29 Mart 2012 Perşembe

KUSURSUZ CİNAYET YOKTUR


Adli bilimler alanında denemelerinin yanı sıra, gerçek suç öyküleri ve yurt dışındaki mesleki gözlemlerini kaleme alan Adli tıp uzmanı ve kriminolog Prof. Dr. Sevil Atasoy, “Kusursuz Cinayet Yoktur” kitabında bilerek ya da bilmeden yapılabilecek hatalar ve görgü tanıklarının güvenilebilirliğindeki sorunlar üzerinde durdu.

Günlerce süren işkenceler, yanlışlıkla 19 yıl cezaevinde kalan masumlar, yanlış değerlendirilen deliller, Adli tıp uzmanı ve kriminolog Prof. Dr. Sevil Atasoy'un incelikli anlatımıyla Doğan Kitap’tan çıkan “Kusursuz Cinayet Yoktur” kitabında yer alıyor. Kitap, suç işlemek için bir kılavuz değil : Adli tıp ile ilgili sadece anlatılması gerekenlere yer veriliyor. Yazılan her şeyin literatürle pekiştirildiği kitapta, hatalı laboratuvar sonuçları, işini iyi yapmayan insanlar, yönlendirilen ifadeler, olay yerinin iyi incelenmemesi ve görgü tanıkları yüzünden yanlış mahkumiyetler ele alınıyor.

Ağırlıklı olarak cinsel zevk amaçlı cinayetlerin ve seksüel seri katillerin ele alındığı kitapta Atasoy, sadistlerin ve mazoşistlerin kanlı serüvenlerini de aktarıyor, "zevkine ölüm" dosyalarını aralıyor.

Adli tıp uzmanı ve kriminolog Prof. Dr. Sevil Atasoy, “Kusursuz Cinayet Yoktur” kitabı' hakkında Sağlık Dergisi’nin sorularını yanıtladı

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi mezunu, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’nda uzmanlık, doçentlik ve profesörlüğün yanı sıra, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nün kurucuları arasında yer almış, kesintisiz 18 yıl müdürlüğünü sürdürmüş bir akademisyenim. Çok sayıda yurt dışındaki mesleki deneyim arasında 2005-2010 yılları arasında yürüttüğüm Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu üye ve başkanlığı öne çıkar.

Kitabınızı yazmanızdaki etken nedir?
Bu ilk kitabım değil. 2005’ten bu yana gerçek suç öyküleri ve adli bilimler alanında denemelerin yanı sıra, yurt dışındaki mesleki gözlemlerimi kaleme alıyorum.

Devam kitabı yazmayı düşünüyor musunuz?
Her yıl yeni bir kitap yayınlayacak şekilde bir planım var. Beş yıldır sürdürüyorum, umarım daha uzun süre gider.

Kitapta vermek istediğiniz mesaj nedir?
Aslında farklı hedef kitleleri gözeterek yazmaktayım. Vermeye çalıştığım mesaj, her kitabımda değişmekte. Bu kez, daha çok vahşetin boyutları üzerinde durmayı ve cinsel saldırılara odaklanmayı tercih ettim.

Fotoğrafı çeken Tamer Haertevioğlu
Okurlarınıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Kusursuz cinayet yoktur, kusursuza yakın olanlar vardır, diyor ve olay yeri incelemeden başlayarak, soruşturmanın her aşamasında bilerek ya da bilmeden yapılabilecek hatalar, görgü tanıklarının güvenilirliğindeki sorunlar üzerinde durdum.

Kitabınız yazar olarak size neler kazandırdı?
Bir yazar olduğumu düşünmüyorum. Bir bilim insanıyım. Adli Bilimlerin değişik alanlarını topluma tanıtmayı ve delillerin adaletin tecellisindeki öneminin altını çiziyorum.

Yazdığınız kitaplar arasında en çok etkilendiğiniz kitabınız hangisi?
Kitaplar çok sayıda uzun öykü ve denemeden oluşuyor. Sanırım, son kitabımdaki “Köpek Tasmalı Adam” ile daha önce kaleme aldığım “Bambu Bar’da Bir Yakuza” en sevdiklerim.

Mutlaka herkesin okuması gereken kitap/ müzik/film sizce hangisi?
Beni okumasalar da olur. Gazete bile okusalar makbulümdür.

Sağlık haberciliği üzerine düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? Sağlık haberlerinde nelere dikkat ediyorsunuz?
Sağlık haberciliği henüz batı ülkelerinde gözlediklerimiz düzeyinde değil. Çünkü büyük ölçüde yabancı kaynakların çevirisinden oluşuyor. Kaleme alanların o dalın uzmanları olmasını ve kendi bilimsel görüşlerini habere yansıtmalarını isterdim.

Türkiye’deki çalıştığınız alandaki çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Daha gidilecek çok yol var. Alt yapı tümüyle yurt dışına bağımlı. Yerli üretimin desteklenmesi ve patent alınmasına özendirilmesi gerekiyor.

Kendinizi bulunduğunuz alanın neresinde görüyorsunuz? Bütün istediklerini gerçekleştirmiş, hayatından memnun bir yazar mısınız?
Hayatımdan memnunum. Elbette isteklerimi gerçekleştirmiş değilim. Her sabah “Bugün ne değiştirebilirim” diye kalkarım, bu da her gün yeni bir şey öğrenmemi sağlar. Hararetle genç kuşaklara öneririm. İnsanı zinde tutan bir yaklaşımdır.

Hâlâ planlayıp gerçekleştiremediğiniz projeniz var mı?
Elbette var, bütün projelerinizi gerçekleştirdiğinizi düşündüğünüz gün, ölmeye yatmak gerek.



ÇEKİLİŞ BAŞLIYOR!


Çekilişe katılmak için yapmanız gerekenler:

- Blogu izlemeye almak ( yan tarafta siteye katıl yazan yere tık)

- Facebook sayfamı beğenmek (kullanmayanlar için zorunlu değil)

- Bu yazının altına yorum yazmak

Adsız yorumlar dikkate alınmayacak. Adınızı ve mail adresinizi yazarsanız memnun olurum.
1 Nisan Pazar günü saat 23:00'a kadar yorum bırakabilirsiniz. Çekiliş sonucu 2 Nisan Pazartesi sabahı buradan duyurulacaktır.



Bloga yorum nasıl yapılır:
Yorum yapılacak yazının altında yer alan "Yorum gönderi / Yorum" tıklayın
Çıkan sayfada yer alan bölümü"resimdeki" gibi doldurun
ve "Yorumunuzu yayınlayın"...
Hepsi bu kadar.. Bol şanslar dilerim



Çekilişi Kitap Delisi Gizem Kazandı. Tebrik ederim. Adresini ilettiğinde Doğan Kitap tarafından kitabı gönderilecek.

27 Mart 2012 Salı

Hastanede Bir İlkokul Açılış Hikayesi


http://corumhaber.net/yonetim/resim/bresim/a323e.pdf


BAĞIMLILIK BİR BEYİN HASTALIĞI MI?

Neredeyse herkesin hayatının bir parçası haline gelen bilgisayar oyunları ve sanal paylaşım sitelerinin yanı sıra, kumar bağımlılığı ve cinsel bağımlılık da kitabın esaslı uyarılarda bulunduğu konuların ele alındığı “Bağımlılık sanal veya gerçek” Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Uzman Dr. Serdar Nurmedovdan tarafından hazırlandı.

Bağımlılığı sebepleri, koruyucu faktörleri ve her geçen gün gelişen tedavi yöntemleriyle etraflı bir biçimde inceleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Uzman Dr. Serdar Nurmedovdan, sadece alkol ve madde bağımlılığının değil, gerçek veya sanal her türden bağımlılığın gelişim seyri ve tedavi aşamasının detaylı olarak ele alındığı kitap hazırladı. “Niçin bağımlı oluyoruz” diye düşünen herkes için fikir verici bir çalışma olan “Bağımlılık” kitabının sonuna eklenen anket ve ölçeklerle okuyucunun bağımlılıkla kendisi arasındaki mesafe konusunda içgörü kazanmasını sağlıyor. Çağımızın en mühim problemlerinden biri olan bağımlılık konusunda en yeni bilimsel gelişmeleri içeriyor.

Bugün neredeyse herkesin hayatının bir parçası haline gelen bilgisayar oyunları ve sanal paylaşım sitelerinin yanı sıra, kumar bağımlılığı ve cinsel bağımlılık da kitabın esaslı uyarılarda bulunduğu konular arasında yer alıyor.

“Değişen Bağımlılık Kavramını Topluma Aktarmak İçin Kitabı Yazdım”
“Bağımlılık Sanal veya Gerçek” kitabının yazarlarından Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Sağlık Dergisi’ne kitabı hakkında şunları söyledi: “Bağımlılıkta ciddi bir paradigma yaşandı. Klasik alkol ve madde bağımlılığı ile ilgili hiçbir kitap şu an ki bağımlılık türlerini kapsamıyordu. Özellikle davranışsal bağımlılık olarak bilinen sanal veya gerçek denilen bir bağımlılık alanı var. Bu bağımlılık son 10-15 yılda beyin çalışmalarıyla madde bağımlılığı gibi ön plana çıktı. Aynı beyni ödül-ceza sistemi gibi aynı şekilde etkiliyor ve bozuyor. Bu nedenle teknoloji ve internet bağımlılığı, seks bağımlılığı, toplama biriktirme bağımlılığı gibi çok farklı bağımlılık türlerinin “neden, niçin” gibi bilimsel ve topluma yönelik verileri aktarmakta fayda var diye düşündüm. Değişen bağımlılık kavramını topluma aktarmak için kitabı yazdım.

Örnek Vaka Kitabı Yazmayı Düşünüyorum
Bundan sonra örnek vakaları ele alıp yazmayı düşünüyoruz. Örnek vakada “ne oldu?” “bağımlılıktan kurtulması için ne yapıldı?” tedavi sonuçları gibi analiz kitabı şeklinde uygulamaya yönelik vaka kitabı düşünüyoruz. Beyin haritası çekiliyor. Tedavi sırasında hastaya beyin görüntülemeleri ile muhtemel nasıl olacağını gösteriyoruz.

Bağımlılıkta 12 Adım Tedavisi
Bağımlılık alanında ülkemizde devlet tarafından Ankara ve Adana’da özel merkezler açıldı. Çünkü hasta çok ve talep var. Böyle bir durumda bir şeyler yapılması gerekiyor. Aslında ilk başta detoks denilen vücuttan toksinleri atmakla ilgili tedavi bir şekilde oluyor. Ancak bağımlılıkta asıl 12 adım tedavileri uygulayabilmek. Kişinin tekrar bağımlı olmaması için neler yapmalı? Yaşam biçimini nasıl şekillendirmeli? Bununla ilgili grup terapileri tarzında tedaviler var.

Merkezler ihtiyaçlara yeterli değil, ekip çalışmasına ve saha çalışmasına ihtiyaç var. Hastaneden çok, bu kişiler ayakta yapılabilecek tedaviler, takipler ve takip grupları çıktıktan sonra sosyal ağlarının yeniden yapılandırmaları gerekiyor. Bunu tek başlarına yapamıyorlar. Yenik düştükleri zaman yardım edecek bir ekip lazım. O anda kişi anne ve babayı arasa yine azarlıyor, “gene mi aldın gene mi içtin” diye. Kişi o anda yenik düşüyor.


Bağımlılık Beyin Hastalığı
Bağımlığın beyin hastalığı olduğu, kişinin durduramadığı anlaşılınca biyolojik kanıt çalışması yapıyoruz. Beyinde ne gibi değişiklikler oluyor. Kişide zarar algısı oluşuyor. Zarar göreceği ile ilgili arabayı nasıl kullandığında kaza yapacağını görüyorsa bu durumu da somut olarak görebiliyor. Biyolojik kanıt, beyin görüntüleme tekniğini kullandığımız için fikri oluyor. Tedavi uyumu daha yüksek oluyor.

Yan Frontal Bölge Depresyon, Alt Frontal Bölge Bağımlılık
Beyin ön bölümü olan frontal lob, kaptan köşküdür. Beynin ön-alt bölgesi, polis merkezi gibidir, dürtüleri kontrol eder. Orta beyin kısmında vites koludur, ödül ve zevki düzenlemeden sorumludur. Bağımlılık hastalarının beynin ön bölgeleri olan frontal, fronta-orbital loblarında ya da anterio singulat bölümünde bozulma oluyor. Yan frontal bölge depresyonda, alt frontal bölge bağımlılıkta bozuluyor. Alt frontal bölge ile beynin orta kısmı ödül-ceza arasındaki bağlantı bozuluyor. Bu kişilere beyinlerindeki sorunları, tedavi sırasında da yüzde kaç düzeldiğini gösteriyoruz. Takipte beyin görüntülemesi ile hastanın ikna olması ve tedaviye uymasını artırıyor.

Psikiyatride beyin haritalama yöntemini, depresyon, şizofreni, manide biyolojik gösterge olarak uyguluyoruz. Psikiyatrik hastalıklar gözle görülmediği ve “yarası içinde” saklı kaldığından hasta kendisi anlayamıyor, yakınları da inanmıyor. Görsel olarak hastaya fiziksel kanıt olarak gösterdiğimizde hasta derdinin anlaşıldığı için mutlu oluyor.

Yeni Tedavi Yeni  Yaklaşımlar Aktarılmalı
Sağlık habercileri, Türkiye’de genel olarak çok organize değiller. Sağlık haberciliğinde daha çok genel ilkeleri olan toplumsal fayda sağlayacak ve yeni bilgiler gibi ilkeleri olmalı. Yeni bilgilere karşı daha açık ve aktif olmaları gerekir. Çünkü sağlık dünyada en hızlı gelişen alanlardan birisi ve yeni tedavi ve yaklaşım Türkiye’de uygulanıp uygulanmadığı ile ilgili sağlık habercilerinin daha yakından takip etmesine ihtiyaç var. Sağlık haberciliği şu anda Türkiye’de yapılan sağlıkla ilgili, tıbbi hataları haber yapma şeklinde bir yol izliyor. Toplumu bilgilendirme olarak bunun yeri ayrı, ancak asıl önemli olan toplumu doğru bilgilendirmek. Doğru toplum bilinci oluşturmak, şifacıların riskinden insanları korumak gerekiyor. Sağlık haberciliğinin topluma karşı bir sorumluluğu var.”



ÇEKİLİŞ BAŞLIYOR!


Çekilişe katılmak için yapmanız gerekenler:

- Blogu izlemeye almak ( yan tarafta siteye katıl yazan yere tık)

- Facebook sayfamı beğenmek (kullanmayanlar için zorunlu değil)

- Bu yazının altına yorum yazmak

Adsız yorumlar dikkate alınmayacak. Adınızı ve mail adresinizi yazarsanız memnun olurum.
29 Mart Perşembe günü saat 23:00'a kadar yorum bırakabilirsiniz. Çekiliş sonucu 30 Mart Cuma sabahı buradan duyurulacaktır.

Çekilişi İsa Erdoğan oldu. Adresini ilettiğinde kitap gönderilecek.
 

KAR PALETLİ AMBULANSLAR İLE 3 BİN HASTA


Sağlık Bakanlığı'na ait 224 adet kar paletli ambulans, Ocak ayı itibariyle binin üzerinde hasta taşıdı.

Tüm yurdu etkisi altına alan karlı hava, hastaları da olumsuz etkiledi. Sağlık Bakanlığı'na ait 224 adet kar paletli ambulans, Ocak ayı itibariyle binin üzerinde hasta taşıdı. Şehirlerdeki vakaların yüzde 93'üne ilk 10 dakikada, kırsaldakilerin ise yüzde 96'sına ilk 30 dakikada ulaşıldığını belirten Bakanlık yetkilileri, karayolları ekiplerinin kar kepçeleriyle açamadıkları bazı bölgelerde, köyün yakınına 112 ekiplerine ulaştırılmak için köylüler tarafından kızakla taşınan hastaların olduğunu açıkladı.

Bu tip aksaklıkların önüne geçilmesi adına kırsal bölgelerdeki hamilelerin doğumdan 1-2 ay önceden ilçe ve şehir merkezlerinde "misafir anne projesi" kapsamında misafir edildiği kaydedildi.

Ambulans Sayısı 3 Bin 563
Bakanlıktan alınan bilgilere göre 2002 yılı sonunda 618 olan tam donanımlı 112 ambulansı sayısı Eylül 2011 itibariyle 2 bin 563'e, 481 olan 112 istasyon sayısı da bin 663'e çıkarıldı.

112 Acil hizmetlerinden yararlanan kişi sayısı 2002 yılında 350 binken, 2011 yılında bu sayı 2 milyon 900 kişiye ulaştı.

26 Mart 2012 Pazartesi

İpekyol'un Yepyeni Ayakkabılarıyla Tarzınızı Tamamlayın!

2012 İlkbahar-Yaz koleksiyonları mağazaları renklendirmeye başlarken bu sezon İpekyol’un çok özel bir süprizi oldu.

Kendi tarzını yaratan şık ve modern İpekyol kadınları, giyimlerindeki tasarım ve kalitenin tamamlayıcısı olacak yepyeni İpekyol ayakkabı koleksiyonuyla buluşuyor.

Koleksiyon onlarca renk ve desenle yorumlanırken; Business, Smart Trendy, Smart Casual ve Elegant temalarıyla tüm zevklere hitap edecek gibi.


Bu özel koleksiyondan dilediğiniz 1 çift sizin olabilir! www.hürriyetaile.com/ipekyol sitesinde sizi, tüm koleksiyonu görebileceğiniz, İpekyol’a özel bir ayakkabı odası karşılıyor. Burada en beğendiğiniz ayakkabıyı seçip, size özel verilen linki paylaştığınız takdirde ayakkabı sizin! Tabi ki her hafta toplam 10 kişiye verilecek hediyelerden birini almanızın yolu, size verilen linki en çok paylaşan bu 10 kişiden biri olmak.

Ayrıca, göz atmak isterseniz, İpekyol web sitesi www.ipekyol.com.tr'de bütün İpekyol koleksiyonu yer alıyor. Sezon ürünleri  iddialı olduğu kadar farklı temalarıyla beklentilerin üzerinde bir görsellik sunuyor.

Kampanya 23 Mart – 20 Nisan arasında Hürriyet Aile web sitesinde.

Bir bumads advertorial içeriğidir.










































"MİSAFİR ANNE PROJESİ" İLE 18 BİN DOĞUM

Anne ve bebek ölümlerini azaltmak için gebelerin doğumlarını hastanede gerçekleştirmesi için Sağlık Bakanlığı'nın 2008 yılında başlattığı "Misafir Anne Projesi"yle, 18 bin 635 hamile kadın misafir edildi.

Sağlık Bakanlığı'nın 2008 yılında başlattığı "Misafir Anne Projesi"yle, 18 bin 635 hamile kadın misafir edildi. Kırsal'da yaşayan hamile kadınların doğumlarına yaklaşık bir ay kala il ve ilçe merkezlerindeki hastanelerde kalmasını amaçlayan projeyle anne ve bebek ölümlerinin de azaltılması hedefleniyor.

Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Ali Coşkun, hamile annelere çağrıda bulunarak, bu konuda duyarlı olmalarını istedi. Doğum tarihininin daha önceden tahmin edilebildiğini dile getiren Coşkun, "Özellikle kış aylarında köy yollarında sıkıntılar yaşanabiliyor. Bu konuda duyarlılık artarsa ambulanslar beklenmeyen kazalar gibi travma vakalarına yoğunlaşabilir" dedi.

Aile Hekimleri ve Kadın Doğum Doktorlarından Büyük Çaba

Anne ve bebek ölümlerini azaltmak için gebelerin doğumlarını hastanede gerçekleştirmelerinin büyük önem taşıdığını ifade eden Coşkun şunları söyledi: "Bu doğum eyleminin gerçekleştirilebileceği hastaneden uzak bir yerleşim merkezinde oturan gebelerin, ilgili hastaneye ulaştırılarak doğum eyleminin bu kurumda gerçekleştirmesini istiyoruz. Bu gebelere sağlık personeli tarafından ulaşılarak gerekli sağlık ve sosyal desteğin verilmesi, özellikle elverişsiz hava ve yol şartları, maddi imkansızlık gibi nedenlerle annelerin sağlıklarını tehdit edebilecek olan koşullara karşı gerekli önlemlerin alınması için tüm İl Sağlık Müdürlükleri, kendi yerel şartları doğrultusunda misafir anne projesini gerekli tedbirleri alarak hayata geçirdi."

Aile hekimleri ve kadın doğum doktorlarının kırsalda yaşayan anneleri ikna etmek için büyük çaba gösterdiğini belirten Coşkun, özellikle Doğu Anadolu'daki annelerin bu projeyle çocuklarını dünyaya getirdiğini anlattı.


23 Mart 2012 Cuma

BİLGELİK YOLU II VE OSHO



Osho’nun, Türkiye’de yayımlanmış son kitabı Bilgelik Kitabı II yayınlandı.

Osho’nun, Türkiye’de yayımlanmış son kitabı Bilgelik Kitabı İki cilt olarak, Ganj yayınlarından çıktı. Bilgelik Kitabı, okuru sadece bir okuma eylemine çağırmakla kalmıyor; aynı zamanda tüm sorgulamaları, yargılamaları, kararları, yorumları ve hükümleri hiçe saymaya da çağırıyor. Osho’nun son kitabı Bilgelik Yolu’nun editörü Amrit Sangeet ile Osho ve son kitabı Bilgelik Yolu hakkında sorularımızı yanıtladı.

Osho’nun kitaplarını çıkaran Ganj Yayınları’nın, Osho kitaplarını lokomotif eser seçmesinin sebebi nedir?

Aslında Osho kitapları basmak düşüncesinin ürünüdür Ganj Yayınları. Yani bizlerin yayıncı olmasına sebep Osho’dur. Yayıncı olduktan sonra başka kitaplara da şans tanımaya karar verdik hepsi bu. Ama Osho her zaman Ganj Yayınları’nın esas iştigal ettiği alan olacaktır. Osho’nun tuttuğu ışığı Türk Toplumuna yansıtmak, Türkçeye kazandırmak bizim en sevdiğimiz işler arasındadır.


Biliyoruz ki, Osho’nun kaleme aldığı tek bir kitabı bile yok. Tüm kitaplar Osho’nun konuşmalarından derleniyor. Bu açıdan, nasıl bir çalışma gerçekleştiriyorsunuz?

Biz Ganj Yayınları olarak yayınladığımız tüm kitapların teliflerini satın alıyoruz. Bizler derleme yapmıyoruz zaten oluşturulmuş olan metinlerin Türkçeleştirilmesini sağlıyoruz.

Son kitap Bilgelik Kitabı’nda okurları neler bekliyor?

Zihnin, bilincin ve kendini tanımanın inceliklerini anlatan bir ustaya sorulan maneviyatla ilgili sorularda pek çok modern insanın ruhsal yolculuğuna ilişkin verilmiş cevaplar var. Kitabı oluşturan konuşmaların bu kendine has yapısı sayesinde, aslında modern insan zihni ve onun meseleleri çözümleniyor ve hakiki maneviyatın önündeki engeller ve yanlış anlaşılmalar bir bir gideriliyor.



ÇEKİLİŞ BAŞLIYOR!


Çekilişe katılmak için yapmanız gerekenler:

- Blogu izlemeye almak ( yan tarafta siteye katıl yazan yere tık)

- Facebook sayfamı beğenmek (kullanmayanlar için zorunlu değil)

- Bu yazının altına yorum yazmak

Adsız yorumlar dikkate alınmayacak. Adınızı ve mail adresinizi yazarsanız memnun olurum.
25 Mart Pazar günü saat 23:00'a kadar yorum bırakabilirsiniz. Çekiliş sonucu 26 Mart Pazartesi sabahı buradan duyurulacaktır.

Kazanan Rukiye D adresini ilettiğinde kitapları göndereceğim.

22 Mart 2012 Perşembe

2 BİN YENİ AİLE HEKİMİ İSTİHDAM EDİLECEK

Kırsalda görev yapan aile hekimleri için bir takım kolaylıklar getirilmesini öngören düzenlemeyle ilgili açıklama yapan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Bu bizim için 2 bin-2 bin 500 civarında yeni aile hekimi istihdamı gerektirecek” dedi.

Kırsal kesimde görev yapan ve hastalarını bulundukları yerlerde takip etmek zorunda kalan aile hekimlerinin iş yükü hafifletilecek. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, yapılacak düzenlemeyle kırsaldaki aile hekimlerinin daha az sayıda nüfustan sorumlu olacağını açıkladı.

Kırsalda görev yapan aile hekimleri için bir takım kolaylıklar getirilmesini öngören düzenlemeyle ilgili açıklama yapan Akdağ, özellikle kırsalda mobil hizmete gidilen yerlerdeki aile hekimlerinin sorumlu olduğu kişi sayısının azaltılacağını kaydetti. Akdağ, bu hekimlerin maaşlarının daha fazla hastaya bakan şehirlerdeki meslektaşlarıyla aynı olacağını, gelirlerinin azalmayacağını belirtti.

Köye Gidiş Geliş İhtiyacı Olan Yerlerdeki Aile Hekimlerine Daha Az Kişiyi
Sağlık Bakanı Akdağ şunları söyledi: “Kırsal kesimde mobil hizmete çıkma ihtiyacı duyulan yerler var. Şehirlerde çalışanlar bulundukları yerde hizmet veriyor, ama belli bir köy nüfusu bağlanan aile hekimi bunun için belirli aralıklarla köye gitmek zorunda kalıyor. Bu zaman istiyor. Dolayısıyla köye gidiş geliş ihtiyacı olan yerlerdeki aile hekimlerine daha az kişiyi bağlayacağız ki rahat çalışabilsinler.”

2 Bin-2 Bin 500 Civarında Yeni Aile Hekimi
Şehirlerdeki aile hekimlerinin ortalama 3 bin-3 bin 500 kişiden sorumlu olduğunu, kırsaldakilerin ise ortalama 2 bin kişiye bakacağını belirten Akdağ, daha az kişiden sorumlu olacak bu aile hekimlerinin maaşlarında bir azalma olmayacağını söyledi.

Uygulama dolayısıyla yeni aile hekimi istihdam edeceklerini de belirten Akdağ, ''Bu bizim için 2 bin-2 bin 500 civarında yeni aile hekimi istihdamı gerektirecek" dedi.

21 Mart 2012 Çarşamba

Yağlı ciltler hakkında bilmeniz gerekenler

Yağlı ciltte makyaj genellikle uzun süre dayanmaz ve akmaya başlar. Bunu engellemek için makyaj öncesi cildi yağdan arındırmak için bakım yapmak gereklidir. Yağlı ciltler hakkında merak edilen soruları uzmanlar cevaplandırdı.

Cildimizdeki yağ nelerden oluşur?
Cilt üzerindeki yağ (sebum); lipitler (yüzeydeki hücrelerden kaynaklanır), ter ve çevresel materyallerden oluşur.

Ciltteki yağ (sebum) nerede üretilir?
Sebum yağ bezlerinden üretilir. Tüm vücut yüzeyinde bulunan sebum, el ve ayak derisinde daha az, avuç içi ve ayak tabanlarında ise hiç yoktur. Yağ bezleri sırtın ortasında, alında ve çenede daha büyüktür ve diğer deri bölgelerinden daha fazladır. Aynı zamanda kulak kanalında ve cinsel organların bulunduğu alanda da yoğundur.

Yağ bezlerinin yapısı nasıldır?
Yağ bezleri kanallarla birbirine bağlı odacıklardan oluşur ve bu kanalların içi deri yüzeyine benzer hücrelerle örtülüdür. Bir çok yağ bezi kıllar ile birlikte deri yüzeyine açılır. Bazı serbest yağ bezleri ise tek başlarına deri yüzeyine açılırlar.

Yağ nelerden oluşur?
Yağ (sebum) kompleks bir yapıya sahiptir ve gliseridler, serbest yağ asitleri, skualen, kollesterol esterleri, kollesterol gibi lipitleri içerir. Trigliseritler de yağ bezlerinde üretilir ve yağ bezi kanalındaki lipaz denen bakteriyal enzimlerle serbest yağ asitlerine parçalanırlar.

Ciltten salgılanan yağın normalde görevi nedir?
Derinin yüzeyinden sıvı kaybını engeller. Deriyi bakteri ve mantarlardan korur. Derinin kokusunu oluşturur. Bağışıklık sisteminin organizasyonunda rol oynayan ’Propionibacterium acnes’ denen bakterinin kolonizasyonunda rol oynar.

Yağ salgısı nasıl düzenlenir?
Sebum salgısı hormonal faktörler, yaş, bazı hastalıklar ve ilaçlardan etkilenir.

Sebum üretimi hormonlardan nasıl etkilenir?
Sebum üretimi, androjen dediğimiz seks hormonlarının kontrolü altındadır. En aktif androjenler; (erkeklik hormonu) testosteron, 5-testosteron (DHT) and 5-androstenedioldür. Bu hormonlar ve diğerleri erkeklerde testis, kadınlarda yumurtalık ve böbrek üstü bezinden salgılanır. Bu organlar beyinde bulunan hipofiz bez tarafından kontrol altında tutulur.

Androjenler deri ve cinsel organlarda bulunan hormonlar tarafından daha aktif hale getirilirler. Tip I 5-redüktaz denen enzim deride, tip II 5-redüktaz cinsel organlarda etkili olur. Bu enzimler, daha az aktif olan androjenleri aktif testosteron ve 5-hidroksi testosterona (DHT) dönüştürürler. Daha aktif androjenler yağ bezlerinden sebum salgısını uyarırlar.

Yaş ile yağ bezi aktivitesinin ilişkisi nasıldır?
Yağ bezleri doğumdan önce aktif durumdadırlar. Yağ salgısı annedeki hormonlarla düzenlenir.Yağın içeriği yaş ile değişir. Yeni doğan bebek ’verniks kaseosa’ denen mumsu bir tabaka ile kaplıdır.Yeni doğan bebekler 3-6 ayda erişkin gibi yağ salgılamaya başlarlar. Erkeklerde yağ salgısı kadınlara göre daha fazladır. Yaş ile birlikte yağ salgısı azalır. Özellikle menopozdan sonra kadınlarda belirgin azalma olur.

Hangi hastalıklar yağ salgısını etkiler?
Hipofiz bezi, böbrek üstü bezi, yumurtalık ve testislerin hastalıklarında yağ miktarı azalır. Uzun süren açlık durumlarında da yağ miktarı azalır. Parkinson hastalığında ise miktarı artar.

Hangi ilaçlar yağ salgısını azaltır?
Östrojen (doğum kontrol haplarında mevcut), siproteron asetat ve spironolakton gibi antiandrojen ilaçlar, isotretinoin gibi A vitamini derivelerinin (akne tedavisinde kullanılır) alınması yağ salgısını azaltır.

Hangi ilaçlar yağ salgısını arttırır?
Medroxyprogesterone, levonorgestrol gibi androjenetik özelliği olan progesteronlar ve fenotiazinler yağ salgısını arttırırlar.

Hangi ilaçlar yağ salgısı içindeki komponentlerin oranı değiştirilebilir?
Diane 35, (etinil östrodiol ve siproteron asetat içerir.) isotretinoin, squalen, wax esterleri ve yağ esterlerini azaltırken; topikal retinoidler de yağ salgısı içindeki dengeyi değiştirirler. Hafif bir sabunla cildin günde 2 kez yıkanması da bu açıdan önemlidir.

Kadınların kâbusu olan erkek tipleri

Kıskanç, işkolik, bağlanmaktan korkan ve çapkın… İşte hemen hemen bütün kadınların tehlikeli bulduğu 4 erkek modeli ve bu model erkeklerle başa çıkmak için yapılması gereken tüyolar…

Kıskanç sevgili

Sevgiliniz sizi el üstünde tutuyor ve pamuklara sarmalayıp sarmak istiyorsa bu elbet çok keyifli bir histir. Ama dozu kaçtığında da dikkat edilmesi gereken bir durum söz konusudur. Çünkü bu erkek modeli, diğer erkeklerin sizi beğeneceğinden çok fazla endişe duymaktadır. Biriyle mesajlaştığınızda veya onsuz dışarı çıkıp bir arkadaşınızla buluştuğunuzda kıskançlıktan çılgına dönebilir.

Peki, kıskanç sevgiliyle nasıl baş edilir? Öncelikle ona tamamen açık olmalısınız. Ondan bir şeyler saklamaya başladığınız anda, onun güvensizliğini haklı çıkarmış olursunuz. Saklamayıp anlattığınız bazı konular onu sinirlendirebilir. Ama bu konularda bir gerginlik çıkardığında öncelikle siz sakin olun ve ondan bir şey saklamak istemediğinizi ve bunu onu çok sevdiğiniz için yaptığınızı söyleyin. Bu şekilde ona kendi problemiyle yüzleşmesini sağlamış olursunuz.

İşkolik sevgili

Bir sevgilinizin olmasına rağmen; evinizde sürekli yalnız yemek yediğinizi, televizyon karşısında yalnız keyif yaptığınızı, dışarı her çıktığınızda yanınızda partnerinizin yoksun olduğunu mu fark ettiniz? Ve onu ne zaman arasanız işte, değil mi? O zaman eşiniz işkolik demektir. Hafta içi görüşemediğiniz gibi, iş dışı zamanlarda da işten dolayı yorgun olacağı için görüşemeyebilirsiniz.

Peki, işkolik sevgiliyle nasıl başa çıkmalı? Yapmanız gereken en önemli şey, onun bu iş meşgalesinin yerine bir başka uğraş bulmak… Onun karakterine uygun bir aktivite, bir hobiyi onunla tanıştırabilir ve işi unutup onlara bağlanmasını sağlayabilirsiniz. Kendinizi de bu aktivite veya hobiye katmayı unutmayın ki, birlikte bolca vakit geçirebilirin…

Bağlanmaktan korkan sevgili

“Seni çok seviyorum, ama bir ilişki istemiyorum”, “Seninle çok güzel vakit geçiriyorum, ama benden çok fazla bir beklentin olmasın”… Sevgili, daha doğrusu sevgili adayınızdan duyduğunuz sözler bu şekildeyse, onun gerçek anlamda bir bağlanma korkusu var demektir. Bunun altında yatan genelde önceki deneyimlerinden kaynaklamaktadır.

Bağlanmaktan korkan sevgiliyle nasıl baş edilir? Öncelikle sakin olun. Bunu ona en güzel şu şekilde ifade edebilirsiniz:
“Sensiz de dışarı çıkabilirim, programlar yapabilir, arkadaşlarımla buluşabilirim; ama seninle olursam bu zamanın daha güzel geçeceğini düşünüyorum.” Beklentilerden bahsetmekten, birlikte gelecek planları yapmaktan ve onun fazla üzerine gitmekten kesinlikle kaçınmalısınız. Kendi hayatınızın onsuz da gittiğini görünce o zaten size dönecektir.

Çapkın sevgili

Onunla gittiğiniz her davet, yaptığınız her program tamamen stres dolu mu geçiyor? Çünkü ortamdaki her kadınla flört ediyor veya hemen her kadına fazla yakın davranıyor. Yakınlaştığı kadınların onu beğeniyor olması onu iyice havaya sokuyor. Bütün bu durumlar da haliyle sizi çileden çıkarıyor. Size acı çektiren çapkın sevgili, en tehlikeli erkek modelidir.

Peki, çapkın sevgiliyle nasıl başa çıkılır? Ona bu çapkınlık özelliğini bir suçmuş gibi yansıtmayın. Sadece sınırların ne olması gerektiği konusunda onunla konuşun. Açık görüşlü olmanız ve bu durumdan rahatsız olduğunuzu; kadınlarla elbet konuşabileceğini ama flört durumuna geçmesinin ilişkinizi zedelediğini söylemeniz doğru olacaktır. Bu konuşmaya rağmen çapkınlıklarını sürdürüyorsa, karar size kalmıştır…

SAĞLIK HABERCİLİĞİ PROJE OLDU

TÜBİTAK ve Anadolu Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu'nun desteğiyle sürdürülen "Türkiye'de Sağlık Konulu Yayıncılık İlkelerinin Belirlenmesi: Kaynak, İleti ve Hedef Kitle Bağlamında Sağlık Konulu Yayınların Analizi" başlıklı proje hakkında bilgi veren Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın ve Yayın Bölümü Başkanı Prof. Dr. Erkan Yüksel “Proje ile sağlık konulu yayıncılığa ilişkin ilkelerin ortaya konulması ve bu alana ilişkin toplumsal bilincin artırılması amaçlanıyor.” dedi.

Son yıllarda sağlık haberciliğinin önemi artmaya başladı. Bu bağlamda sağlık haberciliğini ile ilgili geniş kapsamlı bir araştırma yapılıyor. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve Anadolu Üniversitesi’nin desteğini alan “Türkiye’de Sağlık Konulu Yayıncılık İlkelerinin Belirlenmesi: Kaynak, İleti ve Hedef Kitle Bağlamında Sağlık Konulu Yayınların Analizi” başlıklı araştırma, 2010 yılı Nisan ayında başladı ve bugünlerde çalışmanın üçüncü aşaması tamamlanmak üzere. Proje hakkında bilgi veren, proje yürütücüsü ve Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın ve Yayın Bölümü Başkanı Prof. Dr. Erkan Yüksel şunları söyledi: “Projede sağlık konulu yayıncılığın betimlenmesi, yayın içeriklerinin irdelenmesi, kamuoyunun algı ve değerlendirmelerinin belirlenmesi ve bu bağlamda sağlık konulu yayıncılığa ilişkin ilkelerin ortaya konularak bu alana ilişkin toplumsal bilincin artırılması amaçlanıyor. Projenin ilk aşamasında 2010 yılındaki gazete, dergi, televizyon ve internet üzerinde yayınlanmış olan tüm sağlık konulu içerikleri elektronik ortamda temin ettik. Yaklaşık 20 kişilik bir grupla bu içeriklerin fotoğrafını çekmek, içeriklerde neler olduğunu tanımlamak üzere bir içerik analizi uygulaması başlattık. İkinci aşamada sağlık konulu yayınların kaynağı niteliğindeki sağlık ve medya profesyonelleri ile görüştük. Bu yayınları hazırlayan, sunan, yayınlarda görüş bildirilen ve konuyla ilgili olduğunu düşündüğümüz kişilere sağlık konulu yayınları nasıl bulduklarını ve kendi deneyimlerini kapsayan sorular yönelttik. Her biri yaklaşık 45 dakika süren 180 civarında görüşme gerçekleştirdik. 79 sağlık profesyoneli, 59 medya profesyoneli, 13 akademisyen ve diğer uzmanların görüşlerini aldık. Ardından bu alanda ileri gelen kişilerle dört oturum halinde İstanbul’da bir çalıştay düzenledik. Çalıştayın sonunda da bir sonuç bildirgesi hazırlayarak imza attık. Temel olarak sağlık konulu yayınların izlenmesi, denetlenmesi ve kamuoyuna doğruların ve tartışmalı noktaların duyurulması adına bir mekanizma oluşturulması gerektiği üzerinde görüş birliğine vardık.”

Ülke Çapında Kamuoyu Anketi
İletişim sürecinin “hedef kitle” konumundaki kamuoyu üzerindeki etkilerine yönelik olarak da ülke çapında 33 ili kapsayan ve yaklaşık 2 bin 500 kişi üzerinde bir kamuoyu anketi gerçekleştirdik. Bu anketle halkımıza; sağlık konulu yayınları ne düzeyde ve nasıl izlediklerini, bu yayınları beğenip beğenmediklerini, ne ölçüde bu yayınlardan bilgilendiklerini, edindikleri bilgileri kullanıp kullanmadıkları gibi sorular sorduk. Önümüzdeki günlerde bu anketin sonuçlarını elde etmeye çalışacağız. Bir yandan da içerik analizi uygulamasında kodlama aşamasının artık sona geliyoruz. Onun analizi de önümüzdeki aylarda gerçekleştirilecek. Bahar aylarında ikinci bir çalıştay yaparak bugüne dek elde ettiğimiz bilgileri yine belli başlı konunun uzmanlarına sunmayı ve hep birlikte tartışmayı planlıyoruz. Gelecek yıl başında da projemiz sonuçlanmış olacak.”

“En Kapsamlı Proje”
Proje ekibinden de söz eden Prof. Dr. Erkan Yüksel, şu bilgileri verdi: “Bu proje iletişim bilimi alanındaki en uzun süreli, en büyük bütçeli ve en kalabalık araştırma grubu ile ortaya konan projelerden biridir diyebilirim. İki ayrı kurumun destekliği, üç yıl süreli projemizde bugüne dek 30’a yakın kişi görev aldı. Projemizin araştırmacıları; Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Yalçın Kaya, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Ece Karadoğan Doruk ve Anadolu Üniversitesi’nden Yard. Doç. Dr. Sinan Aydın. Halen projemizde görevleri devam eden bursiyerlerimiz de Arş. Gör. Pelin Öğüt, Öğr. Gör. Asuman Kaya, Uzm. Hande Demiroğlu, Arş. Gör. Barış Yılmaz, Arş. Gör. Kutlu Akçoral ve Arş. Gör. Çağdaş Ceyhan.”

“En İyi Bildiri Ödülü”
Proje kapsamında bursiyer olarak görev yapan doktora ve yüksek lisans öğrencilerinin sağlık konulu yayınlar üzerine tezler hazırladıklarını belirten Prof. Dr. Yüksel, “Arş. Gör. Pelin Öğüt, ülkemizdeki sağlık konulu yayınların tarihçesi çerçevesinde kapsamını inceliyor. Ferhan Özmen, sağlık konulu yayın içeriklerine etki eden dışsal unsurları inceliyor. Arş. Gör. Barış Yılmaz, sağlık konulu yayınların dilini sorguluyor. Öğr. Gör. Asuman Kaya ise sağlık konulu yayınlara yönelik etik ilkeler üzerine bir tez hazırlıyor. Uzm. Hande Demiroğlu da kriz haberciliği bağlamında domuz gribi haberlerindeki kamuoyunda panik yaratan unsurların neler olduğuna ilişkin tezini tamamlamış durumda.”

Proje kapsamında bugüne dek sunulan pek çok bildiri ve yayımlanan makale olduğunu dile getiren Prof. Dr. Erkan Yüksel “Bu makalelerden ‘Sağlık Haberlerinde Mucize Tedaviler’ başlıklı araştırmamız, Trabzon’da Karadeniz Teknik Üniversitesi tarafından düzenlenen bir kongrede en iyi bildiri ödülü aldı. Aynı bildiri İngilizce olarak San Diego’da düzenlenen uluslararası bir sempozyumda da en iyi bildiri ödülü ile ödüllendirildi. Bugün edek sayısı 10’u bulan sağlık konulu yayınlara ilişkin akademik çalışmamız oldu.” dedi.

20 Mart 2012 Salı

Sürprizlerle Dolu 14 Mart



 http://corumhaber.net/yonetim/resim/bresim/d2630.pdf


HUZURSUZ BACAĞA “NÖRALTERAPİ”

Romatizmal hastalıklarla karıştırılan ve nedeni bilinmeyen ağrının “Huzursuz Bacak Sendromu” olduğunu belirten Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı. Dr. Ayşe Zeliha Kaya, çok sık görülmesine rağmen tanıda dikkat edilmesi gereken sorularla ayırt edilebileceğini söyledi.



Her yüz kişinin 1-5’inde rastlanan Huzursuz Bacak Sendromu, ileri yaşlardaki kişilerde daha çok görülüyor . Sebebi tıbbi olarak tam bilinmemekle birlikte ve her üç hastanın birinde genetik geçiş gözleniyor.

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı. Dr. Ayşe Zeliha Kaya konu hakkında Sağlık Dergisi’ne şunları söyledi: “Huzursuz Bacak Sendromu otururken veya yatınca bacaklarda bir rahatsızlık hissi ile ortaya çıkar, genellikle hastalar tarafından tam olarak ifâde edilemez. Ancak uyluk, baldır, bacak ve ayaklarda, hatta bazı hastalarda kollarda ürperme, kaşınma, ağrı, sızı, ezilme hissi, yanma, karıncalanma, hareket ettirme ihtiyacı, uyuşma ve benzerleri gibi hislerle ifade edilebilen bazı hastaların ise kas krampı ile karıştırabildikleri bir hastalıktır.

Hastaların Yüzde 95’inde Bir Sebep Bulunamıyor
Merkezi sinir sisteminde bir problem olduğu düşünülüyor. Demir eksikliği anemisi, şeker hastalığı, gebelik ve kanser sebep olarak belirlense de hastaların yüzde 95’inde bir sebep bulunamıyor. Bazı bulantı ilaçları, depresyon ilaçlarının çoğu ve kalsiyum kanal blokajı yapan ilaçlar tansiyon ve kalp hastalarında kullanılır, Huzursuz Bacak Sendromu’nu daha da arttırabiliyor.

Hasta Ağrısını Tarif Edemez
Şikâyetler günün ilerleyen saatlerinde özellikle de geceleri ortaya çıkar. Hasta şikâyetlerini anlatmakta güçlük çeker ve "bacaklarım kıpraşıyor", "gıdıklanıyor", "yanıyor", "karıncalar geziyor" ,’’bacaklarım sıkılıyor’’gibi cümlelerle yaşadığı sıkıntıyı anlatmaya çalışır.

Bu garip his genelde; ağrı, karıncalanma, uyuşma ve çekilme şeklinde tanımlanır. Bacaklar hareket ettirilerek geçici bir rahatlama sağlanabilir. Hastalar akşamları TV seyredemezler, misafirliğe gidemezler ve en önemlisi uykuya yattığında bacaklarındaki huzursuzluk hissinin harekete zorlaması nedeniyle uykuya dalamazlar, yataklarından kalkıp dolaşmak isterler. Adetâ yatakla boğuşurlar. Aynı his gece yarısı uyanmalara ve uykuya dalma zorluğuna da yol açabilir. Bu hastalar uzun süreli istirahattan ve yolculuktan çok rahatsızlık duyarlar. Bu durum uykusuzluğa ve dolayısıyla gün içinde performans düşüklüğüne yol açar.

Romatizmal Hastalıklarla Karıştırılabiliyor
Oldukça sık görülse de romatizmal hastalıklarla karıştırıldığından hastalığın teşhisi bazen uzun sürebiliyor. Ağrının hareketle azalması ve istirahat ile tekrardan başlaması özellikle de akşam geç saatlerde ortaya çıkması bu hastalığın ayırıcı özelliğidir.

Tanı İçin Sorular
Hastaya şu soruları yöneltmek gerekir ve yanıtın evet olması tanı koymada yardımcı olur.

• Otururken veya uzanırken bacaklarınızda tanımlayamadığınız kötü bir his oluyor mu? Bu his nedeniyle bacaklarınızı hareket ettirmek ihtiyacı hissediyor musunuz?

• Bacaklarınızı hareket ettirmek bu şikâyetleri azaltıyor mu?

• Bu şikâyetleriniz günün ilerleyen saatlerinde daha fazla mı oluyor?

• Gündüz uykunuz gelir mi? Kendinizi uykusuz hisseder misiniz?

• Uykuda bacaklarınızı veya kollarınızı ritmik olarak hareket ettirdiğiniz söylenir mi?

• Ailenizde böyle şikâyetleri olan ve Huzursuz Bacak Sendromu tanısı konmuş kimse var mı?

İlaç Tedavisi İçin Epilepsi, Parkinson İlaçları
Demir eksikliği gibi altta yatan bir neden var ise bunu tespit edip tedavi etmek Huzursuz Bacak Sendromu’nu da tedavi edecektir. Ancak bu durum çoğu zaman mümkün olamıyor. Sebebi belirsiz olan durumlarda ilaç tedavisi için epilepsi, parkinson ilaçları verilebilir. Hastaya, tedavi amacıyla yaşam şekli değişikliği önerileri ve ilaçlar ön plana çıkıyor. Ağrı kesici ilaçlar işe yarayabilir, ılık banyo ve masaj yapmak şikâyetleri azaltabilir, bacaklara sıcak veya soğuk dönüşümlü olarak her ikisi birden uygulamak hastayı bir miktar rahatlatabilir. Gevşemek için meditasyon yapmak bazı hastalarda işe yarayabiliyor.

Nöralterapi ve Huzursuz Bacak Sendromu
Huzursuz Bacak Sendromu’nda sinir sisteminde bir aksaklık, bir dengesizlik, bir işlev aksaması olduğu düşünülüyor. Vücudumuzun belirli noktalarında sinir sistemine verilen olumlu uyarılarla vücudun kendi kendini tamir ve tedavi mekanizmalarını harekete geçiren nöralterapi ile bu hastalara yardımcı olunabiliyor.”

19 Mart 2012 Pazartesi

AZ GÖREN ÇOCUKLARIN AILELERI İÇIN EL KİTABI

Az gören çocuk hastalarından edindiği tecrübeleri yeni kitabında toplayan Göz hastalıkları ve nöro-oftalmoloji uzmanı Prof. Dr. Pınar Aydın O'Dwyer, hem aileler hem de bu alanda çalışan hekimlere rehber olacak bilgiler veriyor.


'Az Gören Çocukların Aileleri için El Kitabı'nı hazırlayan Göz hastalıkları ve nöro-oftalmoloji uzmanı Prof. Dr. Pınar Aydın O'Dwyer, çocuklarda göz sağlığı ve hastalıkları hakkında genel bilgiler, özellikle beyin hasarlarına bağlı görme bozukluklarının nedenleri, tedavileri, tıbbi ve sosyal açıdan yapılması gerekenler hakkında bilgiler veriyor. Ayrıca kitapta, göz sağlığıyla ilgili normal görme ve gelişimi, çocuklarda görmeyi etkileyen hastalıklar, tedavi ve rehabilitasyon, disleksi, aile öyküleri, resimlerle ele alınan konular ve gerekli siteler, kurum ve kuruluşların bilgileri de yer alıyor. Çocuklarda görme konusunda rehber niteliği taşıyan kitap, bir anne baba için çocuğunun görmesinde sorun olduğunu öğrendikleri an, kuşkusuz yaşamları boyu karşılaştıkları en zor anlardan biri olduğu ve bununla nasıl başa çıkacaklarını ele alıyor. Neden, nasıl, kimin yüzünden, ne yapmalı, nasıl yapmalı ile başlayan soruların anne babanın kafasını kurcalamaya başladığını dile getiren Prof. Dr. O'Dwyer, “Kimi zaman yanıt bulunamayan bu sorular bazen görme sorunun kendisinden daha fazla sorun olabilir” diyor.

Göz hastalıkları ve nöro-oftalmoloji uzmanı Prof. Dr. Pınar Aydın O'Dwyer, 'Az Gören Çocukların Aileleri için El Kitabı' hakkında Sağlık Dergisi’nin sorularını yanıtladı

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Ben göz hastalıkları (1984) ve göz nörolojisi (1991) uzmanıyım. Uzun yıllardır beyin hastalıklarına bağlı göz sorunu olan hastalarla uğaşıyorum. Bu hastaların içinde doğum öncesi veya sonrası beyin hasarı olan çocuk hastalar da yer alıyor.

Kitabınızı yazmanızdaki etken nedir?
Beyin hasarı olan çocuk hastalardaki göz sorunları oldukça sık gördüğümüz ve ağır sorunlar. Bu sorunlar bir günde geçmediği gibi çocuğu ve ailesini yıllarca uğraştırabilecek, engellilik yaratabilen sorunlar olabiliyor. Aileler doktordan çıktıktan sonra ne yapacaklarını bilemiyorlar, kafaları karışık olabiliyor veya boğuştukları sorunların arasında eve gidince anlatılanları unutabiliyorlar. Bu nedenle akıllarına bir soru geldikçe bakabilecekleri, daima yakınlarında duracak bir el kitabı olsun istedim.

Devam kitabı yazmayı düşünüyor musunuz?
Hasta ailelerinden gelen tepki ve önerilere göre belki devamını yazmak gerekebilir. Belki de yine tepki ve önerilere göre yeni baskıya ekler yapmak gerekecek.

Kitapta vermek istediğiniz mesaj nedir?
En önemli mesaj, daima yapılabilecek birşeyler olduğu ve yalnız olmadıkları mesajıdır. Bence bu aileler ve çocukları için yapılabilecek en önemli yardım.

Okurlarınıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Okuduktan sonra akıllarına gelen öneriler, kendi uyguladıkları ve benim yazmadığım yöntemler olursa diğer ailelerle paylaşmak amacıyla bana yazmalarını diliyorum. Yazdığım önerilerin bir kısmı zaten hastalarımın ailelerinden öğrendiklerim. Esas yaşayan biliyor, biz onlardan çok şey öğrenip başkalarına duyurmayı da görev edinmeliyiz.

Kitabınızla ilgili nasıl tepkiler aldınız?
Çok olumlu tepkiler geldi. Muayene etmediğim çocukların aileleri de okuyor ve olumlu geri dönüşlerini bana gönderiyorlar.

Kitabınız yazar olarak size neler kazandırdı?
Moral olarak zor bir konuyu anlaşılır bir dilde yazmayı öğrenmiş oldum. Empati yapmayı ve doktor olarak bilemeyeceğim, hastaların ve ailelerinin günlük yaşamına girmeyi ve aklımda onlarla yaşarken neler yapabileceklerini hayal etmeyi becerisini kazandırdı.

Yazdığınız kitaplar arasında en çok etkilendiğiniz kitabınız hangisi?
Kesinlikle bu kitap, yazarken ailelerle birlikte zorlu günlük yaşamlarını yaşamış gibi oldum.



Mutlaka herkesin okuması gereken kitap sizce hangisi?
Epilepsi Hakkında Bilmek İstedikleriniz, Prof.Dr. Meral Topçu, Aşina Kitaplar, 2007.
Cerebral Palsy - Beyinsel Hareket Bozukluğu Detay Bilgisi, Prof.Dr. Hıfsı Özcan, Boyut Yayıncılık, 2005.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, Prof.Dr. Z.Bengi Semerci, Prof. Dr.Atilla Turgay, Alfa Yayınları, 2010.
Anne Baba ve Eğitimciler İçin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, Cahide Aydın, Eyüp Sabri Ercan, Pupa Yayınları, 2010.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, Aylin İlden Koçkar, Elvan İşeri, Selahattin Şenol, Hyb Yayıncılık, 2008.
Resimleriyle Çocuk, Prof. Dr. Hilmi Yavuzer, Remzi Kitabevi, 2000.
Otizmde İlk Adım, Aydan Aydın, Epsilon Yayınevi, 2003.
Ben de Artık Fark Edilmek İstiyorum, Birsen Başar, Papirüs, 2010.
0-6 Yaş Arası Down Sendromlu Çocuklar ve Gelişimleri, Yrd. Doç. Dr. E. Sema Batu, Kök Yayıncılık, 2009.
Homeros’tan Aşık Veysel’e Tarihte ve Toplum Yaşamında Körler, Mehmet Emin Demirci, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 2005.
Gözlüklü Fil Bambi, Koray Avcı Çakman, Çizen: Nilüfer Dericioğlu Ulaş, Ya-Pa Yayınları, 2010.
Epilepsi... yani Sara, Sabiha Paktuna Keskin, Boyut Yayınları, 2010.
Saklı Sızım, Ömer Alkılıç, Karma Kitaplar, 2010.
Katarakt, John Berger, Selçuk Demirel, Çeviren: Cevat Çapan, Yapı Kredi Yayınları, 2011.
Kör Uçuş, Gültekin Yazgan, Doğan Kitap, 2011.
Görme engellilerin erken çocukluk eğitimi. Görme özürlüler eğitimi, Ayşegül Ataman, Körler federasyonu yayını, No: 2, Ankara, 2000.
Görme Engelliler Hakkında Görenler İçin Rehber. Altı Nokta Körlere Hizmet Vakfı. Altı Nokta Yayınları: 6, Ankara, 2006.
Görme Özürlüler Aile Eğitim Rehberi. Aile Eğitim Serisi: 1. TC Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2008.
Karataş K (Editör): Görme Özürlüler için Rehabilitasyon Deneyimleri, Yeni Rehabilitasyon Politikaları ve Meslek Tanımları. Körler federasyonu yayını, No: 4, Ankara, 2001.
Bebeğinizin Gelişimi İçin Neler Yapabilirsiniz? (0-1 Yaş). Neslihan Kuloğlu Türker N, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2011.
Çocuğunuzu tanıyın. Engelli Çocuk. (Your handicapped child),V Sinason, Çeviri: Doruker F. Altın Kitaplar, İstanbul, 2002.
Erken çocukluk döneminde görme bozukluğu olan çocuklar. N Varol N, Karatepe Yayınları, Ankara, 1996.

Sağlık haberciliği üzerine düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? Sağlık haberlerinde nelere dikkat ediyorsunuz?
Sağlık haberciliği tıp alanında iki önemli yayıncılıktan biridir, diğeri bilimsel yayınlardır. Bilimsel gelişmelerin alan dışındaki hekimlere ve halka duyurulmasında en önemli kaynak olduğunu düşünüyorum.

Türkiye’deki çalıştığınız alandaki çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Giderek artan çalışmalar var ancak hala “Az görenler“ için eğitim olanakları kısıtlı, hatta görmeyenlere göre hiç yok denilebilir. Ayrıca rehabilitasyon açısından olanaklar oldukça yetersiz, oysa bu konular birden o disiplinin hekim, hemşire, sosyal hizmet uzmanı, psikolog, rehberlik uzmanı, özel eğitimci, rehabilitasyon uzmanının bir arada çalışmasını gerektiren alanlar.

Kendinizi bulunduğunuz alanın neresinde görüyorsunuz? Bütün istediklerini gerçekleştirmiş, hayatından memnun bir yazar mısınız?
Alanın ortasında buluyorum, ileriyi görmeye ve başka neler yapabileceğimi bulmaya çalışıyorum. Aslında bir kitap bitip basıldığı an, insanın kendini en mutsuz hissettiği an oluyor, kitap gözüne yetersiz geliyor, insanlara ulaşmasındaki güçlükler gözünde büyüyor.

Hâlâ planlayıp gerçekleştiremediğiniz projeniz var mı?
Çok, hastaları birbiriyle tanıştırma ve buluşturma projesi üzerinde çalışıyoruz. Çünkü en çok onlar birbirine yardım edebilecek, destek olabilecek ve deneyimleriyle yol gösterebilecek olanlardır.





ÇEKİLİŞ BAŞLIYOR!


Çekilişe katılmak için yapmanız gerekenler:

- Blogu izlemeye almak ( yan tarafta siteye katıl yazan yere tık)

- Facebook sayfamı beğenmek (kullanmayanlar için zorunlu değil)

- Bu yazının altına yorum yazmak

Adsız yorumlar dikkate alınmayacak. Adınızı ve mail adresinizi yazarsanız memnun olurum.
22 Mart Perşembe günü saat 23:00'a kadar yorum bırakabilirsiniz. Çekiliş sonucu 23 Mart Cuma sabahı buradan duyurulacaktır.
 
 
ÇEKİLİŞİ Leman KAZANDI. ADRESİNİ İLETTİĞİNDE KİTABI GÖNDERECEĞİM



16 Mart 2012 Cuma

DAHA MUTLU OLMAK İSTER MİSİNİZ?


Günlük hayatta daha mutlu yaşamak için neler yapılabileceği bilimsel gerçeklerle gözler önüne seren Harvard Üniversitesi'nde Pozitif Psikoloji üzerine dersler veren Dr. Tal Ben-Shahar, “Daha Mutlu Yaşamak” kitabında “düşünme zamanı”, alıştırmalar ve farklı örneklerle mutluğun yollarını ele alıyor

“Nasıl daha mutlu olunabileceği” sorusuna bilimsel araştırmalara dayalı, somut ve güvenilir bilgilerle desteklenmiş yanıtlarını “Daha Mutlu Yaşamak” kitabında toplayan Harvard Üniversitesi'nde Pozitif Psikoloji üzerine dersler veren Dr. Tal Ben-Shahar, uzun yıllar boyunca yaptığı araştırmalar sonucunda mutluluğun öğrenilebilir olduğunu söylüyor. Ben-Shahar , günlük hayatta yapılabilecek uygulamalar vasıtasıyla insanların şimdiki hallerinden çok daha mutlu olabileceğini kitabında ele alıyor.

“Mutluluğa Ancak Çaba Sarf Edilerek Ulaşılır”

Elma Yayınevi tarafından yayınlanan kitabın her bölümünde sunulan mutlulukla ilgili aydınlatıcı bilgileri okuduktan sonra uygulaması kolay alıştırmaları günlük yaşamınıza uygulanabilecek şekilde sunuluyor. Kitapta, kalıcı mutluluğun mümkün kılabilecek önerilerde bulunulurken, mutluluğun pozitif düşünmek ve davranmakla mümkün olabileceği savunuluyor. Hayata anlamlı bir değişiklik getirecek kestirme yollara inanmadığını belirten Ben-Shahar, kitabının mutluluğa dair düşünce ve uygulamalara dayandığını, mutluluğun ancak çaba sarf edilerek ulaşılan bir durum olduğunu söylüyor.

Aristo: “Mutluluk yaşamın anlamı ve amacı, insanın varoluşundaki asıl hedef”
‘Mutluluk nedir?”, “Nasıl elde edilir?”, “Ben mutlu muyum?”, “Nasıl daha mutlu olabilirim?” gibi sorularını ele alındığı kitapta, ideal mutluluğa ulaşmanın yolları “Düşünme zamanı” ve “Alıştırmalar” başlıkları altında ele alınıyor. Mutlu olmak için bugünle gelecek arasında mutlaka bir uyum olması gerektiğini söyleyen yazar, “Hamburger Modeli” adını verdiği kuramda dört farklı insan tipi ele alınıyor.

“İlişkilerde Her Türlü Duygu, Düşünce ve Sevincinizi Paylaşın”
Mutlu olan insanın hayatta bir amacı olduğu ve olumlu duygular içinde yaşadığının üzerinde durulan kitapta, materyalist olmanın sanıldığının aksine insanlara mutluluk getirmediği çeşitli örnek ve bilimsel verilerle okuyuculara sunuluyor. Mutlu olmak için aktif olarak mücadele etmenin ve bir hedef belirleyip ona ulaşmak için çeşitli girişimlerde bulunmanın önemli olduğu ancak öğrenmenin verdiği zevkin alınmasının önemine işaret ediliyor. İş yaşamında ve ilişkilerimizde mutlu olmanın yolları ele alınan kitapta, ilişkilerde her türlü duygu, düşünce ve sevincimizi paylaşmak gerektiği söyleniyor.

“Mutluluğun Yollarından Biri de Kendi Değerini Bilmekten Geçiyor”
Mutluluğa ulaşmanın yollarından birinin de kendimizi değerli hissetmek olduğunu söyleyen yazar, kendi değerinin farkına varmayan insanların yaşamlarının olumsuz yönde etkilendiğine işaret ediyor. Yazar ayrıca, “Zaman makinesi” alıştırması ile insanların yaşamlarındaki öncelikleri fark etmelerinin önemini vurguluyor.





ÇEKİLİŞ BAŞLIYOR!


Çekilişe katılmak için yapmanız gerekenler:

- Blogu izlemeye almak ( yan tarafta siteye katıl yazan yere tık)

- Facebook sayfamı beğenmek (kullanmayanlar için zorunlu değil)

- Bu yazının altına yorum yazmak

Adsız yorumlar dikkate alınmayacak. Adınızı ve mail adresinizi yazarsanız memnun olurum.
18 Mart Pazar günü saat 23:00'a kadar yorum bırakabilirsiniz. Çekiliş sonucu 19 Mart Pazartesi sabahı buradan duyurulacaktır.



ÇEKİLİŞİ İsa Erdoğan KAZANDI. ADRESİNİ İLETTİĞİNDE KİTABI GÖNDERECEĞİM

15 Mart 2012 Perşembe

Günlük Rutininize Keyif Katan Bonvagon 25 TL Kazandırıyor

Gerek sade ve niş tasarımı gerekse içeriğiyle kısa sürede kalbimize taht kuran alışveriş kulübü Bonvagon’la hala tanışmadıysanız şimdi tam zamanı. Bonvagon ev dekorasyonundan kozmetiğe, sanat eserlerinden çocuk giysilerine kadar birçok alanda sıradışı markalara ait ürünleri %70’e varan indirimlerle üyelerine getiriyor. Üstelik seçtiği markaların insan sağlığına ve çevreye saygılı, çoğu zaman organik ürünler olmasına da dikkat ediyor. Lillie Barn’ın organik çocuk giysileri, Green Energy Cosmetics ürünleri, Ciltteki C vitamini mucizesi EmerginC, OrganiZeytin’in zeytinyağları ve Naif Design’ın geri dönüşümlü mobilyaları Bonvagon’un seçkilerinden bazılarıydı.

Türk tasarımcılar Bonvagon’da buluştu!

Bonvagon’u heyecanla takip etmemizin bir diğer sebebi de tematik kampanyaları. Bu hafta Sıra dışı Tasarımcılar, Konuşan Tasarımlar isimli kampanyasıyla Türkiye’den seçtiği 27 tasarımcıyı, en orijinal ürünleri ile birlikte tasarım tutkunlarının karşısına çıkarıyor. Aida Pekin, Karaca Erdem, Dani Benreytan, Itır Saran’ın da içlerinde bulunduğu tasarımcıların eşi görülmemiş tasarımları sadece bir kaç tık ile ulaşılabilir hale getiriyor. Gelecek aylarda bizi bekleyen sürprizlerden ilk önce haberdar olmak için merakla Bonvagon’u takip ediyoruz. www.bonvagon.com’a hala üye olmadıysanız, acele edin deriz. Çünkü Mart ayı boyunca Bonvagon'a davet ettiğiniz her arkadaşınız sayesinde hem siz hem de arkadaşınız 25TL kazanıyor!



Bir bumads advertorial içeriğidir.




KAŞA MEZOTERAPİ DENENDİ

Kaş seyrekliği ile ilgili yaşanan sorunlara uygulanan yöntemlerin doğal durmadığını ve mezoterapi denediğini dile getiren Dr. Tahsin Görgülü, seri vakalar ile literatürdeki mezoterapinin avantajlarına dair boşluğun doldurulabileceğini belirtti.

Kaş, ifadenin temel unsurlarından ve yüz güzelliği açısından önemli kriterlerden biri. Kaşların zayıflığı ve seyrekliği özellikle bayanlarda ciddi psikolojik problemlere neden olabiliyor. Kaş problemlerinin giderilmesinde kaş ekimi ve dövme ile belirginleştirme işlemi günümüzde popüler teknikler arasında yer alıyor. Ancak kaş ekiminin morbiditesi ve doğal kaş görünümüne oranla kalınlık farkı ve uzama problemi mevcut iken dövme ile oluşturulan kaşın doğal olmayan görünüm ile mutlu etmiyor.

Mezoterapi; dilüe edilmiş farmakolojik ajanların intradermal uygulanmasının ilk kez 1958 tarihinde Pistol tarafından ortaya atıldığını kaydeden Karadeniz Ereğli Devlet Hastanesi, Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Kliniği’nden Uzman Dr. Tahsin Görgülü, günümüzde geniş bir kullanım alanı olan mezoterapinin etkinliği hakkında literatürde çalışma bulunmadığını belirtti. Literatürde bulunan yayınların genellikle komplikasyonlar içerdiğini dile getiren Görgülü, “Özellikle son dönemde medyada saç mezoterapisi ve etkinliği vurgulanmaktadır ancak kaş mezoterapisi ile ilgili herhangi bir çalışma veya medya vurgusu bulunmamaktadır. Benim yaptığım çalışmada, kaş ekimi ve dövme yapılmasını istemeyen hastaya sunulabilecek bir diğer seçenek olarak kaş mezoterapisinin etkinliğini ortaya koydum” dedi.

Hastaya 2 Hafta Aralıkla 6 Seanslık Mezoterapi
Kaş seyrekliği ve güçsüzlüğü yakınması ile başvuran bir hastada mezoterapi uygulamasını anlatan Görgülü, şunları söyledi: “Çocukluğundan beri kaş problemi yaşayan hastan, psikolojik olarak kendisini yıprattığını ifade etti. Hasta, kaş tabanını boyayarak bu sorunun önüne geçtiğini ifade etti. Saç ekimi ve dövme işlemlerini mevcut dezavantajları nedeniyle kendisine uygun bulmayan hastaya kaş mezoterapisi önerildi. Hastaya 2 hafta aralıkla 6 seanslık mezoterapi işlemi uygulandı.
Tek Seans ile Sonuç
Uygulama sonrası oluşabilecek ödem ve enfeksiyonu engellemek amacıyla buz uygulama antibiyoterapi ve anti-inflamatuar tedavi verildi. 3 günlük üst göz kapağı ödeminin ardından 4. gün ödem tamamen kayboldu. Hasta herhangi bir ağrı problemi yaşamadığını ifade etti. hasta 2. seans için başvurduğunda kaşlarda belirgin renk koyulaşması ve kıl çaplarında artış olduğu gözlendi. Hasta mevcut durumundan gayet memnun olduğunu ve başka seansa ihtiyacı olmadığını ifade etti ve tedavi tek seans ile sonlandırıldı. Hasta 2. aydaki kontrollerinde asla kaşı bulunmayan ve alma gereği duymadığı kaş kenarı inferiorunda yeni kaş telleri oluştuğunu ifade etti.


“Mezoterapi Hiçbir Şekilde Cerrahi Tedavinin Alternatifi Değil”
Mezoterapi hiçbir şekilde cerrahi tedavinin alternatifi olmasa da medyanın da popülerize etmesi dolayısıyla hastaların invazif olmayan bu tip işlemler konusunda istekleri her geçen gün artıyor. Biz plastik cerrahlar her ne kadar üzerine gitmesek de bu işlemlerin etkisiz olduğunu söylemekte mümkün değil. Sunulan hastada tek bir seansla gözlemlenen sonuç bu konuda oldukça cesaret verici oldu. Seri vakalar ile literatürdeki mezoterapinin avantajlarına dair boşluk doldurulabileceğini düşünüyorum.”

14 Mart 2012 Çarşamba

Gaz derdine bu besinlerle son verin

"Dün yediğim kuru fasulye hâlâ midemde" ya da "Ne yesem gaz yapıyor" gibi şikayetlerden pek çok kişi muzdarip...

Kronik bir hastalık olan irritable bağırsak sendromu (spastik kolon) tedavisinde doğru beslenmek, hastanın hayatını değiştirebiliyor! Bazen, beslenme düzenine bir baharat eklemek, bir çayı kesmek ya da pişirme tekniğini değiştirmek bile yıllardır süren kabızlık ya da gaz şikayetlerinin bitmesini sağlayabiliyor! Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Beslenme ve Diyet Uzmanı Arzu Gökmen; spastik kolon, sinirsel kolit ve spastik kolit hastalarını rahatlatacak beslenme formülleri verdi:

1 AZ VE SIK YİYİN

Sindirim sistemi; bir anda mideye inen çok miktarda yiyeceği sindirmekte zorlanabilir. Bu nedenle yemekler, azar azar ve sık aralıklarla yenmelidir. Öğün sayısını artırarak ve her öğünde alınan besin miktarını azaltarak, sindirim sisteminin düzgün çalışmasına yardımcı olabilirsiniz.

2 ÇOK İYİ ÇİĞNEYİN

Yemeklerinizi iyi çiğneyin. Mekanik sindirimi dişler gerçekleştirdiği için besinleri iyi çiğnemek, hem dişlerimizin hem de sindirim sistemimizin rahat çalışmasını sağlar. Çiğneme süresinin uzun tutulması çok yemeyi de önler.

3 GAZSIZ BESLENİN

Sürekli aşırı gazdan şikayet ediyorsanız, gaz yapan besinleri az tüketin. Baklagiller, lahana, Brüksel lahanası ve bezelye; diğer gıdalara göre daha fazla gaz yapıcı besinlerdir. Kimyon ve zencefil ise gaz gideren baharatlardır.

4 KAHVALTISIZ OLMAZ

Saatler süren kahvaltılar yapmak zorunda değilsiniz ama her sabah kahvaltı yapmalısınız. İki dilim keçi peyniri ve iki dilim tam tahıllı buğday ekmeğiyle karnınızı doyurabilirsiniz. Sade probiyotik yoğurda, tam tahıllı gevrek ve bir avuç çekirdekli siyah üzüm karıştırarak yemek de sağlıklı bir kahvaltı seçeneğidir.

5 EGZERSİZ YAPIN

Hareketsizlik, günümüzün en büyük sorunlarından biri... Bağırsak ve mide sorunu olanlarınsa, diğerlerinden daha fazla harekete ihtiyacı var. Bu yüzden, düzenli fiziksel aktivite yapın. Haftada üç kere 30 dakikalık yürüyüşlerle başlayıp zamanla hem süreyi, hem de tempoyu artırabilirsiniz.

6 SUSUZ KALMAYIN

Her gün 8-10 bardak su alın. Su; hem kabızlığı önlemede çok etkilidir, hem de irritable bağırsak sendromu hastalarında sıklıkla görülen ishal yüzünden oluşan sıvı kaybını önler. Kabızlık görülen hastalarda, dışkının yumuşaması ve kolayca çıkması için bol bol su içmek gerekir.

7 DİYET DEFTERİ TUTUN

azı besinler ve besinlerin içinde bulunan katkı maddeleri, gaz ve şişkinlik gibi sindirim şikayetlerini artırabilir. Size dokunan besinleri bulun ve onlardan uzak durun. Mutlaka bir beslenme defteriniz olsun. Bu defterinize yediklerinizi, içtiklerinizi ve sonra sizde oluşan etkilerini kaydedin. Kısa süre sonra size neyin dokunup neyin dokunmadığını tespit edeceksiniz. Bu bilgileri, doktorunuz veya diyetisyeninizle paylaşın.

8 SİNİRLENMEYİN

Stresten ve sigaradan uzak durun. Bağırsaklarımız ikinci beynimizdir ve sinir sisteminin direkt etkilediği organlarımızdandır. Huzurlu bağırsaklar için huzurlu bir kafa gerekir. IBS ile stres arasında inkar edilemeyecek bir ilişki var. Bu yüzden de sizi sinirlendirecek konu ve kişilerder uzak durun!

9 LİF TÜKETİMİNE AĞIRLIK VERİN

Liften zengin besinlerle beslenin. Liften zengin besinlerle beslenmek, birçok kişide gaz ve şişkinlik şikayetlerinin azalmasını sağlıyor. IBS'de sıklıkla görülen kabızlığın giderilmesi için de ciddi lif tüketimi gerekir. Sağlıklı bir insan günde yaklaşık 30 gram lif almalıdır. Bir orta boy domateste 1.5 gram, yarım su bardağı barbunyada 7.3 gram lif vardır. Bir su bardağı brokolideki lif miktarı ise 4.4 gramdır. Her gün iki porsiyon sebze, dört porsiyon meyve tüketimini alışkanlık haline getirin.

10 YAVAŞ YEMEK YİYİN

Yemeklerinizi yerken acele etmeyin. Acele yemek; hem bağırsak şikayetlerinizi artırır hem de kilo almanıza sebep olur. Bu yüzden yemek saatlerinde sakin ve huzurlu ortamlarda olmaya özen gösterin. Ayak üstü atıştırmak yerine sofra düzeninde ailece yemek yiyin.

SİNDİRİMİ KOLAY YEMEKLER YİYEREK ÖNLEMİNİZİ ALIN

Kabızlık, gaz ve şişkinlik gibi sindirim sistemi şikayetleriniz varsa, yapacağınız yemeklerin hafif olması çok önemli. Diyet Uzmanı Arzu Gökmen, hazırlaması kolay ve doyurucu yemek tarifleri verdi...

BAHARATLI EKMEK

Tam buğday veya çavdar ekmeği

1/2 su bardağı sızma zeytinyağı

2-3 diş sarımsak

1 çorba kaşığı pul biber

2 çorba kaşığı kekik

2 çorba kaşığı fesleğen

Çörekotu ve domates

YAPILIŞI: Dövülmüş sarımsak ve zeytinyağını bir kapta karıştırın. Bu karışımı, ekmek dilimlerin üzerine sürün. Daha sonra pul biber, kekik ve fesleğeni serpiştirin. Domates dilimleyip ve çörekotunu ekleyip daha önceden 180 derece ısıtılmış fırında, üstü kızarıncaya kadar pişirin.

KİMYONLU PATLICAN

2 adet patlıcan (Dörde bölünmüş ve tuzlu suda bekletilmiş)

1 büyük soğan

2 adet domates (Rendelenmiş)

2-3 diş sarımsak

Tuz, zeytinyağı, karabiber, kimyon, fesleğen

YAPILIŞI: Patlıcanları tepsiye dizin. Ayrı bir tavada, soğanları kavurun. Sarımsak ve domates katın. Tuz, fesleğen ve kimyonu ilave edip ocaktan alın. Patlıcanların üstünü zeytinyağıyla fırçalayın. Sosu ilave edip ve folyo ile tepsiyi kapatın. 180 derecelik fırıda 20 dakika pişirin.

FESLEĞENLİ SANDVİÇ

2-3 yaprak fesleğen

1-2 dal taze kekik

1 diş sarımsak

2 kaşık zeytinyağı

2 dilim tam tahıllı buğday ekmeği

2 dilim beyaz peynir

Yarım sivribiber

Yarım dolmalık kırmızı biber

3 siyah zeytin

YAPILIŞI: Sarımsağı, dövün, fesleğen ve kekikle birlikte bir kaseye alıp üzerlerine zeytinyağı dökün. Birkaç dakika bekletin. Ekmekleri kızartın. İçine iki ince dilim beyaz peyniri koyup ara sıra biberleri ve zeytinleri yerleştirin. Bunların üzerine fesleğen ve kekikli karışımı yerleştirin.

ISIRGAN SALATASI

1/2 kilo taze ısırgan otu

2 adet kornişon turşu

2 adet taze soğan

1 adet domates

2 diş sarımsak

Sirke

Sızma zeytinyağı

YAPILIŞI: Isırgan otları elinizi dağlamasın diye eldivenle ayıklayın. Bol suda yıkadıktan sonra üzerine tuz döküp hafifçe ovalayın. Diğer malzemelerle birlikte ince ince doğrayın. Servis tabağına aldıktan sonra üzerine sirke ve sızma zeytinyağını karıştırarak dökün.

SALATAYI BIRAKTI ŞİKAYETLERİ BİTTİ

IBS'de birkaç şikayet bir arada olabiliyor mu?

Kesinlikle evet... Spastik kolon ya da IBS; bazen ishal, bazen kabızlık, bazen de gaz şikayetiyle kendini gösterebilir.

Beslenme tarzı bu şikayetlerin azalmasında etkili oluyor mu?

Beslenme ve yaşam şeklindeki değişikliklerle, hastalığın belirtilerini hafifletmek mümkün. Yanlış beslenmeye bağlı olarak, hastanın hayatını altüst eden sindirim sistemi şikayetleri ise tedavi edilmezse ömür boyu sürebilir.

KİŞİYE ÖZEL BESLENME

Her IBS hastasına aynı beslenme programını uygulayabilir mi?

Hayır; beslenme kesinlikle kişiye özel olmalı. Örneğin insanlar salatanın sağlıklı olduğunu düşünür ama salata bazılarında aşırı gaz yapar. Bir hastamız, 50 yıldır salata yiyor ve sağlıklı olduğunu düşünüyordu ama salata yemeyi kestikten sonra tüm gaz şikayetleri bitti. (Sabah)