31 Temmuz 2012 Salı

Hamilelerin uzak durması gerekenler

Hamilelerin uzak durması gerekenlerNormal bir kadın günde tahminen 20 çeşit yüz ve vücut ürünü kullanıyor ve bu ürünlerden çoğu fetüsü etkileyecek kimyasallar içeriyor.

Hamile kadınlar sıklıkla ne kullanıp ne kullanmamalarına dair öneriler alırlar. Peki bazı kozmetik ürünlerinin ciddi riskler taşıdığının gerçekten farkındalar mı? Normal bir kadın günde tahminen 20 çeşit yüz ve vücut ürünü kullanıyor ve bu ürünlerden çoğu fetüsü etkileyecek kimyasallar içeriyor.

Hamile olduğu için ritüel bakımından vazgeçmemesi gereken kadının sakınması gereken ürünler olduğunu bilmesi gerekli elbette. Pek çoğu hakkında araştırmalar sürse de bir denek olmak ya da kendinizi ve doğacak bebeğinizi riske atmak istemiyor iseniz listeye bir göz atmanızda fayda var. Uzmanların uzak durulması gerektiğini söyledikleri ürünler:

Phthalates  Phthalates, plastikleri daha esnek ve kokuları da kalıcı kılmak için kullanılan kimyasal maddelere verilen genel isim. Parfümeri ve losyonlarda sıklıkla kullanılan bu maddelerin aşırı dozunun hayvanların üremesinde problemler yaratmış; ancak insan sağlığında bir hasara sebep olup olmadığı hala netleşmemiştir. Tüketici ürünlerinin üzerinde listelenmeyen phthalates; neredeyse yoğun esanslı, kokulu tüm ürünlerde bulunuyor. Bu yüzden hamile bayanlar ürün tercihlerini yaparken parfümsüz ve esanssız olanlara yönelmeli.

Saç Bakımı  Saç boyama ve doğum bozuklukları arasındaki ilişki çok fazla bilinmiyor. Boyama, perma, düzleştirme gibi saç müdahalelerinde kullanılan ürünlerin içindeki kimyasalların saç derisinden cenine kadar ulaşıp ulaşmadığı bilinmemesinden kaynaklanıyor bu kesin olmama durumu. Buna rağmen, yine riske girmemek için hamilelik sürecinde bu tür işlemlerden uzak durmakta fayda var. Ancak dip boyası yaptırmadığınız sürece, zararlı kimyasallar saç deriniz tarafından emilmiyor. Ya da tamamen doğal bir ürün olan kına en azından bu süreçte boya yerine tercih edilebilinir.

Retinoids  Retinoids, akne ilaçlarında ve anti –aging kremlerinde kullanılan A vitamininin bir türevidir. Çoğu hamile kadın, ciddi akne tedavileri için kullanılan Accutane’nin(isotretinoin denilen bir retinoid) taşıdığı risklere dair doktoru tarafından zaten uyarılır. Ağız yoluyla alınan bu ilaç, büyük doğum kusurları ile ilişkilendirilmiştir ve kesinlikle kullanılmamalıdır. Retinoid ailesinden diğer ürünler için bulgular kesin değildir. Retin-A, Avita, ve Renova, akne, deri görünümü ve kırışıklıkları onarmada kullanılan hiper pigmentasyon tedavilerinde kullanılan başlıca kimyasallardır. Ürünlerin içindeki oranın azlığı ve derinin emilimi dahilinde daha da azalacağı düşünüldüğünde riskin de azaldığı tahmin edilse de uzmanlar tarafından riskleri henüz netleşmeyen bu ürünlerin kullanılmaması öneriliyor.

Slisilik asit  Retinoidler gibi, salistik asitin de ağızdan alınan türünün (SA), yüksek dozlarda, doğum kusurlarına sebep olduğu saptanmıştır. Buna rağmen, cilt temizleyici losyonlarda ve kremlerde maruz kaldığımız küçük oranların güvenli olduğu belirtiliyor. Yani kaçınılması gereken ağız yolu ile alınan SA(ya da başka isimle beta hidroksil asit, BHA).

Güneş yağları  Piyasada iki tür güneş koruması bulunmakta; biri kimyasal koruyucular içereni diğeri fiziksel. Kimyasal içeriğe (oxybenzone ve avobenzone) sahip olanlar, direk toksit ürettiği söylenmese de deri tarafından emiliyorlar. Bu yüzden güneşle ten arasına fiziksel bir blok olarak işleyen güneş kremlerinin hamilelik sürecinde kullanımı tercih edilmelidir.
 

Utangaçlığı yenmenin yolları

Utangaçlığı yenmenin yollarıAraştırmalara göre, her geçen yıl özellikle kadınlar daha çok utangaçlık problemi yaşıyor. Tanımadığınız ya da yeni tanıştığınız insanlara karşı utangaç mısınız? Bu soruya cevabınız "Evet" ise, telaşa gerek yok. Çünkü siz tamamen normal birisiniz.

Yüzünüz mü kızarıyor?

Eğer yeni iş ortamında, ayağa kalkıp kendinizi tanıtmanız istendiğinde, yüzünüz kızarıyor, sesiniz titriyorsa, kalabalık önünde konuşmanızı gerektirecek durumlardan uzak durmaya çalışıyorsanız, maalesef utangaçsınız. Ancak "herkes konuşkan, girişken olmak zorunda değil" gerçeğini de aklınızdan çıkartmamanız gerekiyor.

Kendinizi kontrol edin Ama utangaçlığınız yüzünden bazı fırsatları kaçırdığınızı düşünüyorsanız, davranışlarınızı kontrol altına almanın zamanı gelmiş demektir. "Daimi Mutluluk" adındaki projesi sayesinde, kadınların birçok problemini çözerek, mutlu bir yaşam sürmesini sağlayan ABD'li psikolog Artest Battler, utangaçlığın çözülemeyecek bir problem olmadığını belirtiyor.

Nedenini araştırmak gerek ABD'de birçok bayan hastasının utangaçlık problemi yaşadığını belirten Battler, "Birlikte bu konuya yoğunlaşarak, her 100 utangaç hastamdan 85′inin bu sorununu çözmeyi başardık. Öncelikle utangaçlığın temelini bulmak gerekiyor. Bunu konuşarak başarıyoruz. Eğer siz de tavsiyelerime uyarsanız, eski utangaçlığınızdan büyük bir bölümünü attığınızı göreceksiniz" dedi. İşte Battler'ın tavsiyeleri:

Gereksiz bazı düşüncelerden kurtulmalısınız Utangaçlıkla iç içe yaşamak zor bir duygudur. Çevredeki insanların gözünde utanılacak duruma, aptal durumuna düşme, onlar tarafından reddedilme ya da yetersiz görülme korkusu, sizi yıldırmasın. Utangaç kadın, daima kötü düşüncelerle kendisini daha zor durumda bırakır. Aşağıdaki düşüncelerden kurtulmaya bakın, çünkü bunlar size uygun değil.

- Eyvah, biraz daha konuşursam, kendimi aptal durumuna düşüreceğim.
- Ya burada bulunan herkes benim için "salak" derse.
- Söyleyecek bir şey bulamazsam ne yapacağım.
- Şu anda konuşursam mutlaka sesim tuhaf çıkacak.
- Ya kendimi kontrol edemez de saçmalarsam…
- Kızaracağım, titreyeceğim…
- Kalbim fena halde çarpmaya başladı, ya aniden kalp krizi geçirirsem…
- Çıldırabilirim.
- Acaba çok tuhaf görünüyor muyum?
- Şu ortamdan bir kaçabilsem.
- Herkes beni izliyor.
- Ne kadar sıkıcı olduğumu mu düşünüyorlar?

Probleminizi bol bol konuşun Psikolog Battler, utangaçlıktan kurtulmanın ilk yolunun utangaçlık hakkında bol bol konuşmaktan geçtiğini belirtiyor. Eşinizle, dostunuzla utangaç olduğunuz konuları bol bol konuşun. Ancak bunların temelde, bu kadar büyütülecek problemler olmadığını unutmadan. Örneğin yeni bir ortamda bulunmak sizi utangaçlığa itiyorsa, korkmayın. Eşinizle veya sevdiklerinizle, yeni ortamlara girmeye gayret edin. Gerçekten isterseniz, utangaçlığı yenmeye başladınız demektir.

Arkadaşınızdan yardım isteyin Eğer kendinizi insanlarla tanışamayacak kadar utangaç hissediyorsanız, daha konuşkan ve sosyal bir arkadaşınızdan bu konuda yardım istemeniz çok akıllıca olacaktır. Arkadaşınızın sizi yeni insanlarla tanıştırmasını sağlamalısınız. Ancak, sizin hakkınızda abartılı şeyler söylemesini değil, tam tersine sizin ifade edemediğiniz bazı önemli ve güzel özelliklerinizi söyleyerek işinizi birazcık kolaylaştırmasını söyleyin. Bunu dostlarınızdan kolaylıkla isteyebileceğinizi unutmayın.

Farkınızı ortaya çıkartın Utangaç kadının ilk etapta karşı cinsin ilgisini çekmesi için biraz farklı olması gerekiyor. Kalabalığın içinde fark edilmenizi sağlayacak bir özelliğinizi öne çıkarın. Yoksa bunu yaratmak, sizin becerinize kalıyor. Farklı olduğunuzu hissettirdiğinizde utangaçlığınızı bir gizem perdesi arkasına bile saklamanız mümkün. Bu ilk bakışta biraz zor gözükebilir ancak siz artık utangaçlık probleminizden kurtulmak istiyorsunuz. Önünüze çıkan hiçbir olay sizi korkutmasın.

Doğru hamleler yapın Kendinizi biriyle sohbet etme ile utangaçlığınız arasında sıkışmış durumda bulduğunuzda, karşınızdaki kişiye hemen bir soru yöneltin. Ancak dikkat edin soru, saçma olmasın. Hiç konuşmadan suratına bakmaktansa, sorduğunuz soru onun konuşmasını sağlayacak, böylece sohbet kesilmemiş olacaktır. Onun verdiği cevabın arkasından aynı soruya siz de kendi cevabınızı vererek, konuşmayı akıllı bir şekilde uzatabilirsiniz. Bunu kolaylıkla başarabilirsiniz. Çünkü bu imkânsız değil.

Cinsel isteksizlik ile biten ilişkiler

Avrupa Cinsel Sağlık Birliği’nin 2003-2010 yılları arasında telefon danışma hatlarını arayan iki bin 500 evli çift üzerinde yaptığı araştırmada, her üç çiftten birinde cinsel isteksizlik olduğunu belirlendi. 

Aynı çalışmanın bir başka sonucuna göre evli çiftlerin yüzde 20’si yılda 10 defadan daha az seks yapıyor. Burada söz konusu olan yatak odalarını ayırmış çiftler değil.

Evlilik seksi bitiriyor mu?

Bu mutsuzluğunun kaynağı partnerlerin birbiri tarafından umursanmaması veya önemsenmemesinden kaynaklanıyor. Cinsellik evliliklerin çok önemli bir parçası. İyi olduğunda çifti fiziksel tatminin çok ötesinde duygusal ve ruhsal olarak bağlıyor. Çiftin arasında derin bir ortaklık kuruluyor. Seks sona erdiğinde, çiftlerde dokunma, öpüşme ve diğer fiziksel yakınlaşmalar da son buluyor. Eşler birbirlerinden duygusal olarak da uzaklaşıyor. Genellikle eşlerden biri sorunu geçici bir durum gibi algılıyor. ‘Çok stresli, çok çalışıyor’ gibi bahaneler buluyor ama bir süre sonra öyle olmadığını görünce huzursuzluk duymaya başlıyor. Evlilik mekanik bir hal alıyor. Arkadaşlık bitiyor. Öfke duygularıyla birlikte duygusal boşanma süreci geliyor.

İsteksizlik tek taraflı mı?

Partnerlerden biri karşı tarafı reddettiğinde, öncelikle çekiciliklerini kaybettiklerini veya aldatıldıklarını düşünüyor. Özgüvenlerini kaybediyorlar. Karşı tarafa hislerini anlattıklarında genellikle, ‘Seks manyağı oldun, benle çalışsaydın ne kadar yorulduğumu anlardın’ gibi cevaplarla karşılaşıyorlar. Bir süre sonra da talep etmekten bıkıyorlar.  Çünkü hep talep eden kişi kendisi olduğu için gururu kırılıyor. Hatta kendini sürekli cinselliği isteyen histerik biri gibi hissetmeye başlıyor. Bunun üzerine artık o da cinselliği istemez hale geliyor.

Cinsel isteksizliğinin çözümü yok mu?

Cinsel isteksizlikler ortadan kaldırmak için yapmanız gereken seks hayatınıza biraz renk katmaktan fazlası değil. Cinsellikte, eğlenceden sakınmayın. Yatakta şakalar yapın, yeni şeyler deneyin. Parterinize seks yapmıyoruz artık diye söylenmek yerine ona iyi davranın.

Seksi olayım derken...

Seksi olayım derken...Ayak problemleri kadınlarda erkeklere göre 4 kat daha fazla görülüyor, bunun en önemli nedeni ise topuklu ayakkabılar.

Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli spor hekimi Şefika Kızıltoprak, ayak problemlerinin kadınlarda erkeklere göre 4 kat daha fazla görüldüğünü belirterek, bunun en önemli nedeninin topuklu ayakkabılar olduğunu söyledi.

Kızıltoprak, yüksek topuklu ayakkabı kullanımının, ayak başparmağı, ayak bileği ve dizde kireçlenmeler başta olmak üzere bel ve sırt kaslarında ağrıya neden olduğunu belirtti.

Daha uzun boylu, stil sahibi ya da daha profesyonel görünmek için bazı kadınların topuklu ayakkabı giymeyi tercih ettiğini belirten Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli spor hekimi Şefika Kızıltoprak, bu durumun kadınlarda ciddi sağlık sorunlarına hatta ameliyatlara neden olduğunu söyledi. 5 santimetreden fazla topuğun yüksek topuklu ayakkabı olarak kabul edildiğini belirten Kızıltoprak, "Topuklu ayakkabı kullanımı vücudun dengesini ve yürüme mekanizmasını bozuyor. Sadece insanların çok azı ayak problemleri ile birlikte doğarlar.

Yaşanan sağlık sorunları ayağınıza nasıl baktığınız ve ihmalkarlıklarınızla ilgilidir. Kadınlar bu problemlere özellikle daha eğilimlidirler. Her türlü ayak problemi erkeklere oranla 4 kat daha fazla görülür. Bunların çoğu yüksek topuklu ve ortapedik olmayan ayakkabı seçimi ile ilgilidir. Ayrıca kadınlarda yapılan ayak ve ayak bileği ameliyatlarının büyük bir çoğunluğu topuklu ayakkabı kullanımına bağlıdır" dedi.

Topuklu ayakkabı kullanımının ayak başparmağında ağırlığın ve basıncın artmasına neden olduğunu belirten spor hekimi Şefika Kızıltoprak, bu durumun başparmağın yanında eklem ve yumuşak doku çıkıntılarının oluşmasına ve kireçlenmeye neden olduğunu belirtti. Yürürken vücut kaslarının rahat bir şekilde esnemesi gerektiğini dile getiren Kızıltoprak, "Topuklu ayakkabı ile kasların esneyebilme kapasiteleri azalıyor. Yüksek topuklular, uyluk kaslarının çalışmasını zorlaştırır, etki uyluktan diz eklemine kadar iletilerek diz eklemi ve bağları üzerine ekstra yük bindirir. Çıplak ayak yürüme ile kıyaslandığında, yüksek topuklar, diz eklemi içinde yüzde 25’in üzerinde daha fazla basınç artışı oluşturur. Uzun dönemde bu basınç artışı, dizde kireçlenmeye neden olur" diye konuştu.

Yüksek topuklu ayakkabı ile yürürken vücudun ağırlığının öne doğru arttığına da dikkat çeken Kızıltoprak, "Ortapedik olmayan bu ayakkabı kullanımı sadece ayak ve bacağa değil bel ve sırtta da sorunlara neden oluyor. Bel ve sırt kaslarında ağrı ve spazmlarla başlayan rahatsızlıklar görülebilir" dedi.

Zayıflamak için 8 dakika yeterli!

Dört hafta boyunca her sabah kendinize sadece 8 dakika ayırarak ideal kilonuza kavuşabilirsiniz. Yeter ki kilo verebileceğinize inanın ve kendinize güvenin.

Jorge Cruise, Amerika'da milyonlarca insanın hiç kaçırmadan izlediği televizyon programı 'Sabahları 8 Dakika' nın yaratıcısı... Fakat Cruise kendini iyi bir vücuda sahip olmaya adamış 'bay vücut'lardan biri değil... Her sabah 8 dakikalık bir egzersiz ve doğru beslenme programıyla sadece 4 haftada forma girmeyi öneren bir uzman... Fazla kilolu olmaktan utanmanın ne demek olduğunu biliyorum çünkü yaşadım' diyen Jorge Cruise küçüklüğünden beri sağlıklısız bir hayat sürmüş: "Enerjim yoktu, her gün baş ağrıları çekiyordum ve ciddi astım rahatsızlığım vardı."

Haftalarca mide ağrısı çeken, bol bol su ve bitki çayları içen, yemek yiyemeyen ve hızla kilo kaybetmeye başlayan Jorge Cruise, ağrısı artıp acilen hastaneye kaldırıldığında apandisitinin patladığını öğrenmiş. Bu olaydan sonra yeme alışkanlıklarını kökten değiştirmiş. "Fazla süt ürünü ve kırmızı et yemeyi bıraktım, işlenmiş gıdalardan tam tahıllara ve sebzelere geçiş yaptım, bol su içmeye, soya ürünleri yemeye başladım. Bir gün baş ağrılarımın ve astımımın kesildiğini fark ettim. Kendimi sağlıklı ve enerjik hissediyordum" diyen Cruise, şimdi insanların sağlıklı olmalarına ve bunu korumalarına yardım etmek istiyor. Jorge Cruise yaşamını başka insanlara en iyi ve en verimli kilo verme bilgilerini öğretmeye adamış.

Nasıl Uygulanır?
28 günde kilo vermek ve ideal kiloya ulaşmak için mucizeler vaad eden 'Sabahları 8 Dakika' programı üç temel kurala dayanıyor:
1- Sabahları 8 dakika uygulamasından önce yapacağınız günlük 'Uyanma konuşması'yla kendi iç motivasyonunuzu yaratacaksınız. Bu size yeni yaşam biçiminizi sevme konusunda kendinizi motive etmeniz için gerekli olan heyecanı sağlayacak. Bu konuşma sırasında kilo verme hedeflerinizi saptayın, bu kilolardan kurtulmak için yeni ikna yolları keşfedin. Kendinizi olumsuz düşünen birinden olumlu düşünen biri haline dönüştürün.
2- Nefes alma şeklinizi değiştirerek gizli bir enerji kaynağı yaratın, hareketlerinizi değiştirmek için gözünüzde canlandırma gücünden yararlanın. Sahip olduğunuzu bilmediğiniz zamanı ortaya çıkarın, bir saniye içinde ruh halinizi düzeltin, özgüveninizi ortaya çıkarın.
3- Ayrıca sabahları yapacağınız uyanma konuşmasına ek olarak programın bir başka öğesi de 'Günlük'. Bu bölümde; kaydettiğiniz ilerlemeyi, yaptığınız atılımları ve yaşamınızda sizi mutlu kılan şeyleri yazmak yeterli.

Yağ Yiyin, Forma Girin!
Takip etmesi son derece kolay olan 'yağ yiyin forma girin' beslenme programı kişide yemekten yoksun bırakılma duygusu uyandırmıyor. Bu programda, hemen her diyette söylendiği gibi, sadece omega yağlarını yemek zorunda değilsiniz. Yemeklerinizde her türlü yağı, hatta tereyağı gibi doymuş yağları bile kullanabilirsiniz. Ayrıca mısır yağı veya hoşlandığınız diğer yağları da kullanabilirsiniz. Sadece bunları az miktarda kullanmaya dikkat edin.

Sevgiliniz yok diye üzülmeyin

Sevgiliniz yok diye üzülmeyi bir kenara bırakın ve bekarlığın inanılmaz hafifliğini yaşayın.Yalnızlıktan sıkılıyor ve sevgiliniz yok diye üzülüyorsanız tüm bunları bir kenara bırakın ve bekarlığın keyfini çıkartın.

Arkadaşlarınız eşleri ve sevgilileri ile mutluluk tabloları çiziyor, her yere beraber gidiyor ve siz kendinizi onların yanında çok yalnız hissediyorsunuz. Sevdiğiniz kişiden ayrılalı çok uzun zaman oldu ve artık hayatınızda birisinin olması gerektiğini düşünüyorsunuz. Sabahları onunla uyanmak, beraber televizyon izlemek...

İşte size bu düşüncelerden uzaklaşıp yalnızlığınızın değerini anlamanız ve kendinizi daha  iyi hissetmeniz için öneriler

Uzun zamandır yalnızsınız. İstediğiniz zaman istediğiniz yere hesap vermeden, sorun yaşamadan gidiyorsunuz. Eğer hayatınıza birisi girerse bu özgürlüğünüz elinizden alınacak. Kız - kıza buluşmalarınız bir süre sonra hayatınızdaki kişinin gözüne batmaya başlayacak ve siz ya arkadaşlarınızdan ya da sevgilinizden uzaklaşmak zorunda kalacaksınız.

Sevgiliniz varsa sabah uyandığınızda yanınızda bir çift göz sizi izliyor olacak. Saçınız dağılmış, gözleriniz şiş ve hatta ağzınız kokuyor olabilir.  Bu durumu sevgilinizin görmesi size kendinizi nasıl hissettirir?

Bekarlık dönemi boyunca çok yakın erkek arkadaşlar edindiniz. Onların yanında içip dağıttınız, kollarında ağladınız, yanında bornozunuzla gezdiniz, hatta belki sarılıp uyudunuz. Aranızda asla seks gibi birbirinizi çeken duygular oluşmadı. Ama hayatınıza birisi girdiği an erkek dostlarınızla aranıza mesafe koymanız gerekecek.

Sarımsak ve soğan yemeyi çok seviyorsunuz. Mümkün olsa her öğün bol soğanlı lahmacun, mis gibi kayseri mantısı yiyeceksiniz. Ama hayatınıza biri girdiği zaman bu lüksünüzden mahrum kalmak zorunda olacaksınız. Öpüştüğünüz adama kokmak istemezsiniz değil mi?

Kafaya takacaksınız. İş stresi yetmiyormuş gibi birde 'beni neden aramadı, acaba o kızla aralarında ne var, benim hakkımda ne düşünüyor, beni seviyor mu?' gibi fikirlerle zihninizi meşgul edecek ve mutsuz olacaksınız.

Harcamalarınız artacak. Buluşacağınız yerlere gidebilmek için ekstra masraf yapacaksınız, sürekli buluşup vakit geçireceğiniz için ayakkabıya verebileceğiniz parayı bu buluşmalarda harcayacaksınız.

Hayatınıza farklı insanlar katmak durumunda olacaksınız. Sevgilinizin çevresiyle tanışacak, onlarla arkadaş olmak zorunda kalacaksınız. Gülümsemek, konuşmak, evinizde ağırlamak, ikramlamak... Ve sevgiliniz gittiği an onlarda gidecek...

Sevgilinizin çamaşırlarını yıkamak ve ütülemek, yemek yapmak, kahvaltı hazırlamak sizin görevleriniz olacak.

kafanıza göre tatil planları yapamayacaksınız ve hatta kız arkadaşlarınızla düşündüğünüz Mikanos tatilini iptal etmek zorunda kalacaksınız.

Özel günlerin telaşına kapılacaksınız. Bayramlara bile önem vermeyen siz, doğum günleri, yıl dönümleri, başarıların kutlanması gibi durumlara kapılacak ve ihmal edilirse hüsrana uğrayacaksınız. Tabi bunların ekstra masraflarını söylememize gerek yok.

En mutlu olduğunuz, içinizin en huzurlu olduğu anda sevgilinizin gerginliği sizin moralinizi bozacak. Durup dururken bir stres içine gireceksiniz.

Sevgiliniz yoksa sürekli aramak ve hesap vermek zorunda olduğunuz birisi yoktur. En güzeli kimse size küsmeyecek sizde bunun rahatlığıyla bulunduğunuz ortamın tadını çıkaracaksınız.

Küçük küçük flörtlerle hayatınızı renklendirip, erkeklerin ilgisiyle gönlünüzü hoş tutabilirsiniz..

 Pembe dizileri ağlaya ağlaya izleyebilirsiniz. Bunun için kimseye açıklama yapmak zorunda kalmazsınız.

İç çamaşırlarınızı, kirli kıyafetlerinizi, çoraplarınızı saklamanıza gerek yok. Her şeyinizi evin herhangi bir köşesinde çıkartabilirsiniz.

Kimseye hesap vermeden dilediğinizce alışveriş yapabilirsiniz.

Kaynak: HT Hayat

Geleneksel kına gecesi nasıl yapılır?

Gelinin eline kına yakılırken “Gelin elini açmıyor…” denir ve bunun üzerine erkek tarafı gelinin avucuna küçük bir altın koyar.

Geleneksel kına gecesi düğünden bir gün önce kız evinde yapılır. Bizim önerimiz düğünden iki veya üç gün önce yapmanız!
 
Gelin ve damadın yakın akrabaları ve arkadaşları kına gecesine katılır. Kınanın yakılacağı gün kız evine düğünün başladığı anlamına gelen bayrak asılır. Geline yakılacak kına oğlan evi tarafından alınır. Çoğu zaman kız evine bir gece öncesinde çerezlerle birlikte gönderilir. Titizlikle hazırlanan kına tepsisinde çerezler, tatlılar ve kına helvası bulunur. Oğlan evinden gelen misafirler kız evinde karşılanarak ağırlanır. 

Gelin ilk başta yöreye göre değişebilen tuvalet veya şık bir elbise giyer, daha sonra kına yakımı başlamadan önce “bindallı “ denilen kadifeden ve işlemeli, ayak bileklerine kadar uzanan kaftan türünde bir giysi giyer. Gelinin başına kırmızı bir örtü örtülür.

Daha sonra bakır bir taş içerisinde, başından ayrılık geçmemiş, mutlu bir evliliği olan bir kadın tarafından kına karılır. Kınanın içine, bereketin hayatlarında hep olması dileği ile bozuk para konur.

Kına yakılmadan önce gelinin oturması için salonun ortasına birer sandalye konur. Erkek tarafının getirdiği kına, etrafı mumlarla süslü bir tepsi içine hazırlanır. Bayan misafirlerin ellerine birer mum verilir. Önce elinde kına tepsisiyle genç bir hanım arkasından gelin onun arkasından da ellerinde mumlar olan genç kızlar türkü söyleyerek boş sandalyelerin etrafında dönerler. Daha sonra gelin sandalyeye oturur. Bu arada içli kına türküleri söylenir. Amaç gelini ağlatmaktır. Kına gecesinde gelin kız mutlaka ağlar. Eğer ağlamazsa benden söylemesi ayıplanır, “amma da hevesliymiş evlenmeye” şeklinde dedikodulara maruz kalır!
Gelinin eline kına yakılırken “Gelin elini açmıyor…” denir ve bunun üzerine erkek tarafı gelinin avucuna küçük bir altın koyar. Duyduğuma göre ev anahtarı veya araba anahtarı da verilebiliyormuş; bilginize...

Avucunu açan gelinin avuçlarına kına yakılır, ellerine tülbent bağlanıp eldivenler geçirilir. Kına yakıldıktan sonra gelinin başındaki kırmızı örtü açılır ve kına misafirlere dağıtılır. Dağıtım sırasında kına içindeki altın para kime çıkarsa “yakında kısmeti çıkacak gelin adayı bulunmuştur”. Tüm bunlardan sonra türküler söylenmeye devam edilir; eğlence kaldığı yerden geç saatlere kadar devam eder.
 
Hazırlayan: Meltem Öksüm

 

Sezonun öne çıkan 10 makyaj trendi

Sezonun öne çıkan 10 makyaj trendi Bu sezonun trendlerine göre makyaj yapmak istiyorsanız aşağıdaki tavsiyelerimize bir göz atın.

2011 kışında makyaj trendleri sonbaharın gizemli havasını yansıtıyor. Bu sezon damgasını vuracak makyaj trendleri arasında özellikle dikkatimizi çekenler can alıcı kırmızı dudaklar, belirgin kaşlara ve belirgin elmacık kemikleri var. Bu sezonun trendlerine göre makyaj yapmak istiyorsanız aşağıdaki tavisyelerimize bir göz atın.


Dumanlı  gözler
Bu makyajı elde etmek için gözlerinizin etrafına çekeceğiniz siyah bir kalemle işe başlayalabilirsiniz. Daha sonrasında göz kapağınızın dıştan içe doğru yarısına kadar kömür rengi farlardan uygulayın. Bu görünümü daha belirgin hale getirmek için göz kapaklarınızın kömür rengi fardan arta kalan kısımlarına uygulayacağınız parıltılı turuncu veya altın rengi göz farı makyajınızı tamamlayacaktır.

Şarap rengi dudaklar
Koyu şarap rengi dudaklar derin etki yaratır. Bu nedenle eğer bu renk bir ruj uygulayacaksanız makyajınızın geri kalanının  sade olmasına özen gösterin. Uyguladığınız kırmızı rujunuzun ortasına parlatıcı sürdüğünüzde dudaklarınızın daha dolgun görünmesini sağlayabilirsiniz.

Tek renk göz ve dudaklar 
Sade makyaj her zaman sıkıcı olmak zorunda değildir. Daha taze ve çekici bir görünüm için doğal gölgeleri tercih edin. Açık kahverengi göz kalemi onları çok öne çıkarmadan belirginleştirmenize yardımcı olur. Göz makyajınızı tamamlamak için etrafına uygulayacağınız doğal tonlarda krem farlar ile bir bütünlük yakalayabilirsiniz. Makyajınıza son dokunuşu ise şeftali tonlarında uygulayacağınız açık renkli bir ruj ile yapabilirsiniz.

Dramatik kirpikler
Gözlerinizi daha belirgin hale getirmek için rimelinizi birkaç kat uygulamanız yeterli olacaktır. Daha geniş bir göz etkisi bırakmak için, göz kaleminizi çektikten sonra birkaç kat rimeli üst kirpiklerinize uygulayın.

Çiçek renklerinde mat dudaklar
Birbirinden nazik pembe tonları dudaklarınızı daha hassas ve narin gösterecektir. Ortaya doğru artan renk yoğunluğu ile dudaklarınız daha dolgun gözükecektir. Bunun için rujunuzu önce dudağınızın ortasına uygulayın ve bir fırça yardımı ile ortadan kenarlara dağıtın.

Kızarmış yanaklar
Daha inandırıcı ve doğal yanaklar için, birkaç saat yanaklarınızı asıp oturabilirsiniz ya da basit yöntem olarak krem allıklardan tercih edebilirsiniz. Fuşya tonlarında tercih edeceğiniz allık ile elmacık kemikleriniz daha canlı ve taze bir görünüme sahip olacaktır.

Parlayan şeftali dudaklar
Moda da ten rengi kıyafetlerin yokmuş gibi görünmesine denir. Fakat konu dudaklara geldiğinde biraz renk vermek en iyisi. Eğer abartısız doğal bir görünüm istiyorsanız, şeftali tonlarında kullanacağınız rujunuzu hafif bir parlatıcı ile tamamlarsanız bu sizi hem doğal hem de canlı bir görünüm kazandıracaktır.

Parlayan elmacık kemikleri
Yüzünüze aşağıdan mum tuttuğunuzu düşünün en çok ön plana çıkacak bölgeniz tabi ki elmacık kemikleriniz olacak. Son senelerde neredeysen tüm defilelerde vurgulanan elmacık kemiği görünümünü yakalamak için ten renginize en uygun şeftali tonlarından birini seçmeniz yeterli olacaktır. Fakat olayı çok abartıp korkunç bir ifadeye sahip olmamaya dikkat edin.

Parlak gözkapakları
Parlayan dudaklardan daha seksi olan tabi ki parlayan ve göz kamaştıran dudaklardır. Sepya tonlarında uygulayacağınız far ile duygusal bir görünüm yakalayabilirsiniz. Bu etkiyi artırmak için farınızın üzerine vazelin sürebilirsiniz.

Belirgin kaşlar
Belirgin kaşlar her zaman tüm dikkati gözlerinize çekmenizi sağlar. Kaşlarınızı bir kalemle belirginleştirin ve kaşlarınızın alt ve üst kısımlarına pudranızdan uygulayarak daha şekilli bir belirginlik kazandırın.

Kaynak: HT Hayat

Gülüşünüz karakterinizi yansıtıyor mu?

Bembeyaz dişlerle etrafa sağlıklı ve dikkat çekici gülücükler yaymak herkesin hayalidir.

Bu hayali gerçekleştirmenin tek yolu da kendinden emin bir gülümsemeden geçiyor. Peki, yüzünüzün en dikkat çekici unsurlarından olan dişleriniz karakterinizi gerçekten yansıtıyor mu? Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, kişiliğinizi kolaylıkla dışarıya yansıtabileceğiniz gülüş tasarımı hakkında merak edilenleri anlattı…

Karakter Analizine Göre Gülüş Tasarımı
Gülüş tasarımında en önemli nokta estetik gülüşü yakalamak ve yapılan değerlendirmeler sonucunda kişiye uygun olan tasarım alternatiflerini sunmaktır. İlk randevu doktorun hastayla konuştuğu ve dış görünüşüyle ilgili beklentilerini dinlediği bir seans niteliğindedir. Hastanın psikolojik durumu ve karakteri belirlenir. Özellikle konuşturulan hastanın diş-çene-yüz ilişkisi değerlendirilir. Diş Hekimi Çağdaş Kışlaoğlu, bu randevuda ağız içi ve yüz fotoğraflarıyla dudağın rahat konumdayken ve gülümseme halindeki fotoğraflarının alındığını, dişlerin renk kaydıyla birlikte tüm diş ve çene röntgeni alınarak analizin sonlandırıldığını belirtti.
Çekici Bir Gülümseme İçin Ön Dişler Uzatılıyor
Bu kategoride ön dişler yan dişlere göre fark edilebilir derecede uzundur. Aslında genç bireylerde durum zaten böyledir ama ön keserler ilk süren dişler olduğundan zamanla yıpranır ve boyları kısalır, bu da yaşlı bir görünüme neden olur. Çekici bir gülümsemeye sahip olabilmeniz için ön dişler diğerlerine oranla daha uzun olmalıdır. Ön dişlerin bu şekilde dizaynı size genç, dinamik ve çekici bir gülümseme kazandıracaktır. Bu kategori genç yaştaki bireyler için uygundur.
Olgun Bir Görünüm İçin Entelektüel Gülüş Tasarımı
Bu modelde dişler yatay düz bir çizgi üzerine sıralanmıştır. Entelektüel gülümseme yüze olgun ve bilgili bir ifade verir ve yüzün alt kısmını daha çok vurgular. Genç yaşlarda dişler ilk sürdüğünde uzunlukları birbirinden farklıdır. Orta yaşlarda ise dişler eşit boydadır. Estetik diş hekimliği sayesinde bu dezavantajı avantaj haline getirebilir ve olgun, entelektüel bir gülümsemeye sahip olabilirsiniz.

Sempatik Görünmek İsteyenlere Sportif Tasarım
Bu model entelektüel ve çekici gülüş tasarımı arasındadır. Orta kesici dişler yan kesicilerden biraz daha uzundur. Bu gülümseme entelektüel gülümseme kadar ciddi, çekici gülüş kadar da genç ve dinamik değildir. Sportif gülümseme tasarımı yüzünüze sıra dışı, içten ve sıcak bir ifade kazandırır.

Gülüş Tasarımı Nasıl Yapılıyor? 
Bilgisayarda Estetik Görüntüleme Tekniği: Diş hekimi tarafından öncelikle yüz ve dişlerin çeşitli açılardan dijital fotoğrafları çekilir. Daha sonra bu fotoğraflar özel olarak yazılmış bir program yardımıyla talep edilen görüntü üzerinde çalışarak çeşitli alternatifler sunar. Bu yöntemin diğerlerine göre en büyük avantajı, hastaya birçok alternatif sunmasıdır.
Direkt Komposit Uygulama: Bu yöntemde dişlere doğrudan plastik bir dolgu maddesi uygulanır ve diş üzerinde bir heykeltıraş gibi çalışılarak yeniden yapılanma sağlanır. Bu geri çıkarılabilir madde ile 1 ya da 2 gün geçiren hasta bu süreçte çevresinin fikrini alarak kesin tasarım için kolaylıkla karar verebilir.
Geçici Kaplamalar: Kaplamalar hazırlanırken, gerçek dişlere yakın bir biçimde renklendirilmiş ve normal fonksiyonlarını yerine getirebilecek şekilde üretilen geçici kaplamalar dişlerin üstüne takılır. Yeni dişler son halini almadan önce bir prova niteliğinde olduğu için geçici kaplamaları 3-6 hafta kullanmak önemli bir nokta. Böylece diş hekimi, hastanın ağız yapısına uygun ve rahat hissedeceği şekilde düzenlemeler yaparak yeni dişlere son şeklini kazandırır.

Hamileler de spor yapabilir

Hamileler de spor yapabilirHamilelik ve doğum sonrasında egzersiz yaparken hangi sporları yapmalı, hangilerinden kaçınmalı, nelere dikkat edilmeli?

Gebelikte egzersize başlamadan doktor onayı almak en doğru yoldur. Zıplama, ani hareketler, dövüş sporları ve denge gerektiren egzersiz türlerinden sakınmalısınız. Karnınızın büyümesiyle ağırlık merkeziniz değişecektir. Bu durumda, düşme ve dolayısıyla yaralanma riskinizin eskiden çok daha fazla olduğunu unutmayın.

Son günlerde sıkça tercih edilen bir spor dalı da hamilelere özel pilates...

Uzman eşliğinde yapılması gereken bu program ile daha sağlıklı bir hamilik dönemi geçirmek mümkün. Techno Sports Club’ta açılan Hamile Pilatesi programında, kişiye özel analiz gerçekleştiriliyor, ve uygun eğitim, küçük gruplar halinde birebir çalışma ile veriliyor.

Hamile Pilates programının hedefi, hamilelik sürecinde aşırı kilo alınmasını önlemek, hamilelerin psikolojik olarak kendini çok daha iyi hissetmesini sağlamak, vücudu çok daha rahat bir doğum için hazır duruma getirmek ve hamilelik sonrası toparlanma sürecini kısaltmak.

Egzersizin hamilelik, doğum ve doğum sonrasındaki yararlarını bilimsel araştırmalar ortaya koyuyor.

Düzenli egzersiz annenin duruş bozukluklarının giderilmesine, yorgunluk şikayetlerinin azalmasına ve bel ağrılarının son bulmasına yardımcı oluyor.

Doğum sonrası egzersizlerine ise hamilelikten 6- 8 hafta sonrası başlayabilir, gevşeyen karın kaslarını sıkılaştırıp güçlendirirken, karın, bel ve basende bölgesel incelme sağlayabilirsiniz.

Kaynak: HT Hayat

Meniskus Kisti Nedir

Menisküs Kisti Nedir
Oldukça az rastlanan bir patolojidir. Yaklaşık olarak %1-2 oranında görülmekle birlikte lateralde mediale göre biraz daha fazla görülür. Etiyolojisinde travma, yaşa bağlı dejenerasyon, sinovyal hücrelerin gelişimsel olarak menisküs içinde bulunmaları, sinovyal hücrelerin fibrokartilajdaki yırtıktan dışarı çıkarak menisküs içine doğru yer değiştirmesinin rol oynadığı düşünülmektedir. Travma menisküste kontüzyon ve kanama ile mukoid dejenerasyona yol açarak kist oluşumuna yol açabilir.
Dış menisküs kistleri fibula başı anterior ve hemen üzerinde hissedilebilir. Lateral yerleşimli kistleri diz ekstansiyonda iken palpe etmek fleksiyona göre daha kolaydır. Genellikle sert ve kapsüler dokuya fiskedirler. Ekstansiyonda belirgin fleksiyonda kaybolma bulgusu ise çoğunlukla küçük kistler için geçerlidir ve buna Pisani işareti denilir.
Diskoid menisküs
Lateralde mediale göre daha fazla görülür. Genel olarak tam, tam olmayan ve Wrisberg olarak üçe ayrılır. Tam ve tam olmayan diskoid menisküslerin perifere tutunması normal menisküs gibidir. Genel olarak hastalar asemptomatiktir. Wrisberg tipinde ise lateral menisküsün arkaya tutunması sadece Wrisberg ligamenti ile olur. Diz ekstansiyonda menisküs interkondiler yuvaya doğru deplase olur.
Kıkırdak Yaralanmaları
Akut bir travma sonrası oluşabildiği gibi mevcut olan menisküs yırtığına, bağ yaralanmasına, instabiliteye ve tekrarlayan travmalara sekonder oluşabilir. Dizde hassasiyet, hareket kısıtlılığı ve efüzyon olmakla birlikte daha çok altta yatan primer nedenin yakınması ön plandadır. Matriks metalloproteinazlar kıkırdak yıkımında rol oynarlar. Dejeneratif değişikliklerden sorumlu oldukları düşünülmektedir.
Rosenberg ve arkadaşları tarafından önerilen dizler 45 derece fleksiyonda iken arka-ön planda çekilen grafilerde diz ekleminin yük binme yüzeyinde ki kıkırdak defektleri gözlemlenebilir.
Kıkırdak lezyonlarını göstermede manyetik rezonans görüntüleme iyi bir yöntem olsa da altın standart artrsokopidir. Lezyonu gözle görebilme, boyutunu- derinliğini belirleyebilme, ek patolojileri saptayabilme ve en önemlisi aynı seansta tedavi edebilme avantajı sağlamasına karşın invaziv bir işlemdir.
Kıkırdak lezyonları temel olarak derinliğine göre iki gruba ayrılırlar. Subkondral kemiğe kadar inmeyen yüzeyel lezyonlara parsiyel denilmektedir. Subkondral kemiği geçerek kemik iliğine kadar ulaşanlara ise tam kat denilir.

Meniskus Nasil Tespit Edilir

Menisküs Nasıl Tespit Edilir, Menisküs Muayene Testleri
Meniskus Muayene Testleri
McMurray Testi
Menisküs yırtıklarının tespiti amacıyla uygulanır. Hasta supin pozisyonda ve diz fleksiyonda iken muayene eden kişi bir eli ile ayak bileğini kavrar. Diğer eliyle eklemin posteromedialini palpe ederek medial menisküsü muayene eder. Bu esnada tibiaya dış rotasyon ve varus yaptırır. Fleksiyonda olan diz yavaşça ekstansiyona getirilir. Femur menisküsteki yırtığın üzerinden geçerken bir klik duyulabilir veya hissedilebilir. Sonraki yıllarda ise hastanın ağrı hissetmesi de patolojik olarak yorumlanır olmuştur. Genel olarak dizin tam fleksiyonu ile 90 derece fleksiyonu arasında test bulgu verir. Bu fleksiyon derecelerinde test daha çok posterior yırtıkları gösterir. Daha ekstansiyonda ise menisküsün ön ve orta kısmındaki yırtığın belirtisi olabilir. Dış menisküs için ise diz fleksiyonda muayene eden kişinin eli lateral eklem aralığında olmalı ve tibiaya iç rotasyon ile valgus yaparak dizi fleksiyondan ekstansiyona getirmeli. Bu esnada bir klik sesi duyulması veya hastanın ağrı hissetmesi lateral menisküs yırtığını işaret edebilir.
Apley Testi
İki aşamadan oluşan McMurray testinin modifiye şeklidir. Hasta pron pozisyonda yatırılır. Kalça ekstansiyonda diz ise 90 derece fleksiyonda olmalıdır. Ayak masaya doğru bastırılır ve dize iç-dış rotasyon yaptırılır. Ağrı veya klik çoğunlukla diz eklem çizgisinde hissedilir. Fleksiyon açısı değiştirilerek test tekrarlanır. İç rotasyonda lateral menisküs dış rotasyonda medial menisküs muayene edilir. Kompresyon aşamasında menisküs patolojileri, distraksiyon aşamasında bağ yaralanmaları değerlendirilir.
Thessaly Testi
Hastanın her iki dizi ayrı ayrı muayene edilir. Muayene eden kişi hastanın ellerinden tutar ve hasta tek ayağını yerden kaldırır. Zemin ile temas eden alt ekstremite dizden 5 derece fleksiyona getirilir ve hastaya ayağı sabit kalacak şekilde vücudunu içe-dışa çevirmesi söylenir. Bu esnada vücudun içe dönmesiyle asıl olarak tibia dış rotasyon yapmaktadır. Vücudun içe dönmesiyle medial menisküs, dışa dönmesiyle lateral menisküs muayene edilir. Aynı yöntem diz 20 derece fleksiyonda iken tekrarlanır. Hastanın eklem aralığında ağrı hissetmesi pozitif olarak yorumlanır.
Steinman Testi
Hasta oturur pozisyonda iken dizler 90 derece fleksiyonda ve tibia ayaktan tutularak iç-dış rotasyona getirilir. Menisküs patolojisi varsa hasta eklem aralığında ağrı hisseder. Dış rotasyonda iç, iç rotasyonda dış menisküs muayene edilir. Temel olarak diğer testlerle benzer prensiple çalışır. Tibianın rotasyonuyla menisküste sıkışma yaratması ve patoloji varlığında hastanın ağrı hissetmesi prensibine dayanır.
Eklem Aralığı Hassasiyeti
Hasta oturur veya yatar pozisyonda iken diz 90 derece fleksiyonda iç ve dış eklem aralığına basınç uygulanır. Hastanın ağrı hissetmesi aynı tarafta patolojik olarak yorumlanabilir. Duyarlılığı yüksek ancak seçiciliği düşük bir test olmakla birlikte diğer testlerle beraber kullanılması önerilir.
Ege Testi
Hastanın dizleri iç rotasyonda ve her iki ayak sabitken yere doğru çömelme ve kalkma hareketini yapar. Bu esnada hastanın eklem aralığında ağrı hissetmesi dış menisküs yırtığı lehine yorumlanır. Aynı hareket dizler dış rotasyonda iken tekrarlanır ve iç menisküs yırtığı için anlamlı kabul edilir.
Ters Mcmurray Testi
Mcmurray testi ile aynı prensipte uygulanır. Farklı olan ise iç rotasyonla dizin dışında değilde içi tarafında ağrı veya klik olmasıdır. Yada dış rotasyonla dizin dışında ağrı veya klik alınmasıdır. Bu yüzden ters Mcmurray testi olarak adlandırılmıştır.

Meniskus Yirtiklari Cesitleri ve Dereceleri

Menisküs Yırtıkları Çeşitleri ve Dereceleri
Menisküs yırtıkları genç bireylerde çoğunlukla travmaya sekonder görülmekle birlikte daha yaşlı bireylerde dejeneratif zeminde meydana gelen yırtıklar ön plandadır. [39] Mukoid dejenerasyon genç yaşta menisküsün nontravmatik yırtıklarına yol açabilen önemli bir patolojidir. Özellikle genç hastalar için önemli bir aktivite kısıtlama nedenidir.
Medial menisküs yırtıkları laterale göre daha sık olarak görülür. Ancak ön çapraz bağ rüptürü ile beraber olan yırtıklar daha çok lateral menisküsün arka boynuzunda uzunlamasına veya oblik olarak ortaya çıkar. Hem medial hem lateral menisküste yırtıklar daha çok arka boynuzda olur. Genç hastalar için en olası etken rotasyonel spor yaralanmalarıdır. Yaşlı hastalarda ise dejeneratif zeminde meydana gelir. Menisküs yırtığı ile aynı tarafta kıkırdak lezyonu görülme olasılığı yüksektir.
Menisküs Yırtıklarının Sınıflaması
Artroskopik Sınıflama
Menisküs   yırtıklarında   artroskopik   görüntüye   dayanarak  O’Connor   sınıflaması yapılmıştır.[18] Buna göre;
1) Longutudinal yırtıklar
2) Horizontal yırtıklar
3) Oblik yırtıklar
4) Radyal yırtıklar
5) Varyasyonlar (kompleks ve dejeneratif yırtıklar).
Longitudinal yırtıklar; daha çok travmaya sekonderdir. Menisküs kenarına paraleldir. Eğer serbest şekilde yer değiştirebilen bir parça mevcut ise “kova sapı” yırtık olarak adlandırılabilir. Yırtık kapsüle yakın yerleşimde ise periferik yırtık denilir.
Horizontal yırtıklar; menisküsleri alt ve üst olarak iki parçaya ayırmaktadır. Kompleks ve flep tarzı yırtıkların öncüsü olarak kabul görür.
Oblik yırtıklar; menisküsün iç kısmından başlayıp perifere doğru ilerleyen tam kat yırtıklardır. Yırtığın tabanına göre isim alırlar. Yırtığın tabanı posteriorda ise posterior oblik yırtık, anteriorda ise anterior oblik yırtık olarak adlandırılır.
Radyal yırtıklar ; oblik yırtıklar gibi menisküsün iç kısmından dışa doğru uzanırlar. Tam kat ve parsiyel özellikte olabilirler.
Varyasyonlar; kompleks yırtıklar, dejeneratif zeminde meydana gelen bu yırtıklar tüm yırtık tiplerini içerebilmektedirler.
Kanlanma ve İyileşme Özelliklerine Göre Sınıflama
Ayrıca menisküs kanlanma ve iyileşme özelliklerine göre üç alt sınıfa ayrılabilir.
Kırmızı-kırmızı zon; meniskokapsüler bölgeden 3 mm ye kadar olan bölgede olan yırtıklardır. İyileşme potansiyeli iyidir. Damarlı bölgede olduğu için bu isim verilmiştir.
Kırmızı-beyaz zon; meniskokapsüler bölgeden 3-5 mm mesafede bulunurlar. Yırtığın bir kısmı damarlı bölgede yer alırken diğer kısmı avasküler bölgededir. İyileşme potansiyelleri vardır ancak kırmızı-kırmızı zonda olan yırtıklara göre daha azdır. Genelde tamir yapıldıysa iyileşmeyi artırıcı yardımcı yöntemlere ihtiyaç vardır.
Beyaz-beyaz zon; meniskokapsüler bölgeden 5mm ve daha fazla mesafede merkezde olan yırtıklardır. İyileşme şansları yoktur diye kabul görür. Ancak özel ve genişletilmiş endikasyonlarla tamir edilebilir.
Yerleşim Yerine Göre Sınıflama
Cooper ve ark. tarafından tarif edilen sınıflama ise menisküsleri üç ayrı bölgeye (harfle ifade edilir) ve periferden uzaklığına göre 4 ayrı gruba (rakamla ifade edilir) ayırır ve bu ikisini kombine ederek isimlendirir.

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Meniskus Yirtiklari Tanisi

Menisküs Yırtıkları Tanısı
Genel olarak 45 yaş altı bireylerde en çok görülen diz bölgesi sorunları bağ yaralanmaları ve menisküs yırtıklarıdır. 45 yaşın üzerinde ise dejeneratif hastalıklar daha ön planda görülür. Menisküs yırtıkları yine bu yaş grubunda görülse de daha çok dejeneratif zeminde olması beklenmektedir.
Diz ekleminde dejeneratif değişiklikler daha çok bilateral olma eğilimindedir. Genç yaşlarda görülen menisküs yırtıkları ise genelde travmaya sekonder ve tek taraflıdır. Ancak genç bireylerde mukoid dejenerasyonda nontravmatik yırtıklara neden olabilir.[27]
Hangi yaş grubunda olursa olsun hastaların en çok başvuru nedeni ağrı ve instabilitedir. Bunu daha az oranda kilitlenme ve eklem şişliği takip eder.
Menisküs yırtılması tanısı
Ağrı lokalizasyonu teşhiste yardımcıdır fakat güvenilirliği çok yüksek değildir. Örneğin menisküs yırtıklarında ağrı daha çok eklem aralığında hissedilir ancak bazen hastalar patellar ağrıyı da aynı lokalizasyonda algılayabilirler. Ağrının mutlaka tarifi hastaya yaptırılmalıdır. Merdiven inip çıkmakla, yürüme ve istirahat ile, oturmakla, eklem hareketleri ile ilişkisi hastaya ifade ettirilmelidir. Egzersiz ile birlikteliği hastaya sorulmalıdır. Spor yaralanması sonrası ortaya çıkan durumlarda hastanın etkinliğe devam edip edemediği öğrenilmelidir.
Kilitlenme; diz eklem içi patolojilerinde kilitlenme daha çok longitudinal menisküs yırtıklarına bağlı olsa da serbest cisimlerden kaynaklanabileceği de unutulmamalıdır. Yalancı kilitlenmenin en sık nedenlerinden olan osteokondritis dissekanstan ayırımı dikkatle yapılmalıdır.
Şişme; daha çok patella üzerinde göze çarpar ve diz eklem kontuarlarının silinmesine kadar ilerleyebilir. Akut şişmeler daha çok eklem içi kanamaya bağlıdır. Bunun da en sık nedenleri bağ yaralanmaları, menisküs yırtıkları, eklem içi kırıklar ve travmatik patella çıkığıdır.
İnstabilite hastalar tarafından genellikle iyi tarif edilir. Diz ekleminin boşalması şeklinde algılanır. Günlük yaşam sırasında veya zorlama ile olup olmadığı ayırt edilir. En çok kovasapı yırtıklarda karşımıza çıkan bir durumdur.
Bakı Bulguları
Her hastaya genel yaklaşımda olduğu gibi ayrıntılı öykü alma ve klinik değerlendirme ilk sırada ve dikkatle yapılmalıdır. Bunu sırasıyla direkt grafiler gerektiğinde manyetik rezonans görüntüleme ve gerektiğinde diğer bölüm konsültasyonları izler.

Meniskus Kanlanmasi

Menisküs Kanlanması
Menisküs, büyük kısmı avasküler olmasına rağmen aktif bir dokudur. Genel olarak perfierik 1/3 lük kısmının iyi beslendiği, merkeze doğru gidildikçe dolaşımın azaldığı kabul görür. Merkezi kısım direkt olarak eklem sıvısından beslenir. [20] Bu yüzden periferik yırtıkların tamiri merkeze yakın bölgedeki yırtıkların tamirlerinden daha iyi sonuç verir.
Temel olarak medial ve lateral geniküler arterin süperior ve inferior dallarından beslenirler. Bu arterlerden çıkan uç dallar, diz eklemi kapsülü ve sinovyal doku içerisinde bir perimeniskal kapiller ağ oluşturarak menisküslerin kapsüle yapışma yerine yakın periferik kısımlarını beslerler. Dairesel dizilim gösteren bu pleksustan çıkan radial dallar menisküste eklemin merkezine doğru yönelirler. Radial yöndeki bu damarların medial menisküste % 10-30, lateral menisküste % 10-25 oranında periferden merkeze doğru geldiği saptanmıştır. Menisküslerin ön ve arka boynuzları, kendilerini çevreleyen vasküler sinovya yoluyla lateral ve medial geniküler arterden gelen birkaç dal dışında özellikle orta geniküler arterden beslenirler. Doğumdan önce ve yaşamın ilk yıllarında kanlanma daha yoğunken yıllar geçtikçe sadece periferik %10-30 luk kısmında kalır.

Meniskus Biyomekanigi

Menisküs Biyomekaniği
Diz eklemi menteşe tipi bir eklem olarak kabul edilmesine karşın yalnızca fleksiyon ekstansiyon hareketi yapan basit bir eklem değildir. Çünkü fleksiyon ve ekstansiyon femur ve tibia arasında kayma ve yuvarlanma hareketi ile oluşur. Ayrıca sagittal düzlemde fleksiyon ve ekstansiyon olurken, aynı anda koronal düzlemde abduksiyon ve adduksiyon, transvers düzlemde iç ve dış rotasyon oluşmaktadır. Transvers rotasyon hareketinin merkezi tibianın medial epikondilinden geçtiği için dış epikondilin iç epikondilin etrafında döndüğünü kabul edebiliriz. Fleksiyon hareketinde iç epikondil posteriora doğru döner. Yani tibia iç rotasyon yapar. Bu rotasyondan femoral lateral kondilin mediale göre daha büyük olmasıda sorumludur. Bu burgu şeklinde ki dönmeye dizin “screw home” mekanizması adı verilir. [23]
Femur kondilleri tibianın üzerinde karmaşık yuvarlanma ve kayma hareketleri yaparlar. Fleksiyonda femoral kondiller tibianın üzerinde arkaya doğru yer değiştirir. Femoral roll-back [24] adı verilen bu kayma hareketi ile diz tam ekstansiyondan 90 derece fleksiyona geldiğinde femurun tibia üzerinde ki temas noktası 14 mm arkaya doğru yer değiştirir.
Menisküsler üçgen yapıda olmaları nedeniyle yük geldiği anda bunu perifere doğru iletirler. Bu sırada da sirkumferansiyel lifler boyunca gerim güçleri oluşur. Yük aktarımında lateral menisküs medial menisküse göre biraz daha fazla rol oynamaktadır. Dize gelen yükün %50 kadarını medial menisküs taşıyabilirken lateral menisküste bu oran %70’lere kadar çıkmaktadır. [8] Geri kalanı ise medial eklem kıkırdağına eşit olarak aktarılır. Dizin tümü birden incelendiğinde ise gelen yükün %35-50’sini her iki menisküs birlikte aktarırlar. [25] Menisektomili hastalarda ise yük aktarımı daha zor ve uygunsuz şekilde olmaktadır. Femur ve tibia arasındaki uyum azaldığı için temas alanı küçülür ve birim alana düşen basınç artar. [6] Her iki menisküsün ön boynuzları arkaya göre daha hareketlidir. Bunda asıl etken menisküslerin arka yapışma bölgelerinin daha sağlam olmasıdır.

29 Temmuz 2012 Pazar

Açlığa ve Susuzluğa karşı reçete

samut
dereotu
maydanos u miksere ver sodayla ayran yap iç açlığı ve susuzluğu uzun süre bastıracaktır.

Meniskusun Yapisi

Menisküs Yapısı
Menisküsler fibrokartilajinöz yapıdadır. Az sayıda hücre ve bol miktarda ekstraselüler matriksten oluşmuştur. Temel hücre yapısını fibrokondrositler oluşturmakla birlikte hem fibroblast hem de kondrosit özelliklerine sahiptir. Başta kollajen olmakla birlikte ekstraselüler matriksin yapım ve devamından sorumludurlar. Fibrokondrositler yük değişimlerine proteoglikan sentezini değiştirerek cevap verirler. Kondrositler uzun ömürlü hücrelerdir.[14] Menisküs yapısının %70 i sudur, kuru ağırlığı ise % 75 kollajen %8-13 kollajen olmayan proteinler ve %1’de heksozaminden oluşmuştur. Kollajenin ise (yük taşımasını sağlayan dizilime sahip olduğu için) yakşalık olarak %90’ı tip 1 kollajendir. [15] Kollajen liflerin çoğu anteropostiror eğrilik boyunca seyreden sirkumferansiyel liflerden oluşur. Doğal olarak bu lifler ön ve arka boynuz arasındaki gerilime karşı direnç gösterirler. Radial lifler ise iç ve dış kenara uzanırlar. Yüklenme sırasında menisküsü bir arada tutarlar. Radial liflerin hasar görmesinde çoğunlukla longitudinal yırtık oluşur. Vertikal ve oblik lifler üst ve alt yüzey arasında uzanım gösterirler. Vertikal liflerin hasar görmesi durumunda horizontal yırtık meydana gelir. [16] Tip 2, 3, 5 ve 6 kollajenler menisküs yapısına küçük miktarlarda katılırken, esas kollajen %90 katılım payı ile Tip 1’dir.
Menisküsler dize gelen yüklerin aktarımı ve tibia ile femur kondillerinin arasındaki uyumu sağlar. Bu yüklenme esnasında fibrokondrositler proteoglikan sentezini değiştirerek cevap verirler. Proteoglikanlar biyokimyasal yapıları nedeniyle kompresif yüklenmelere dayanma yeteneğine sahiptirler. Hidrofilik olmaları sebebiyle ağırlıklarının 50 katı kadar su tutabilir ve yüklenme anında bunun %20 sini ortama salabilirler. Bundan sonraki aşamada proteoglikan ve kollajen zincirleri arasındaki kayma hareketi sonucu elastik deformasyon meydana gelir. İşte bu mekanizma ile menüsküsler yük aldığında şeklini değiştirip yükü distale doğru aktarır ve yüklenme bittiğinde ise tekrar eski haline döner, ortama saldığı sıvıyı yeniden emerek bir sonraki yüklenmeye hazır hale gelir. Bu sıvı akımının diğer bir avantajı da fibrokondrositlerin beslenmesine yardımcı olmasıdır. [17]
Deney hayvanlarında egzersiz ile menisküs arka boynuzlarında artmış kollajen ve proteoglikan sentezi olduğu gösterilmiştir. [18] Bu da menisküsün dinamik bir yapısının olduğunun göstergesidir.
Dize aksiyal yüklenme olduğunda menisküs komprese olarak eklem merkezinden uzaklaşır. Bu uzaklaşma, aksiyal yüklenmenin çembersel kollajen liflerdeki gerginlik ve baskısının bir sonucu olarak gerçekleşmektedir. Menisküslerin tüm bu biyokimyasal kompozisyonu ve fibril mimarisi viskoelastik yapısını sağlamaktadır.
Ekstraselüler matriksi oluşturan makromoleküller kollajen ve elastin, proteoglikanlar ve matriks proteinlerinden oluşur. Proteoglikanlar kovalent bağlı glikozaminoglikanlardır ve su çekici özelliği bulunmaktadır.
Menisküste bulunma oranları;
Kondroitin 6 sülfat % 40
Kondroitin 4 sülfat %10-20
Dermatan sülfat %20-30
Keratan sülfat %15.
Tip VI kollajen, fibronektin ve trombospondin moleküller arası adhezyonu sağlayan adheziv glikoproteinlerdir. Hasarlı menisküs tamirinde rol oynadığı gibi hücrelerle ekstraselüler matriksin etkileşimine de katkı sağlar. [19]

Meniskus Nedir ve Neden Olur

Menisküs Anatomisi, Menisküs Neden Olur?
Menisküsler, femur kondilleri ile tibia platosu arasında yer alan, hilal şekilli, üçgen kesit yüzeyine sahip, özelleşmiş fibröz kıkırdak yapılı dokulardır. Eklem yüzeyini derinleştirerek tibia platosu ile femur kondillerinin uyumunu arttırmak görevleri arasında olup anatomik şekilleri de bu yönde gelişmiştir. Lateral ve medial olmak üzere her dizde toplam iki adet menisküs bulunur. Menisküslerin periferleri konveks olup diz eklem kapsülüne yapışır. Bu yapışma sadece lateral menisküsün popliteus tendonu ile olan komşuluğunda bulunmaz. Ön tarafta transvers ligaman ile birbirine bağlanırlar. Bu ligaman sayesinde femurun tibia üzerinde kayması sırasında birlikte hareket ederler.
Menisküs Nedir?
Menisküsler femur kondilleri ile tibia arasında yerleşen C şeklinde fibrokartilajinoz dokulardır. Dize binen kompresif yüklenmelerin ekstansiyonda %50’si, 90 derece fleksiyonda %85’i menisküsler aracılığıyla aktarılır. Periferik kısımları kalın ve konvekstir merkeze doğru incelir ve koronal planda üçgen şeklinde görülürler. Üst yüzey femoral kondiller ile daha iyi uyum sağlaması için içbükey şeklindedir. Alt yüzeyi ise tibia platosu ile temas halinde olduğu için düzdür.
Medial menisküs C şekline daha çok benzeyen (laterale göre) yarım daire şeklindedir. Tibia platosunun yaklaşık olarak 2/3 ünü kaplar ve yaklaşık olarak 3,5 cm boyundadır . [2] Medial menisküs ön tarafta interkondiler eminensiya ile ön çapraz bağa tutunur. Ortada ise periferik eklem kapsülüne yapışmıştır. Medial menisküs tibia ve eklem kapsülü ile laterale göre daha sıkı şekilde bağlantı gösterir. Arka boynuzu posterior interkondiler alana yapışır ayrıca posterior oblik ligaman ve semimembranosus ile fibröz bantlarla sıkı şekilde tutunmuştur. Orta 1/3 lük kısmı ise eklem kapsülüne yapışmıştır. Bu yapışmanın tibial kısmına koronal ligaman adı da verilir. Medial menisküsün arka boynuzu ön boynuza göre yaklaşık iki kat daha geniştir. Ön taraftaki genişliği hemen hemen 8-10 mm iken arkada 16-20 mm’dir.
Lateral menisküs mediale göre tibiada daha fazla yer kaplar. Ancak medail menisküs lateralden daha büyüktür. Ön ve arka boynuzları birbirine yakın olduğu için mediale göre daha dairesel yapıdadır. Ön boynuzu area interkondilaris anteriora, ön çapraz bağın yapışma yerinin arka-dış kısmına tutunur. Lateral menisküs arkada femoral kondile iki özel bağ ile tutunur. Bunlar arka çapraz bağın pozisyonuna göre isimlendirilir. Arka çapraz bağın arkasında seyreden birincisine lig. meniscofemorale posterior (Wrisberg) denilir. [3,4] İkincisi ise Humphry [5] adıyla bilinen lig. meniscofemorale anteriordur. Bu ligaman arka çapraz bağın önünden geçer. Bu iki bağa popliteus tendonu da yardımcı olur ve lateral menisküsün arka boynuzu stabilizasyonu sağlanır. Popliteus tendonu dizin posterolateral köşesinde lateral menisküs ve lateral kapsül arasından oblik olarak geçer. Lateral menisküsün genişliği medial menisküse göre daha homojendir. Ön ve arka tarafta 5-6 mm olan bu ölçüm orta ksımda biraz daha kalın olup yaklaşık olarak 7-8 mm’dir. Arka tutunma yeri medial menisküse göre biraz daha öndedir.

Meniskusun Gorevleri Nelerdir

Menisküsün Görevleri Nelerdir?
Menisküslerin görevleri arasında, dizin stabilitesini sağlamak, temas alanını genişletmek, şok absorbsiyonu ve eklem kıkırdağının beslenmesi sayılabilir. Ayrıca fleksiyon ve ekstansiyon sırasından kapsüler ve sinovyal sıkışmayıda önler.
Yüklenmede menisküsler üzerine gelen yükler eklem yüzeyine dik olarak etkir ve vertikal ve radial komponentlere bölünür. Radial yönde etkiyen yük menisküsü eklemin periferine doğru zorlar. Bu kuvvete karşı koymak için menisküs içinde gelişen tensil strese "hoop stresi" denir. [2] Femur ve tibia arasında bir tampon gibi görev görerek femurdan gelen kompresif kuvvetlerin tibiada daha geniş bir alana dağılarak aşağıya iletilmesini sağlar. Bu kondillerde ki temas menisektomi yapılmış hastalarda artmakta ve birim alan gelen yük miktarı yükselmektedir. Menisektomili hastaların artritik değişimlerini de açıklamaya yardım eder. Menisektomili hastalarda temas oranı yaklaşık olarak %40 oranında azalmaktadır. Buda artritik değişimlere neden olarak gösterilebilir. [6] Lateral menisküs, üzerine gelen yükün büyük kısmını taşırken medial menisküs bu yüklenmeyi bir miktar kıkırdak ile paylaşmaktadır.
Diz ekleminde şok absorbsiyon görevide vardır. [8] Bu etkilerini kollajen dizilimi ile sağlarlar. Diz eklemine gelen ani yüklenmelerde kıkırdak yüzeyini korurlar.
Diz ekleminde ölü boşlukları doldurarak eklem stabilitesine katkı sağlarlar. Özellikle diz fleksiyondan ekstansiyona gelirken kayma ve rotasyon hareketinde bu stabilizasyona olan katkısı belirginleşir. Fleksiyon ve ekstansiyon esnasında sinovyal dokuların ve kapsülün eklem içerisinde sıkışmasını önler. Ayrıca sinovyal sıvının eklem içerisinde eşit şekilde dağılımını sağlayarak kıkırdak beslenmesine katkıda bulunur. Ön çapraz bağ yokluğunda ise stabilizasyon görevi daha da artar.
Deneysel ve klinik olarak ön çapraz bağ rezeksiyonu ile birlikte yapılan medial ve lateral menisektomili hastaların incelenmesi yapılmıştır. Ön çapraz bağ rezeksiyonu ile beraber medial menisektomi sonrası dizin anterior translasyonu önemli derece artmasına rağmen lateral menisektomilerde bu artış daha az miktarda olmuştur.