yıldır uygulanan tedavinin, Türkiye’de son beş yıldır uygulandığını kaydeden Prof. Dr. Gürakan, “enzim replasman” tedavisi ile eksik olan enzimin yerine konduğunu söyledi. Sağlık Bakanlığının tedavi giderlerini karşıladığını, yakın dönemde yeşil kartlıların da buna dahil edileceğini belirten Prof. Dr. Gürakan, Tip-1 hastalarına 15 günde bir intravenöz infüzyon şeklinde tedavi uygulandığını ve bunun yaşam boyu uygulandığını dile getirdi. Her Gaucher hastasına intravenöz infüzyon uygulanmadığının üzerinde duran Prof. Dr. Gürakan, “Hastalığı hafif olan erişkinlere bu tip tedavi yerine ağızdan ilaç tedavisi uygulanabiliyor. Kemik bulguları oluşmadan enzime başlanırsa kemik hastalığından korunmak mümkün, ama kemik hastalığı gelişmiş kişilerde bile tedavi ile bulguların geri dönüşü olabiliyor. Tekerlekli sandalyeye bağımlı kişiler bile bu tedaviden sonra yıllar içerisinde işlerine dönebiliyorlar. Akraba evlilikleri önlenerek hasta bireylerin doğması önlenmelidir. Her hamilelikte 4’te 1 oranında karşılaşılan hastalık, amniosentez ile gebelik sırasında belirlenebiliyor. Preimplantasyon genetiği ile yakın gelecekte gerçekleşmesini umduğumuz, hastalıklı genlerin ayıklanarak sağlam çocuk doğmasını sağlamak” şeklinde konuştu.
12 Şubat 2009 Perşembe
TÜRKİYE’DE BİYOGÜVENLİK YASASI YOK
Biyologlar Birliği Derneği Genel Başkan Yardımcısı Sezer Toprak yaptığı basın açıklamasında Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)'nun açılımı olan 'genetiği değiştirilmiş organizmalar hakkında bilgi verdi. Toprak, tarım, tıp, gıda gibi birçok alanda kullanıl GDO’lu ürünler hakkında şöyle konuştu: “GDO'lu bitkilerin tarla denemelerine ilk olarak 1985 yılında başlanmış olsa da, üretime geçilmesi 1996 yılını bulmuştur. Halen yapılmakta olan GDO’lu tarımın yüzde 99’u ABD, Kanada, Arjantin ve Çin’de gerçekleştirilmektedir. GDO’lu ürünlerin başında mısır, patates, soya, buğday, pamuk, domates, pirinç ve bazı balık türleri gelmektedir. Şu ana kadar, dünyada ekili alanların 67 milyon hektardan fazlasında GDO’lu tarım yapılmaktadır ve her geçen gün yeni tarım alanları eklenmektedir. GDO açlığa çözüm mü? Sorusuna cevap veren başta ABD olmak üzere, GDO’lu tarımın yaygınlaşmasını destekleyen ülkeler, tohum üretimi yapan uluslararası şirketler, transgenik tarımın dünyanın hızla artan nüfusunun açlık problemine çözüm olacağı gerekçesiyle savunuyor.”
Ülkemizde de Durum İç Açıcı Değil
GDO'lu tohumlarla ekimin yaygın yapılması, yasası ve yönetmeliği çıktığı için "Organik Tarımı" da tehdit ettiğine dikkat çeken Toprak, “Türkiye'de şu anda organik tarımı destekleme kanun ve yönetmeliği varken halen biyogüvenlik kanunu yoktur. Bu sebeple GDO tespiti yapılamıyor. Bu durumda, tohumun, toprağın, suyun temiz tutulabilmesi, GDO'lu yaygın ekimden dolayı risk altındadır. Bu şartlarda, gerçek manada organik tarımdan söz etmek ağırlığını kaybetmektedir. Bir test yapılsa o ürünlerin en az yarısı imha edilecek veya organik diye satılamayacak duruma gelebilir İzleme yok, denetleme yok, üstelik bunu yapabilecek beceri ve donanımda insan ve laboratuar da yok” dedi.
Biyogüvenlik Kurulu Oluşturulmalı
“Etkin bir biyogüvenlik kanunu ve biyogüvenlik kurulu bu anlamda bizim de ilk önceliğimiz olmalıdır. Kurullar biyologlar, gıda mühendisleri, ziraat mühendislerinden oluşmalıdır.
Devletin etkin ve yaygın denetim ve izleme görevi birincildir. Bu noktada halen ülkemizde bu testlerin yapılamaması büyük bir risk teşkil etmektedir. Gerek tedarik zinciri, gerekse üretim süreçleri içinde düzenli ve yetkin bir iç denetim, atılması gereken ilk adım olarak görülmektedir” diyen Toprak, ancak en ideal koşullarda görevini yapıyor da olsa devletin denetleyici rolü, bilgili ve ahlaklı üreticiler, seçme hakkı olan ve hakkını arayan tüketicilerle birlikte yetkin araştırmacıların varlığında amacına ulaşacağını belirtti.
GDO’da Phytoestrogen Bileşikleri Azalıyor
“1996 yılında, Brezilya kestanesinden ve fındığından soya fasulyesine aktarılan geni içeren ürünler, alerji yapması nedeniyle, marketlerden toplatılmıştır” diyen Toprak, “GDO'lu bitkilerde, yeni özellikler kazandırılırken, bitkinin orijinal yapısında bulunan bazı kalite öğelerinde önemli azalmalar olduğu tespit edilmiştir. Örneğin, kalp hastalıklarına ve kansere karşı önemli bir koruyucu madde olan "phytoestrogen" bileşiklerinin, klasiklere oranla, GDO'lu bitkilerde daha az olduğu bilinmektedir” dedi.
Toksik Maddeler Toprağa ve Suya Geçiyor
Genetik olarak değiştirilmiş organizmalar, aktarılan yeni gen ürünlerini ve onlardan kaynaklanan sekonder metabolitleri içerdiğinden, potansiyel bir toksisiteye sahip olduğunu belirten Toprak, “Bu bitkilerin kalıntılarındaki toksik maddelerin toprağa ve suya geçtiğine ilişkin çok sayıda araştırma sonucu bulunmaktadır. Bu nedenle, toksinlerin diğer organizmaların besin zincirine katılmaları da söz konusudur. Bazı genlerin ürettiği endotoksinlerin toprakta 33 hafta kaldığı belirlenmiştir. Bitkilere kazandırılan yeni özellikler bu bitkilerin yaşadıkları çevredeki floranın bozulmasına, doğal türlerde genetik çeşitlilik kaybına, ekosistemdeki tür dağılımının ve dengesinin bozularak genetik kaynakları oluşturan yabani türlerin yok olmasına neden olabilecektir” şeklinde konuştu.
Devedikeni
Kullanımı: etken maddesi silymarin olan kuvvetli bir antioksidan ve karaciğer koruyucu bir bitkidir.
Devedikeni ekstreleri, bugün üzerinde en çok çalışma yapılan ve etkisi belirlenmiş bitkilerden biridir. Karaciğerle ilgili tüm sağlık sorunlarına karşı etkilidir. Karaciğer yağlanması, siroz, çeşitli kimyasal toksinlere bağlı karaciğer hasarlarıi sarılık gibi sorunlara karşı yararları olan bitkisel bir ekstredir. Bunun yanında karaciğere bağlı cilt sorunları için de kullanılır.
Ne yazık ki günümüzde aklok tüketimi gittikçe artmaktadır. Alkolü bırakmasını önerdiğim ama bırakamayan hastalrıma, hiç olmazsa devedikeni ekstreleriyle ve özel ayurveda haplarıyla karaciğerlerini korumalaeını öneriyorum...
Konu ile iligili geniş bilgi ve yazının devamı için, Dr. M. Ender Saraç Doğanın Şifalı Eli kitabına bakınız...
11 Şubat 2009 Çarşamba
HAYATI DAHA İYİ YAŞAMAK İÇİN!
2001 yılından bu yana İnterset Total bünyesi altında, tek kullanımlık cerrahi örtü ve önlük üreten Total ith. ihr. ltd. şti. yeni bir grubu daha ürün portföyüne dahil etti. Disposable örtü ve önlük üretiminin yüzde 70’ini ihraç ettiklerini belirten İnterset Total ith. ihr. ltd. şti Genel Müdürü Tunca Bilgiç, 2009 yılından itibaren yara bakım konusunda da üretime başladıklarını hatırlattı.
Agnigel Yara Bakım Ürünü Üretiliyor
“Ürünü insan kaynaklarımızdan yararlanarak geliştirdik. Türkiye’de yalnızca firmamız tarafından üretilen ‘Agnigel’ yara bakım ürünümüz yurtiçi ve dünya pazarına aynı anda sunuldu” diyen Bilgiç, bu ürün gruplarını yurt dışında büyük ilgi ve beğeni gördüğünü dile getirdi. “Ülkemizde de yara bakım ürünleri pazarının giderek genişlemesine paralel olarak taleplerle karşılaşmaktayız” şeklinde konuşan Bilgiç, dünyada az sayıda üreticisi bulunan Hydrogel dressing’leri Türkiye’de üreterek, ithalatın daraltılması ve yeni bir ihracat kaleminin yaratılmasının ülke ekonomisine katkı sağlayacağına dikkat çekti.
Agnigel, Yarada Granülizasyon Ve Epidermis Oluşumunu Hızlandırır
“Agnigel’de hedefimiz 2010 yılı sonuna kadar Türkiye’de ve yurt dışında tanınmış, tercih edilen güvenilir bir marka olabilmektir” diyen Bilgiç, ürünün birinci ve ikinci derece yanıklarda, trofik ülser oluşumlarında, yatak yaralarında ve nemin elverişli olduğu bütün deri yaralarında tercih edileceğini söyledi. Bilgiç, ürünün avantajlarını şöyle sıraladı: “Yanma hissini sürekli soğuk algılatma yöntemi ile dindirir, hastaya rahatlık verir ve şeffaflığı sayesinde yaranın gözlenebilmesini sağlar. Yeni deri oluşumu için nemli ortam hazırlar. Steril ve homojen yapısı sayesinde dış kaynaklı bakteri geçişine izin vermez, bariyer oluşturur. Aşırı büyük yara kabuğu oluşumunu engeller. Toksik ve alerjik reaksiyon göstermez. Yüzde 100 bakteriostatik özelliktedir. Yarada granülizasyon ve epidermis oluşumunu hızlandırır.”
10 Şubat 2009 Salı
Kayın Ağacı Yaprağı
Kullanım bilgileri : idrar arttırmaya yardımcı olan etkisi nedeniyle kullanılmaktadır.
Dr. M. Ender Saraç
Kimyon
Etken bileşikleri: %1.5-4 oranında uçucu yağ ve fılavono itler taşımaktadır.
Kullanım alanları: kimyon meyveleri , gaz ve karın ağrısını giderici , uyarıcı , ağrı kesici , anne sütünü arttırıcı , koku verici özellikler taşır. Hazımla ilgili şikayetlerde , kolik ve kramp benzeri ağrılarda kullanılır.
Dr. M. Ender Saraç
Şerbetçiotu
Bira yapımında kullanılan rahatlatıcı , sıkıntı giderici ve iştah açıcı etkisi olan bir bitkidir. Ayrıca kalp ve damar hastalıklarında , hiperaktivite de uykusuzlukta , sinirlilik durumunda , diş ağrısında ve başlangıc aşamasındaki ülserlerde yararlıdır.
Kullanımı: içinde çeşitli minareler , b1 , b3 ve c vitaminleri vardır. Sabah akşam hafifçe demlenip çay gibi içilebilir.
Dikkat edilmesi gereken noktalar : anti depresanlarla beraber kullanılmamalıdır.
Dr. M. Ender Saraç
Kakule Meyvesi
Kullanım bilgileri: tohumları kuvvetli hoş kokulu ve baharlı lezzettedir. Baharat olarak kullanılır. Arap ülkelerinde kahve ile karıştırılıp içilir.
Dr. M. Ender Saraç
9 Şubat 2009 Pazartesi
DR AHMET MARANKİDEN BEHÇET HASTALIĞI İÇİN KİŞNİŞ
8 Şubat 2009 Pazar
Çocuğunuzun boğazı mı şişti?
Sonra doğal gargaramızla gargara yaptırıyoruz.15 dakika içinde ateşinin düştüğünü göreceksiniz.
Maranki.Com
7 Şubat 2009 Cumartesi
Sarımsak(Garlic)
Kullanımı: sarımsak, tıbbî değeri binlerce yıldır bilindiği için yaygın bir biçimde kullanılan bir bitkidir.
Soğuk algınlığı, öksürük ve değişik mikroorganizmalara karşı olan etkisinden dolayı halk ilacı olarak kullanılmıştır.
Yapılan araştırmalar, sarımsağın, damar sertliğini azaltıcı, kan sulandırıcı, kolesterolü ve tansiyonu düşürücü etkilerinin bulunduğunu göstermiştir.
Sarımsak aynı zamanda iyi bir doğal antibiyotiktir. Sadece bakterilere karşı savaşmakla kalmaz mantar ve diğer mikroorganizmaların çoğalmasını da yavaşlatır. Zayıflama programlarında da kilo vermeye yardımcı bir yönü vardır.
Dikkat edilmesi gereken noktalar: midesi çok hassas olan kişilerde mide ve bağırsak rahatsızlıkları, bağırsak gazı ve bulantı yapabilir. Bazı düşük tansiyonlu kişilerde ender olarak, tansiyonu daha da düşürdüğünü gözlemledim.
Kimyasal ilaçlarla etkileşimi var mı? Sarmısakta bulunan bazı etken maddeler kanın pıhtılaşmasını engeller. Bu yüzden antikoagülan etkili Warfarin, Coumadine gibi ilaçlarla alınması tavsiye edilmez.
Dr. M. Ender Saraç / Doğanın Şifalı Eli
Ginseng
Latince ismi: Panax ginseng(Asya ginsengi)
Panax quinquefolius(Amerikan ginsengi)
Kullanımı: ginseng tıbbî bitkiler arasında en çok bilineni ve kullanınanıdır. Özellikle Çin ve Hint tıbbında enerji verici, stres giderici olarak yaygın kullanımı olan bir bitkidir. Yapılan çalışmalar gindengin fiziksel dayanıklılık ve performansı arttırdığını, yorgunluğu, halsizliği alzalttığını ve kişinin strese uyum sağlamasını kolaylaştırdığını ortaya koymuştur. Tüm bu özellikleri taşıyan bitkiler “adaptojen” olarak bilinir. Ginseng en çok bilinen adaptojendir.
Erkek üreme sistemini güçlendirici etkisi vardır.
Amerikan ginsenginin kadınlarda menstürel problemleri ve gerginliği gidermede yardımcı oldupuna dair yayınlar bulunmaktadır.
Yapılan son çalışmalarda ginsengin şeker metabolizmasını etkileyerek diyabete karşı faydalı olduğu da bulunmuştur.
Ginseng ile ilgili detaylı bilgiye, dikkat edilmesi gereken noktalara ve ilaçlarla etkileşim bilgisine Dr. M. Ender Saraç’ın Doğanın Şifalı Eli isimli kitabından ulaşabilrsiniz.
Dr. M. Ender Saraç / Doğanın Şifalı Eli