21 Ekim 2009 Çarşamba

20 ÜLKEYE İHRACAT

Ortez protez üretiminde yeni projeler geliştirmeleriyle, sürekli teşvik aldıklarını kaydeden Proted Genel Müdürü İlhan Şahin, başta Amerika ve Avrupa ülkeleri olmak üzere 20’den fazla ülkeye ihracat yaptıklarını belirtti.

Hacettepe Üniversitesi Makine Mühendisliğini bitirdikten sonra aynı okulda öğretim görevlisi olarak çalışırken, 1992 yılında tüm riskleri alarak bu işe başladıklarını dile getiren Proted Genel Müdürü İlhan Şahin, ortopedist, sağlık danışmanı, fizyoterapist ve protez ortez teknikeri olmak üzere 4 farklı uzman ile kurduklarını kaydetti. Avrupa’ya yetebilecek protez ayak kapasitesi olduklarını ifade eden Şahin “Avrupa’nın 22 ülkesine ihracat yapıyoruz. 164 çeşit ayak üretiyoruz. Sistem de tek bir halkanın olması ile bir yere ulaşılamayacağını, zincir oluşturulması için sadece protez üretmekle kalmıyoruz, onların adaptörleri ve bağlantı noktalarını da geliştiriyoruz. Hatta talaşlı imalat işin içine girebiliyor. Son teknolojik tezgahlarda üretim yapıyoruz. 7 bağımsız farklı birim altın da; pedilen, PVC, ahşap, sünger, paketleme –ambalajlama, kalıphane ve montajdan oluşmaktadır. Bu birimlerin her biri birbirinden bağımsız olarak çalışır.” dedi. Personel içi eğitime önem verdiklerinde değinen Şahin, iş sağlığı ve güvenliği, kalite yöntemi gibi konularda meslek içi eğitimler verildiklerine dikkat çekti.


“Sürekli Proje Geliştiriliyor”
Geçen sene Sanayi Bakanlığının gerçekleştirmiş olduğu 1000+1000 Projesi kapsamında bin firmanın Güneydoğuya ayrıldığını vurgulayan Şahin,”Bin firma da Türkiye genelinde teknolojik olarak ilerlemiş olanları desteklemek istedi. Türkiye’de projesi kabul edilen ilk 10 firma içerisinde yerimizi aldık. İki projemiz TÜBİTAK tarafından kabul edilirken, ikisi de KOSGEB tarafından desteklendi. Projemiz içinde ortopedik ayaklar, mekanik eller, pnömatik diz eklemleri var. Bu projelerden de yola çıkarak freksiyonlu diz eklemi geliştirdik. Ayrıca TAI ile işbirliği yaparak kompozit sistemimizi geliştirdik. Dünyada dördüncü Türkiye’de ilk bu sistem üzerinde çalışmaktayız. Kompozit sistemin avantajları arasında hafif olması, titanyum ve aleminyumdan daha güçlü olması ayrıca uzun ömürlü olmasıdır.Hastanın üzerinde uygulandı, daha önceki kullandığı protez 2 kilogramağırlığında iken kompozit yarım kilogram bile gelmedi. Kompozit aynı zamanda esneme özelliğine sahiptir.” şeklinde konuştu.


“20’den fazla Ülkeye İhracat”
Hava basıncı ile çalışan diz eklemleri olan pnömatik diz eklemleri geliştirdiklerini belirten Şahin, Türkiye’de üretilmeyen ortez protez ürünün kalmadığına işaret etti. Avrupa 93/42/EEC Tıbbi Cihaz Direktifi’ne uygun olarak üretim yaptıklarını vurgulayan Şahin konu ile ilgili şunları sözledi: “Avrupa’da makine donanımı ve ekipman olarak ikinci sıradayız. İçerisinde Amerika ve Avrupa ülkelerinin de olduğu 20’den fazla ülkeye ihracat yapmaktayız. Ürün yelpaze genişliğinde ve bu kalitede üretim yapan başka bir firma yok. Türkiye de tekiz. Gelen talepleri karşılamakta güçlük çekiyoruz. Yurtdışında bir alternatif firma olarak yerimizi aldık.”

20 Ekim 2009 Salı

Maranki'den troid hastalığına karşı ceviz tavsiyesi



Prof. Dr. Ahmet maranki den troidi karşı bitkisel şifa karışım.Bir kaç adet cevizi bir su
bardağında bir kaç gün bekletin ve cevizi yedikten sonra suyunu için. Bu uygulamayı hergün
yaparsanız bir kaç hafta içinde kendinizdeki değişikliği farkedeceksiniz.

Prof dr. Ahmet Maranki Tavsiyesi
Ayrıca ceviz arasındaki perdeden 25,30 adetini bir litre suda bekletin ve onu da aynı şekilde
hergün tüketirseniz troide faydasını farkedeceksiniz

17 Ekim 2009 Cumartesi

SAĞLIK ÇALIŞANLARINDAN PROTESTO

Sağlık çalışanları, yürürlüğe girecek olan vatandaşlardan katkı payı alınması kararını protesto etmek için meydanlara inecek.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Eczacılar Birliği (TEB), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Türk Hemşireler Derneği (THD) ve Devrimci Sağlık İş Sendikası (Dev Sağlık-İş), ortaklaşa düzenledikleri basın toplantısında Genel Sağlık Sigortası'nda birinci yılında yaşanan sıkıntıları kaydedildi. Sağlık çalışanları, Yürürlüğe girecek olan vatandaşlardan katkı payın alınması kararını protesto etmek için meydanlara inecek. Birinci yılını dolduran Genel Sağlık Sigortası (GSS)'ndaki aksamalara tepki gösteren sağlık çalışanları, katkı payının alınmasını öngören düzenlemenin iptali için Danıştay'a dava açacak.

“Aile Hekimleri İçin 2 Tl, Devlet Hastanesi İçin 8 Tl, Özel Hastaneler İçin 15 Lira Katkı Payı”
Genel Sağlık Sigortası hizmete girdiğinde sağlık güvencesi olmayan hiçbir vatandaşın kalmayacağı ve herkesin sağlık sigortası kapsamında olacağına ilişkin vaatler verildiğini, bu vaatlerin yerine getirilmediğini savunan TBB Genel Merkezi'nde düzenlenen basın toplantısında konuşam alan TTB Genel Sekreteri Dr. Eriş Bilaloğlu, yürürlüğe girecek düzenlemeyle vatandaşlardan aile hekimleri için 2 TL, Devlet Hastanesi için 8 TL, özel hastaneler için 15 lira katkı payı alınacağını belirten Bilaloğlu, " GSS aynı zamanda eczacısından hemşiresine, taşeron işçisinden teknisyenine, hekimine, bütün sağlık çalışanlarının daha kötü koşullarda çalışmasına yol açan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın da bir parçası, tamamlayanıdır. GSS’nin 1. yılında hem finansal kriz hem de yönetememe krizi ayan beyan ortaya çıkmıştır. İktidarın sağlık çalışanlarına, onların temsilcisi örgütlerine rağmen “ben yaptım, oldu” anlayışıyla yaklaşımının faydası yoktur. GSS’nin 1. yılının gerçekçi bir değerlendirme için fırsat olarak değerlendirileceğini ummak istiyoruz. Sağlık çalışanlarını ve vatandaşın sağlığını piyasaya terk eden yoldan dönülmesi için GSS’nin 1. yılında Hükümeti bir kez daha hep birlikte uyarıyoruz: Vatandaşın cebinden, sağlıkçının emeğinden elini çek!" dedi. Bilaloğlu, vatandaşlardan katkı payının alınmasını içeren düzenlemenin iptali için Danıştay'a dava açacaklarını bildirdi.


“GSS’nın Birinci Yılın Sonunda Masal Olduğunu..”
Sağlıkta Dönüşümün vatandaşa her hangi bir getirisi olmadığını önceden söylediklerini hatırlatan SES Başkanı Bedriye Yorgun, “GSS’nın birinci yılın sonunda masal olduğunu ve 1 Ekim’de uygulamaya geçecek olan hastaların cebinden biraz daha paranın alınacağı ve özel sektörlere paranın aktarıldığı, ilaç tekellerine para aktarılacağı görülüyor” dedi.

“10 Bin Eczaneyi Önümüzdeki 6 Ay İçinde Batma Noktasına Gelecek”
24 bin eczacıyı temsilen geçtiğimizin yılın değerlendirmesini yapan TEB Genel Sekreteri Ecz. Özgür Özel, “Hasta katılım paylarının hem de 5510 sayılı kanununda 10 ve 20’yi aşamayacağını kanundaki düzenlemeyi genelgelerle değiştirmeye alışmış ve her seferinde
5510 Sayılı Kanunun 69-c maddesine aykırı bir düzenleme yapılarak aile hekimliği muayeneleri için de muayene katılım payı zorunluluğu getirildiği, bunun bir kanun maddesinin Tebliğle değiştirilemeyeceği gibi temel bir hukuki hatayı barındırdığı. İlaç fiyatlarında yapılan değişiklikler 10 bin eczaneyi önümüzdeki 6 ay içinde batma noktasına getirme ve özellikle halk tarafından tercih edilen fiyatı ucuz, uzun süredir kullanımda olan ilaçları ilaç tekelleri Türkiye’ye getirilmeyip yerine daha pahalı ilaçların piyasaya sürülmesi, ilaç yokluğundan endişe duyuluyor.” şeklinde konuştu.
Koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesine dikkat çeken Türk Hemşireler Derneği Başkanı Kezban Atakoğlu, "Hemşire kalitesi ne kadar yüksek olursa hastanelerde enfeksiyon oranı da o kadar düşük olur" dedi.

Taşeron Şirketler Aracılığıyla Sağlık Hizmeti
Sağlık sektöründe 200 bin taşeron işçi çalıştığını, taşeron şirketler aracılığıyla sağlık hizmeti verildiğini söylen Devrimci Sağlık -İş Sendikası Başkanı Sevinç Hocaoğulları ise, 200 bin civarında sağlık emekçisinin, hiçbir sağlık güvencesi olmadan askeri ücretle çalıştığını işaret etti.

15 Ekim 2009 Perşembe

KOSOVA İLE SAĞLIK İŞBİRLİĞİ


Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Kosova Sağlık Bakanlığı arasında ''Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşma'' imzalandı.


Bakan Akdağ, resmi davetlisi olarak Ankara'da bulunan Kosova Sağlık Bakanı Alush A. Agashi ile bir araya geldi. Sağlık Bakanı Akdağ, imza töreninde yaptığı konuşmada, Kosova Sağlık Bakanı Alush Agashi ve heyetini Türkiye'de ağırlamaktan mutluluk duyduğunu ifade ederek, Kosova'nın bağımsızlık ilanının Balkanlar'da kalıcı istikrar ve barış için çok önemli gördüklerini kaydetti.

“Her Yıl 100 Kosovalı’ya Ücretsiz Tedavi”
Bakanlık binasında gerçekleşen görüşme öncesi basın mensuplarına açıklamada bulunan Bakan Akdağ, Kosova ve Türkiye arasında her alanda işbirliğinin sürdüğünü dile getirerek, şunları kaydetti: “Sağlık, bu açıdan en önde gelen alanlardan biri olmaya devam edecektir. Bugün Sayın Bakan ile hükümetlerimiz arasında sağlık alanında işbirliği anlaşması imzalayacağız. Böylece Türkiye'de Kosovalı sağlık personelinin eğitimi, Kosovalı hastaların tedavileri, her yıl 100 Kosovalı kardeşimizin ücretsiz tedavileri gibi hususları geliştirebileceğiz. Anlaşma, Kosova ile Türkiye arasında karşılıklı personel değişimini, karşılıklı eğitimi, hasta tedavisini, ortak yatırımları, ortak bilimsel çalışmaları, sağlık sistemlerinin birlikte geliştirilmesi gibi hususları içine alıyor. Türkiye 7 yıllık önemli bir sağlık reformu tecrübesi ile bu alandaki tecrübelerini kardeş ülkelerle paylaşmaktan büyük bir memnuniyet duymaktadır. Değerli kardeşim Kosova Sağlık Bakanı Agashi'nin ziyaretinin işbirliğini güçlendireceğine inanıyorum. Bir kere daha Türkiye Cumhuriyeti olarak Kosova'nın yanında olacağımızı ifade etmek istiyorum.''

Türkiye'nin bölgede istikrar ve barış unsuru olduğunu vurgulayan Agashi, ''Bugün imzalanacak anlaşma Türkiye ile Kosova arasında işbirliğin ve ilişkilerin güçlenmesi açısından çok önemlidir. Bu anlaşma AB entegrasyonu ve işbirliği çerçevesinde yapılan bir anlaşmadır'' dedi.


“Türk Yatırımcıları Ülkemize Davet Ediyorum”
Türkiye'nin Kosova'nın sağlık alanında güçlenmesi konusunda verdiği desteğe teşekkür eden Bakan Agashi, “Sağlık hizmetlerinin kalıcı ve çağdaş standartlara ulaşması bakımından önemli bir anlaşma. Sağlık Bakanlığı aracılığıyla buradan Türk yatırımcılara seslenmek istiyorum. Kosova'da yatırım yapmak isteyen, ilgi duyan, bunlar devlet, özel sektör, özel yatırım olabilir. Bizim yasalarımız imkan verdiği ölçüde, Türk yatırımcıları ülkemize davet ediyorum. Bu anlaşma sağlık alanında, meslektaşlarımızın ve uzmanların eğitimi açısından önem taşıyor. İki ülke arasında tecrübe ve standartların yükselmesi açısından da faydası olacağını düşünüyorum.” dedi.
Konuşmaların ardından Akdağ ve Agashi, sağlık alanında işbirliğini içeren anlaşmayı imzaladı.

“Domuz gribi dünyada çok hızlı bir şekilde yayılacak”
“Hac konusunda sağlık meselelerini Suudili yetkililer yürütüyor. Kesinleşmiş kararlar mevcut değil. Hastalıklar ile ilgili veriler toplanıyor. Bununla ilgili Bakanlığımız konuyu yakından takip ediyor” şeklinde konuştu.
Bakan Akdağ, bakanlıkta gerçekleşen imza töreninin ardından bir gazetecinin hacdaki Müslümanların domuz gribine karşı almaları gereken önlemlerle ilgili sorusu üzerine, şu yanıtı verdi:”Bu husustaki uygulamalar, Dünya Sağlık Örgütü ve hac konusundaki sağlık meselelerini yöneten Suudi yetkililerin temel yönlendirmeleri doğrultusunda yapılacaktır. Henüz kesinleşmiş kararlar mevcut değil. Bu kararların kesinleşmemiş olmasının en önemli nedeni, hastalıkla ilgili verilerin henüz toplanıyor olmasıdır. Ayrıca hastalığın aşı ile ilgili gelişmelerinin de henüz tamamlanmamış olmasıdır. Önümüzdeki bir ay gibi bir sürede bunlar netleşecektir. Biz de vatandaşlarımızı koruyacak biçimde kararlarımızı Diyanet İşleri Başkanlığı ile birlikte vereceğiz. Konuyu çok yakından takip ediyoruz.”
Bakan Akdağ, domuz gribine ilişkin başka bir soru üzerine, ''Bu hastalık, bütün dünyada önümüzdeki aylarda çok hızlı bir şekilde yayılacak. Burada önemli olan kendi ülkemiz açısından bu yayılmayı yavaşlatmak, riskli grupları iyi korumak, onları aşılamaktır. Ne yapacağımızı bilmektir. Çok insan hastalanacaktır, buna hazırlıklı olalım'' dedi.

11 Ekim 2009 Pazar

İNTANİYE KLİNİĞİ NASIL OLMALI?

Herhangi bir salgın durumunda hastaneden bağımsız şekilde hareket edilebilecek kliniğe taşındıklarının bilgisini veren Ankara Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü Klinik Şefi Prof. Dr. Mehmet Taşyaran, son dönemlerde sıkça karşılaşılan enfeksiyon sorunlarının önlenmesinde ilk adım olarak dikkat edilmesi gerekenin el antiseptiği kullanımının arttırılması olduğunu kaydetti.

Ankara Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği yeni yerine taşındı. 2005 yılında hastanenin farklı bölümüne kurulan klinik hakkında bilgi veren Ankara Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü Klinik Şefi Prof. Dr. Mehmet Taşyaran, “Hem hastane ile bağlantılı hem de bağımsız konumdayız. Şöyle ki, servisimizin giderleri hastane genelinden ayrı. Enfeksiyon hastalıklarında dikkat edilmesi gereken en önemli konu, hastaların uygun önlemler altında izlenebilir şartlara sahip kliniklerde izlenmesidir. Hasta odalarının havalandırılması, temizliği yanında, ayrıca hasta refakatçilerinin ve personelin sağlığının korunmasına da dikkat edilmelidir. Enfeksiyon servisindeki odalar mümkünse tek kişilik olmalıdır. Kliniğimizin yeni yerleşimi sayesinde izolasyon önlemleri ile izlenmesi gereken herhangi bir hastalığın varlığı veya artışı durumunda hastaların hastane içine girmeden kliniğimize ulaşabilmesi de sağlanmıştır.” dedi.
Solunum yoluyla bulaşan enfeksiyonlar, fekal oral bulaşan enfeksiyöz hastalıkların önlenmesi açısından servisin özelliklerin önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Taşyaran, dört adet tek, dört adette iki kişilik olmak üzere toplam sekiz oda da 12 yatak ile hizmet verdiklerini kaydetti.

Moleküler Mikrobiyoloji Laboratuvarı
Rutin laboratuvarlardan ayrı bir laboratuvarın klinik içerisinde bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Taşyaran, “Hastanemiz mikrobiyoloji laboratuvarında Türkiye genelindeki hastanelerden farklı olarak serolojik tetkikler, kantitatif HBV DNA, kantitatif HCV RNA testleri çalışılmakta, tüberküloz PCR tetkiki yapılmaktadır. Ayrıca hepatit B enfeksiyonunda ilaç direnci sonucunu da verebilmekteyiz. Ankara’nın merkezindeki bir hastanenin enfeksiyon kliniğine ait hasta yatağı sayısı çok fazla değil, ancak kliniğimiz enfeksiyon hastalarının izlemi açısından uygun koşullara sahip oldu.” şeklinde konuştu.

Her Odaya El Antiseptiği
Bir şef yardımcısı, altı uzman ve beş asistan ile kendi klinikleri dışında hastane enfeksiyonlarının önlenmesi ve kontrolü, bu konuda personel eğitimini de yürüttüklerini belirten Prof. Dr. Taşyaran, sağlık çalışanlarının el hijyenine dikkat etmelerinin son derece önemli olduğuna dikkat çekti. Her hastaya temastan önce ve sonra mutlaka ellerin su ve sabunla yıkanması veya susuz el antiseptikleri ile ovulması gerektiğini de kaydetti. Enfeksiyon hastalıkları servisinde yatan hastaların taburcu olduktan sonra, yerine yeni hasta yatmadan önce alınması gereken önlemlerin de olduğunu belirtti. Personelin bu konuda bilgilendirilmiş olması, ayrıca iyi bir denetleme mekanizmasının da olması gerektiğini vurgulayan Taşyaran “Hastane Enfeksiyon Kontrol Komitesini faaliyetlerini de yürütüyoruz. Hastane enfeksiyonu sürveyansı yapıyoruz, hastane enfeksiyonlarının önlenmesinde gereken önlemleri, etken olarak saptanan mikroorganizmaları, direnç paternlerini, klinikteki diğer hastalar için alınması gereken önlemleri, hasta yakınlarının hastalarıyla temas ederken almaları gereken önlemleri biz belirliyoruz. Tüm personelin aşılarının takibinden, herhangi bir yaralanma durumunda alınması gereken önlemlerden de biz sorumluyuz. Hastanenin genelinde uyulması gereken pek çok talimatı hazırlıyoruz.” bilgisini verdi.

İzolasyon Odalı Yoğun Bakım Ünitesi
Prof. Dr. Taşyaran şöyle devam etti:”Yoğun bakımımız izolasyona imkan tanıyan, hastane enfeksiyon oranlarının düşük tutulmasını sağlayacak şekilde organize edilmiş durumda. Dirençli mikroorganizmayla enfekte olmuş hastayı tespit ettiğimizde tek kişilik odada yatırma imkanımız mevcut.” El antiseptiğinin her odada bulunmasının çok önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Taşyaran, merkezi sterilizasyon ünitesinin standartlara uygun yapılmasının da önemli olduğunu kaydetti.

10 Ekim 2009 Cumartesi

112 MAZERET KABUL ETMİYOR

Etlik İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yapılan törenle 10 ambulans helikopter hizmete başladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın katıldığı toplantıda Başbakan Erdoğan, “Artık 'kar yağdı, yollar kapandı' gibi gerekçeleri mazeret kabul etmiyoruz” dedi.

Sağlık Bakanlığı'nın 112 Hava Ambulans filosuna 10 helikopterin daha katılması dolayısıyla Etlik İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde bir tören düzenlendi. Koçoğlu Havacık ana yükleniciliğinde 7 olan ambulans helikopter sayısı 17'ye çıkartılırken, 10 helikopterin hizmete başlaması törenine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, TBMM Sağlık Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl ve çok sayıda davetli de hazır bulundu. Başbakan Erdoğan yaptığı konuşmada, 28 Ekim 2008'de ilk ambulans helikopter hizmetinin Ankara'da devreye sokulduğunu hatırlatarak, “1 yıl içinde 5 ilin daha ambulans helikopter hizmetiyle tanıştı. Bugünkü törenle 10 helikopterin daha devreye sokulacağını ve toplam sayının 17'ye çıkacak. Bir de yedek helikopterin buna ilave edilerek 18 helikopterin bu alanda hizmet verecek” dedi.

10 Helikopterin 2'si Ankara ve İstanbul'a, Diğerleri 8 İle Gönderilecek
Ankara'da ve İstanbul'da 1'er ambulans helikopter bulunduğuna dikkat çeken Başbakan Erdoğan, bu iki ile birer helikopter daha kazandırılacağını ifade etti. Başbakan Erdoğan, “Geri kalan 8 helikopter ise Adana, Afyon, Bursa, Çanakkale, Konya, Samsun, Trabzon ve Van'a gönderilecek. Bu illerin bölge merkezleri olarak seçildi ve helikopterler o bölgelerde hizmet verecek. Eylül ayında 2 hava ambulans uçağı ihalesi gerçekleştirilecek. Bugüne gelinceye kadar çok mücadele ettik ve alımdan öte 'rent a car' sistemiyle bu işi yürütmeyi hedefledik. Türkiye'de artık vatandaşlar, bir sosyal devletin sağlaması gereken imkanların büyük çoğunluğundan faydalandı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin sosyal güvenceye harcadığı para, bu dönemde olduğu gibi hiçbir zaman olmamıştır. Bunun bedeli yok. 'Efendim bütçe açık veriyor', ne verirse versin. Bütçe açık veriyor diye bunu önleyemezsin, bunu durduramazsın. Çünkü bu işin bedeli olmaz. Ne gerekiyorsa onu yapacağız. Daha çok eksiğimiz var, her şey bitmiş değil. Zaman zaman benim, bakanlarımla bu konuda anlaşmazlıklara düştüğüm de oluyor. Bu konuda atmamız gereken adımlar var. Bir yarış halindeyiz. Bunu başarmamız lazım." şeklinden konuştu.

“Vatandaş Ahmet Bile 'Ben Arabamla 112 Acil'e Girebilirim' Diyebilecek”
Özel sektöre ait ambulansların da Sağlık Bakanlığı ile koordineli olarak hizmet verdiğine işaret eden Başbakan Erdoğan, bunları daha da geliştireceklerini ifade etti. Başbakan Erdoğan, vatandaş Ahmet'in bile 'ben arabamla 112 Acil'e girebilirim' diyebileceğini vurguladı. İngiltere'de bunun uygulamasının bulunduğuna dikkat çeken Başbakan Erdoğan, araçların donanımının buna göre yapılacağını kaydetti. Başbakan Erdoğan, bunları gerçekleştirdiklerinde zaman kaybının minimize olacağını söyledi. Bir art niyet olduğunda Sağlık Bakanlığı'nın gerekli incelemeleri yaptığını ifade eden Erdoğan, "Ben art niyet olacağına da asla ihtimal vermiyorum. Çünkü 112 Acil'de görev alan tüm arkadaşlarımın birer gönül erdi olduğuna inanıyorum" diye konuştu.

“Sağlık Personeli, 'Bir Hastanızdan Aldığınız Hayır Dua Size Yeter de Artar’”
Artık 'kar yağdı, yollar kapandı' gibi gerekçeleri mazeret kabul etmediklerini söyleyen Başbakan Erdoğan, şartları en son noktaya kadar zorlayacaklarını ve artık sudan bahanelerle vatandaşların sıkıntılı anlarını ölümcül vakalara dönüştürmeyeceklerini vurguladı. Bunun için dere tepe aşılarak Türkiye'nin dört bir yanında helikopterlerin hizmet vereceğini kaydeden Başbakan Erdoğan, hata payının minimize edileceğini ifade etti. Erdoğan, "Annelerin sıkıntıları, hastaların yaşadıkları sıkıntılar, kızaklarla hastaların çekilmesi dönemini artık tarihe gömüyoruz. Sağlık personeli, 'bir hastanızdan aldığınız hayır dua size yeter de artar’. Bunun parayla pulla ölçülemez, manevi boyutu tartışılamaz. Türkiye'nin yaşadığı tüm sıkıntılar aşılabilecek. Yeter ki kardeşliğimizi, birliğimizi, dirliğimizi, bütünlüğümüzü muhafaza edelim. Devlet-millet dayanışmasını muhafaza edelim. İnanın aşamayacağımız hiçbir engel yoktur. Ne olur birbirinize güvenin, kendinize güvenin. İnanın bugün elde ettiğimiz sonuçlardan çok daha iyisini yarın elde edebiliriz." değerlendirmesini yaptı.

"17 Helikopter Tüm Türkiye'ye Hizmet Verecek Şekilde Konuşlandırıldı"
Türk halkına yakışan bir hizmeti bütün Türkiye'ye yaygınlaştırmanın mutluluğunu yaşadıklarını dile getiren Sağlık Bakanı Recep Akdağ, helikopterlerin alımından bakımına, sigortalanmasından uçuşuna kadar bütün işlerin ihale edildiğini kaydetti. Bakan Akdağ, özel olarak havada müdahale eğitimi alan personelin de bu sürece dahil edildiğini belirterek, 17 helikopterin tüm Türkiye'ye hizmet verecek şekilde konuşlandırıldığını anlattı. Belli daireler tespit ettiklerini, her helikopterin o daire içindeki illere, ilçelere, köylere, mecralara varıncaya kadar hizmet edeceğini bildiren Bakan Akdağ, Türkiye'de 112 Acil Sağlık hizmetlerinin, dünyanın sayılı ülkelerinde verilebilecek bir seviyeye geldiğini söyledi. Bu yıl içinde hava ambulans uçaklarının da ihale edilmesiyle havada sağlık hizmetini bütün Türkiye'ye ulaştıracaklarını vurgulayan Bakan Akdağ, “Bu hizmetler tüm ülkeye ücretsiz olarak, üstün bir kaliteyle sunulan sistemler ve çok az ülkede bulunuyor. Türkiye'nin dört bir yanında vatandaşlar 112 numaralı telefonu çevirdiklerinde onların imdadına hızır gibi koşacak bir acil sağlık sistemi bulunuyor. Türkiye'de hala 112'yi gereksiz arayanlar ve ambulanslara yol verme kültürünü geliştirememiş bulunanlar var.” dedi.

Konuşmaların sonunda Koçoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Koçoğlu, Başbakan Erdoğan'a 112 Hava Ambulans Helikopteri maketi hediye etti. Başbakan Erdoğan daha sonra hava filosuna katılan yeni helikopterlerin bulunduğu piste geçerek yetkililerden helikopterlerin özellikleri ve donanımlarıyla ilgili brifing aldı.

9 Ekim 2009 Cuma

“TÜRKİYE’NİN ADINI DUYURACAĞIZ”

5 farklı Proje ile 60’a yakın kurum ve kuruluşa hizmet verdiklerini belirten BMBSOFT Genel Müdürü Burhan Buruk, “Sağlıkta, Coğrafi Bilgi Sistemi Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyor” dedi.

2003 yılından bu yana bilişimin sağlık yazılımları alanında hizmet verdiklerini dile getiren BMBSOFT Genel Müdürü Burhan Buruk, 60’a yakın kurumda 5 farklı ürünü bilişim sektörüne kazandırdıklarını kaydetti. 1997’li yıllarda sağlık bilişimi alanında belirlenmeye başlayan temel standartların, bugünlere gelindiğinde ise ciddi ivme kazanmış olduğunun görüldüğünü belirten Buruk, yapmış oldukları birçok projenin 1000 kullanıcının üzerinde hastane ve il sağlık müdürlüklerinde kullanıldığını belirtti. Microsoft, IBM ve Oracle’ın çözüm ortağı olduklarını sözlerine ekleyen Buruk şöyle devam etti: ”ISO 9001 ve ISO 27001” kalite belgeleri ile hizmet vermekteyiz. Kendi ürünümüz ve projemiz olan, Sağlık Bilgi Sistemleri ile entegre çalışan, Coğrafi Bilgi Sistemi(CBS) projemiz Çankırı ilinde uygulanmaya başlandı. Yöneticiler ve aile hekimleri tarafından ETF ve hasta verilerinin uydu görüntüleri üzerinden izlenebilmesi, coğrafya üzerinde hızlı bilgi sahibi olma, neden sonuç ilişkisinde hızlıca yorum yapma imkanı sağlamasından dolayı yoğun ilgi görmekte. Sistem bu yönüyle Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyor. Sistemde oluşmuş veri tabanı üzerinden kullanıcılarına yüzlerce çapraz sorgu yapma imkanı sağlanmaktadır. CBS’ de hekimlerce teşhisi konulmuş hastanın yaşadığı coğrafya ile etkileşimi takip edilerek aile hekimlerine yeni bir bakış açısı kazandırılmaktadır. Hastaların hangi coğrafyada bulunduğunu bilmek, aynı türdeki hastalık grupları arasında ilişki kurabilmek hayati öneme sahiptir. CBS ile uydu görüntüsü üzerinden iki nokta arasındaki mesafe kolayca tespit edilebilmekte, salgın hastalığın hangi bölgede yoğunlaştığı kolaylıkla görülebilmektedir. Su ve hava kirlilikleri izlenebilmektedir. Enfeksiyon vakaları ile ilgili sorgulamalar yapılabilir, tanısı konulan hastalıkların tek bir ekrandan epidemiyolojik araştırmaların yapılmasına yardımcı olabilir.” bilgisini verdi.

Aile Hekimliğindeki Avantajlar
CBS’nin bir diğer özelliğinin de Aile Hekimliği Bilgi Sistemi ile entegre çalışabilmesi olduğunu ifade eden Buruk, aile hekimlerinin günlük hastaları ile ilgili sisteme girdikleri verilerin online olarak uydu görüntüleri üzerinden yöneticilere ve hekimlere yoruma hazır olarak sunulduğunu iletti. Bu projenin önemli farklılıklarından birinin de, hasta panellerinin girilen veriye bağlı renk değiştirmesi olduğunu vurgulayan Buruk, “Örneğin tansiyonu yüksek bir hastanın panel rengi kırmızı olurken, kan değerleri düşük bir hastanın ise sarı renk almaktadır. Bugüne kadar bilinilenin dışına çıkan yepyeni bir uygulama. Farklı noktalara verileri gönderme ve almada kolaylıkları sağlamakta, hem online, hem offline çalışabilme özelliği yanında diğer dillere de kurulum ile dönüşebilmektedir. Aile hekiminin bilgisayarına virüs girmesi, bilgisayarının çökmesi gibi durumlarda Müdürlükten hekim, bütün verilerini geri alabilmektedir.” dedi.

Hedef Yurtdışında Kendimizi Kanıtlamak
Dünyada birkaç ülkede benzer yazılımlar üzerinde çalışıldığını dile getiren Buruk, “Bu projenin gelişimi ve üretimi tamamen kendi ürünümüzdür. Tüm alt yapısı ile kendi ekibimiz tarafından geliştirildi. Hedefimiz Aile Hekimliği ve sağlık sistemi ile entegre CBS projesini yurt dışına taşımak. Türkiye’nin adını başarılı sağlık bilişim çalışmaları ile duyurmaktır.” şeklinde konuştu.

8 Ekim 2009 Perşembe

300 BİLİM İNSANININ 10 YILLIK YANLIŞLARINI, BİR TÜRK BİLİM İNSANIMIZ DÜZELTTİ

Doçentliğinin ardından akademik çalışmalarını özgün araştırmalara ve inovasyonlara yoğunlaştıran Ankara Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Biyokimya Klinik Şefi Prof. Dr. Özcan Erel, uluslararası alanda birçok yeni buluşa imza attı.

Laboratuvarında 3 bin saat aktif ve etkin çalışmayla, vücuttaki antioksidan moleküllerin tamamının tek bir testle pratik olarak ölçülebilmesini sağlayan uzun ömürlü, dayanıklı ve tam otomatik yeni testi geliştiren Ankara Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Biyokimya Klinik Şefi Prof. Dr. Özcan Erel, geliştirdiği testlerin; damar sertliğine, kansere, erken hücre yaşlanmasına ve 100’den fazla hastalığın oluşumuna zemin hazırlayıcı risk düzeyinin sayısal olarak ölçülebilmesini sağladığını belirtti.

Çok sayıda atıf alan çalışması hakkında Prof. Dr. Erel şöyle konuştu: “Normal şartlarda sağlıklı bir vücuttaki oksidanlar ve antioksidanlar denge halindedirler. Çeşitli hastalıklarla ve sigara gibi zararlı dış etmenlerle oksidan moleküller artar ve bunu mevcut antioksidanları etkisiz hale getiremezler. Sonuçta denge oksidan moleküller tarafına kayar ve oksidatif stres oluşur. Laboratuarımızda 3 bin saatlik etkin çalışmayla vücudun toplam antioksidan seviyesini (TAS) ölçen yeni nesil, tam otomatik, kolay, pratik ve ucuz bir ölçüm kiti geliştirdik. Yöntemimizi özgün bir uluslar arası dergide yayınladık. Bu yöntemimiz dünyanın dört bir yanında kullanılmakta çok sayıda uluslar arası atıflar almaktadır.


Bu buluşumuzun ardından dengenin oksidan tarafını da ölçebilecek bir test geliştirmeyi hedefledik. Bu buluşumuzu gerçekleştirmemiz önceki kadar uzun sürmedi ve yaklaşık bin saatlik etkin çalışmayla dünyada ilk ve tek “Toplam Oksidan Seviye”, (TOS) kitini icat ettik ve uluslar arası en iyi dergilerde yayınladık. Bu çalışmamız çok uzun süre derginin en çok okunan makalesi unvanını taşıdı. Bu testimizi geliştirmeye çalışırken dünyada mevcut benzer testler ile sonuçları karşılaştırdık. Çalışılan kitlerin Biri İtalyan- Alman, diğeri Amerikan menşeliydi. İlki, 10 yıldır dünyanın en gelişmiş üniversitelerinde kullanılmakta, patentli ve 300 adet uluslar arası makalede atıfa sahipti. Hatta bu kiti birkaç tane de Türk araştırmacı da çalışmalarında kullanmışlardı. Amerikalıların geliştirdiği otomatik olmayıp elle ölçülen manuel bir test olup kısıtlı olarak kullanılmaktaydı. Bizim geliştirdiğimiz tam otomatik testin sonuçlarını bu iki test sonuçlarıyla karşılaştırdığımda, her iki test ile uyumlu olması gerekiyordu. Amerikalıların testleri ile uyumlu olduğu halde, Avrupalıların testi ile uyum olmadığı gibi sonuçlar tam tersti. Yaptığım deneyler sonucunda Avrupa kitinin bozuk olmaktan öte, tam ters ölçtüğünü ispat ettim... Bu test kullanılarak yapılan tüm araştırmaların ve sonuçlarının geçersiz olduğu ortaya konuldu ve bu durum uluslar arası dergilerde yayınlandı.” dedi.


“Tuz Ölçmeye Çalışırken Şekerin Sonucu Çıkıyordu”
Testin yanlışlığının örneği, adeta vücutta tuz düzeyinin ölçülmeye çalışılırken şekerin sonucunun rapor edildiğini örnek vererek anlatan Prof. Dr. Erel, 300 yayında bu test kullanıldığını ve yapılan tüm çalışmaların sonuçlarının geçersiz olduğunu belirtti. Kullanılan tampon, substrat ve interferenslerin yanlışlığının ispat edildiğini dile getiren Prof. Dr. Erel, bu çalışmasının son yılların en çok okunan makalesi olma özelliğini taşıdığını bildirdi.

Amerika’da Türkler
Amerika’da 78. si düzenlenen Biyokimya Kongresi ve Fuarına, Türkiye’den ilk ve tek olarak katıldıklarını ve yeni inovasyon ürünlerini sergilemenin heyecan ve gururunu taşıdıklarını ifade eden Prof. Dr. Erel, “Dünyadan katılan 635 uluslararası firmadan sadece bir Türk firması vardı. Hem bilimsel, hem de ticari alanda ülkemiz açısından çok güzel bir başarı oldu.” şeklinde konuştu.


Paraoksonaz Enzimi ve Testi
Geliştirdiği TAS ve TOS kitlerimizin ardından, inovasyon hızını kesmeden yeni, orijinal, dünyada ilk ve tek, yeni testler geliştirmeye devam edeceklerini dile getiren Prof. Dr. Erel, “TAS ve TOS’un ardında sırada PON kitinin geliştirilmesi vardı. PON kelimesi paraoksonaz enziminin kısaltılmış bir ifadesidir. Paraoksonaz enzimi, damar sertliği, koroner kalp hastalıkları ve ateroskleroza karşı koruyucu işlevi iyi bilinen iyi huylu kolestrolün (HDL’nin) adeta motoru durumunda bir enzimdir. Çeşitli görevleri olmakla birlikte, en önemli görevi damar sertliğine yol açan kötü huylu kolesterolün (LDL-kolesterol) oksitlenmiş (bozulmuş) kısmının uzaklaştırılmasını sağlar. Şimdiye kadar yapılan testlerle HDL ağırlığı ölçülüyordu, buluşumuzla artık fonksiyonunu da ölçebilmekteyiz. Hekimler HDL ve LDL oranlarına göre kalp damar hastalıkları için risk hesap ediyorlardı. Ama bu risk hesabı zayıf kalmaktadır. Bu durum tıpkı arabaların güçlerinin motorlarının silindir hacmiyle ifade edilmesiyle, beygir olarak değerlendirilmesi durumu gibidir. Geleneksel yöntemde HDL-kolesterol antiaterojen aktivite değerlendirmesi yapmak için ağırlık olarak ölçülmektedir. Oysa miktarı yüksek olduğu halde etkisiz veya etkisi zayıf HDL- kolesterol olguları da karşımıza çıkmaktadır. Projelendirilmesi, üretimi yüzde 100 ülkemizde gerçekleştirilen, dünyada ilk ve tek paraoksonaz aktivitesi ölçüm testiyle artık HDL-kolesterolün antiaterojen enzim aktivitesi de ölçülebilecektir. Çeşitli bilimsel çalışmalarda bu enzim aktivitesinin yüksek olduğu kişilerin kalp damar hastalıklarına daha az yakalandıkları ve uzun ömürlü oldukları rapor edilmiştir. İleride, diyabetin uzun süreli metabolik kontrolünde de Hemoglobin A1C’nin de ötesinde karaciğerin metabolik fonksiyonlarının izlenmesinde, komplikasyon risk analizlerinde kullanılabilecek potansiyele sahip olduğunu düşünmekteyiz. Birkaç yıl içinde bu testin yaygın olarak kullanılacağını öngörmekteyiz.” bilgisini verdi.


“Onların Geleceği Bizim Geçmişimiz”
Paraoksonaz testinin karaciğer fonksiyonları, diyabet ve ateroskleroz alanlarında yapılacak çalışmalar için uygun bir test olduğunu belirten Prof. Dr. Erel, geliştirdikleri testin 10 dakikada sonuç veren pratik bir test olduğunu kaydetti. Yapılan uluslararası yayınlarda bu testin gelecek yıllarda geliştirilebileceğinin öngörüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Erel, “Biz, bu testi geliştirdik. Onların gelecek zamanı bizim için geçmiş zamandır.” Yorumunu yaptı.

7 Ekim 2009 Çarşamba

ACİL TIP UZMANLARI DERNEĞİ

Ülkemizde hastanelerde en çok başvurulan bölüm olan Acil Servislerde görev yapan Acil tıp uzmanlarının tanınmaması ve gereken değerin verilmemesi üzerine Acil Tıp Uzmanları Dernek Başkanı Doç Dr. Başar Cander ile konuştuk.

Esra Öz: Derneğiniz hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Doç Dr. Başar Cander:
Acil Tıp Uzmanları Derneği 1999 yılında Bursa’da ülkemizde acil tıp uzmanlık dalının kurucusu olan John Fowler başkanlığında bir ekip tarafından kuruldu.Ülkemiz acil tıp uzmanlığıyla 1993 yılında tanışmış ve 1994 ten itibaren acil tıp uzmanlık eğitim programları 2-3 üniversitemizde başlamıştı.İlk acil tıp uzmanları 1998 yılının sonunda eğitimini tamamladı.Bunun hemen akabinde 1999 yılında uzmanlık derneği kurulmuş oldu.Derneğimiz için bu yıl özel bir yıl 10. yılımızı kutluyoruz. 2006 yılında genel kurulda alınan karar sonucunda dernek merkezimiz Ankara’ya taşınmış bulunuyor

E.Ö.: Ne gibi faaliyetleriniz var? Derneğinize kimler üye olabiliyor? Şu anki üye sayınız nedir?
B.C.:
Branşımız Türkiye’de en genç branştır ama aynı zamanda en çok ihtiyaç duyulan branştır.Dernek olarak bir taraftan acil tıp dalının yeni olmasından kaynaklanan çeşitli sorunlarla uğraşırken bir taraftan da her derneğin yaptığı eğitim çalışmaları,kurslar, kongreler gibi aktivasyonları gerçekleştiriyoruz.Acil tıp sistemlerinin iyileştirilmesi günümüzde en önemli gelişmişlik kriterlerinden biridir.Bu yüzden Sağlık Bakanlığıyla ortak olarak sistemin yeniden nasıl kurulacağını ve ileriye dönük planlamaların nasıl yapılacağını belirlemeye çalışıyoruz.Acil Tıp çalışmalarının özlük haklarının iyileştirilmesi de acil tıp hizmet kalitesinin artmasında en önemli faktörlerden biridir.Bu yüzden bu konuda da çalışmalar yapmaktayız.Her yıl ulusal kongre ve en az 2 bölgesel sempozyum düzenliyoruz.Bu çalışmalarda hem acil tıp çalışanlarını bir araya getiriyor, hem de alanımızdaki son gelişmeleri içeren derslerle bilimsel eğitime katkıda bulunmaya çalışıyoruz.Çeşitli kurslarımız var.Türk Kardiyoloji Derneğiyle ortak düzenlediğimiz İleri Kardiyak Yaşam Desteği Kursları var.Bu aslında bütün branşlara hitap eden bir kurs.Temel ultrasound kurslarımız var acil durumlar için.Bunun dışında ilk yardım kursları düzenliyoruz. Camiamızla ilgili bilimsel çalışmaların yayınlandığı Akademik Acil Tıp Dergisi var.Yılda 4 defa düzenli olarak yayınlanıyor.Kitap çalışmalarımız var Dernek üyelerimiz acil konularda eksik olan Türkçe kaynak kitaplar üzerinde çalışmalar yapıyorlar. Ayrıca derneğimiz EUSEM(Avrupa Acil Tıp Derneği) üyesidir. Hatta süreç olarak biz onlardan öndeyiz. Onlarla da ortak çalışmalarımız var. Avrupa Acil Tıp Eğitim müfredatının hazırlanmasında önemli görevler aldık ve hazırlayanlar arasında yer aldık. 2012 Avrupa Acil Tıp Kongresinin ülkemizde yapılması konusunda da ben bizzat söz aldım Ülkemizdeki uzmanların çoğu derneğimize üye 300 civarında acil tıp uzmanı var Bunların 250 den fazlası derneğimize üye. Ayrıca fahri üyelerimiz var Araştırma görevlileri fahri üye olabiliyor.300 civarında da fahri üyemiz var. Uzmanlık derneği olduğumuz için sadece uzmanlar asil üye olabiliyor. Sadece Acil tıp uzmanları üye olabiliyor

E.Ö.: Derneğinizin yeterlik kurulu ve yeterlik sınavı var mı? Yapılan sınavlar hakkında bilgi verir misiniz
B.C.:
Yeterlilik kurulumuz var ve bu ay içinde genel kurulda tekrar seçim yapılarak yenilendi.Bazı ön sınav çalışmaları yaptık. Şu an yeterlilik sınavı için hazır durumdayız.

E.Ö.: Branşınızı ve derneğinizi, dünya ile değerlendirdiğinizde nerede görüyorsunuz?
B.C.:
Acil tıp uzmanlığı tüm dünyada en çok ihtiyaç duyulan aynı zamanda en yeni branşlardan biridir.İlk olarak ABD de yaklaşık 40 yıl önce başlamıştır ve o günden itibaren hızla gelişmiş, ve en popüler branşlardan biri olmuştur.Bu gelişmede çeşitli faktörler rol almıştır.Bunlardan en önemlisi özlük haklarının daha iyi olmasıdır.Acil tıp uzmanlığının ABD de kazandığı başarılar Avrupa dışı ülkelerde de bu branşın oluşmasına yol açmıştır.Ülkemizde de1993’te ayrı bir branş olarak belirlenmiştir.Daha sonraki yıllarda yakın geçmişte Avrupa ülkeleri de acil tıp uzmanlığına zorunlu bir geçiş sağlamaya başlamışlardır.Acil servis hizmetlerinin önemi anlaşıldıkça ve insanların beklentileri arttıkça acil servis hizmetlerinin bu konuda uzmanlaşmış kişiler tarafından verilmesi kaçınılmaz bir olgu haline gelmiş ve tüm dünya ülkelerinde de hızla yayılmaya başlamıştır.Ülkem,iz bu konuda göreceli olarak erken yol almaya başlamışsa da istenilen düzeyde bir gelişme ve yaygınlaşma sağlanamamıştır.Çeşitli faktörler bu durumda etkin olmuştur.Acil tıp uzmanlığı çalışma koşulları en zor olan daldır.Zamanla yarış ve hata payının olmaması gerekliliği kadar tüm branş vakalarında da bilgili olmak ,çabuk karar verebilmek, gibi meziyetler çalışma hayatı boyunca gereklilik göstermektedir.Böyle zor ve meşakkatli bir işin başarılı şekilde ve arzulanarak yapılması için çaşitli ayrıcalıkların olması gerekmektedir.Ancak acil tıp uzmanları için ülkemizde böyle bir ayrıcalık olmadığı gibi yeni bir branşın kabullenmesi zorlukları da buna eklenmektedir.Bu yüzden acil tıp uzmanlığı istenilen düzeyde tercih edilen seviyeye ulaşamamıştır.Bu durum bu sistemde başarıyı engelleyen ve yavaşlatan bir faktör olmuştur.Derneğimiz bu konuda sürekli olarak iyileştirme önerileri, planlama yapmakta ve Sağlık Bakanlığı yetkilileriyle bu konuları paylaşmaktadır. Bunun dışında da EUSEM’le aktif bir çalışma ve işbirliği içindedir.Dolayısıyla dernek çalışmaları istenilen düzeylerde ancak belirlenen sağlık politikaları istenilen düzeyde değildir.Acil servise başvuran ve çok kritik durumda olan hastaların bakım kalitesinin geliştirilmesi tamamen branşımızın teşvik edilmesine bağlıdır.


E.Ö.: Dernek başkanlığınız süresince hedefleriniz nelerdir?
B.C.:
Daha önce belirttiğim gibi ülkemizde acil servise başvuran hasta sayısı rekor düzeydedir.Bir ülkede gelişmişliğin en önemli göstergesi zaman içinde bu zor dönemde verilen sağlık hizmetinin kalitesiyle ölçülecektir. BU yüzden bu hizmetlerin iyileştirilmesine yönelik çalışmalar öncelikli hedefimiz olmaktadır.Bu konuda Sağlık Bakanlığıyla işbirliği sonu8cunda önemli mesafeler kaydettik. Ancak bu hizmet kalitesinin artışı için acil tıp uzmanlığının en çok istenen en çok tercih edilen bir branş olması gerekmektedir. Bunun için özlük haklarının olabildiğince düzeltilmesi gerekmektedir. Bu yüzden özlük haklarımızın iyileştirilmesi yine öncelikli hedeflerimiz arasında yer almaktadır.Acil tıp uzmanlarının planlı bir şekilde görevlendirilmesi de eğitim kalitesinde artışa neden olacaktır.Bu yüzden az sayıda uzmanın en çok verimli olarak bölgelerde hizmet vermesi sağlamak için çalışmalar yapmaktayız.Çok geniş bir çalışma alanına sahip olan derneğimizin bütün çalışmalarının tüm üyelerin katılımıyla ve ortak çalışmalarla yürütülmesini hedefliyoruz.Bunun dışında yurt dışı özellikle Avrupa Acil Tıp camiasının bir parçası olarak Avrupa’daki acil tıp yapılanmasında yer almak ta önemli bir hedefimiz.


E.Ö.: Branşınızda yapılması gerekenler nelerdir
B.C.:
Bir çok uzman doktor hala acil tıp uzmanının ne yaptığını sormaktadır.Dolayısıyla bu konuda da ülkemizde sağlık camiasında bir bilinç oluşturmalıyız. Bu bilinci halka da yaymalı acil servise başvuran hastalar acil tıp uzmanı tarafından değerlendirilmeyi istemelidir. Acil tıp çalışanlarının karşılaştığı sorunları çözmeye gayret göstermeliyiz.

E.Ö.: Özellikle branşınızla ilgili bir beklentiniz var mı?
B.C.:
En önemli beklentim bu branşın öneminin kavranarak bütün ülkeye yaygınlaşmış olmasıdır.Bu şekilde acil servislerde profesyonel bir yaklaşımla hataların en aza indirgenmesidir.Acil tıp uzmanlığının önemini iyice anlaşılacağı ve hakkının verileceği günleri özlemle bekliyoruz

E.Ö.: Branşınızın uzmanlık süresi ve içeriği sizce yeterli mi, yan dal hakkında ne düşünüyorsunuz?
B.C.:
Şu anda uzmanlık süresi 5 yıl ve daha fazla bir süre zaten öngörülmüyor.Bu süre yeterli ancak şunu unutmamak gerekir ki her branşta eğitim ömür boyu olmalı ancak bu bizim branşta çok daha fazla belirgin hale gelmektedir.Ülkemizde 15 yıllık bir geçmişimiz var içeriği çoğunlukla yeterli olmakla birlikte bu branşın doğan ihtiyaçlardan dolayı her gün geliştiği görülmektedir. ABD Kanada gibi ülkelerde yan dal programları oturmuştur.Yakın gelecekte biz de de bunlara uygun yan dalların olacağını umut ediyoruz. Toksikoloji,travma, kritik bakım , acil pediatri gibi yandalar mevcut.Ülkemizde de özellikle acil pediatrinin bir an önce yan dal olması öncelikli ihtiyaç.Ancak diğer yan dalların da olması gerekiyor

E.Ö.:Branşınızın tercih edilme oranı nedir?
B.C.:
Maalesef ülkemizde acil tıp uzmanlığının tercih edilme oranı istenenin çok altında kalmaktadır.İdealist az sayıda insan dışında genelde çok tercih edilmemekte bu da gerek ekonomik şartların diğer branşlara göre iyi olmaması gerekse çalışma şartlarını ve stresin çok yüksek olmasından kaynaklanıyor.Zaten ülkemizde en büyük sorun bu ve bu her şeyi açıklıyor


E.Ö.:TUS sınavı hakkında ne düşünüyorsunuz? Uzmanlık eğitimi alabilmek için sizce nasıl bir yöntem olmalı?
B.C.:
TUS sınavı objektif ve merkezi sistem olması nedeniyle önceki uygulamalardan daha iyidir.Ancak bu konuda farklı bir sistem oluşturmalıyız.Herkesin uzman olabilmesinin önünü açmalıyız.Bunun için herkese 3 yıl pratisyen hekimlik yaptıktan sonra uzmanlık hakkı tanıyan bir sistem bu sorunu çözer.Bu şekilde pratisyen hekim ihtiyacı 3 yıllık çalışmayla çözümlenir.Sonra da herkese uzmanlık hakkı sağlanır.Çünkü eğitimin önüne engel konulmamalı

E.Ö.:Branşınızda özellikle üzerinde durulması gereken bir konu var mı?
B.C.:
Bu branş yüzyılın eşsiz branşıdır ve hak ettiği yere gelmesi için gereken bütün özendirmeler yapılmalıdır

E.Ö.:Derneklere örnek teşkil edecek çalışmalarınız nelerdir?
B.C.:
Tüm halka yönelik yaptığımız eğitim çalışmalarıyla birlikte sağlık camiasına verdiğimiz İleri Kardiyak Yaşam Desteği Kursları insan hayatına verilen en önemli katkı.Bu yüzden İKYD kuslarını çok önemsiyorum