25 Temmuz 2011 Pazartesi

KANTİN KİRALAMALARINI SAĞLIK BAKANLIĞI YAPACAK


Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurumlarındaki büfe, kantin, lokanta gibi ticari alanlar, Sağlık Bakanlığı tarafından kiraya verilecek.




Sağlık Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Memet Atasever, Sağlık Bakanlığına bağlı Kurum ve Kuruluşlar bünyelerinde bulunan ticari alanların kendilerinin kiraya vereceklerini açıkladı.
Yenilikle ilgili düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen ve 26 Nisan 2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6225 sayılı Kanunla yasalaştığını hatırlatan Atasever, “Yapılan bu düzenleme ile Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurumlarındaki ticari alanların (büfe, kantin, lokanta, vb.), Sağlık Bakanlığı tarafından kiralanmasının yolu açıldı. Düzenleme sonrası Maliye Bakanlığına başvuran Sağlık Bakanlığı Hastanelerdeki Ticari alanların kiralama yetkisini Maliye Bakanlığından aldı” dedi.

Hem Sağlık Bakanlığı Hem de Maliye Bakanlığı Kazanacak
Söz konusu yerlerin kiralanmasına ilişkin usul ve esasları düzenleyen protokolün Maliye ve Sağlık Bakanları tarafından imzalanarak yürürlüğe girdiğini belirten Atasever, iki Bakanlık arasında imzalanan protokol hakkında şu bilgileri verdi: “Sağlık Bakanlığı, Maliye bakanlığının elde etmiş olduğu kira gelirini ödeyecek, ayrıca mevcut ve yeni oluşturduğu yeni ticari alanlardan bunun üstünde elde etmiş olduğu kira gelirlerinin yüzde 30’unu Maliye Bakanlığına verecek. “Kazan kazan” şeklinde çalışacak sistemde hem Sağlık Bakanlığı hem de Maliye Bakanlığı kazanacak.”

Aile Hekimlerine Kiralama İşlemi de Sağlık Bakanlığınca Yapılacak
Aile hekimlerine kiralama işleminin de Sağlık Bakanlığınca yapılacağını dile getiren Atasever, buralardan elde edilen kira gelirlerinin, Sağlık müdürlüklerinin döner sermaye gelirlerine kaydedileceğini söyledi. Atasever şunları söyledi: “Gelirler, aile hekimlerinin kullandığı yerlerin kiralama öncesi her türlü bakım ve onarımlarını yapan Sağlık Müdürlüklerine önemli bir destek olacak. Uygulama ile kiralamalara ilişkin tüm işlemler bundan böyle Sağlık Bakanlığınca yerine getirileceğinden, bu alanda çıkan sıkıntılarda önemli ölçüde ortadan kaldırılmış olacak. Maliye ve Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan protokol doğrultusunda uygulamanın yönlendirilmesine yönelik Genelge Sağlık Bakanlığınca yayımlandı. Düzenleme ile Maliye Bakanlığının 25 milyon TL, Sağlık Bakanlığının ise 50 milyon TL yıllık asgari kazancının olacağı tahmin ediliyor “

22 Temmuz 2011 Cuma


Besin ögeleri 6 grupta toplanabilir.
1. Proteinler
2. Yağlar
3. Karbonhidratlar
4. Madenler (Demir, Bakır, Çinko )
5. Vitaminler(A,B,C,D,E )
6.Su
Beslenme programında gerekli olan çeşit ve miktarda besinler bulunmalıdır. Çünkü; her gruptaki besin maddelerinin vücuttu ayrı ayrı görevleri vardır. Bir besin maddesi, diğerinin işini yapamaz. Bu sebeple; hepsinden yeterince alınmalıdır.
Tablo 1 de her yaş grubunda besin öğeleri için tüketilmesi gerekli günlük miktarlar verilmiştir.
I. YETERLİ VE DENGELİ BESLENME İÇİN BESİNLERİN SEÇİMİ
Vücudumuzun ihtiyacı olan enerji, protein, vitamin ve madenlerin kaynağı yiyecek ve içeceklerdir. Yiyecek ve içeceklerimizi ihtiva ettikleri besin öğelerinin tür ve miktarları yönünden farklıdırlar. Örneğin; Yiyeceklerimizin bazıları enerji, bazıları protein, bazıları ise vitamin yönünden zengindirler. Yiyecekler vücudumuza sağladıkları yarar bakımından beş grupta incelenirler.

1. GRUP : Et, yumurta, tavuk, balık, kuru baklagiller, yağlı tohumlar.
Her türlü büyükbaş, küçükbaş hayvan, kümes hayvanları, balık, fasulye, nohut, börülce, mercimek, susam, fındık, fıstık ve yumurta bu gruba girer.
Bu grup yiyecekler protein, demir ve B vitamininden zengindirler. Her gün bu yiyeceklerin birin ya da birkaçının karışımından iki porsiyon yenilmelidir. (Bir adet yumurta, 3 adet ızgara köfte veya pirz bir kepçe baklagil yemeği, bir orta boy balık, 1 kepçe et yemeği bir porsiyondur.)
2. GRUP: Süt ve Türevleri:
Süt, yoğurt, peynir, çökelek, bu gruba girerler.. Kalsiyum, protein, A, B vitaminlerinden zengindirler. Bu gruptan her gün bir kibrit kutusu kadar peynir ve bir bardak süt ya da yoğurt yenilmelidir.


3. GRUP: Sebze ve meyveler
Yeşil yapraklar, turunçgiller, çilek, domates, şeftali, patates bu gruba girerler.
A, B’, C, E, K vitamini, demir ve kalsiyumdan zengindirler. Bu gruptaki yiyeceklerin bir kaçından günde çiğ ya da pişmiş olarak 3 4 porsiyon yenilmelidir. (Bir orta boy elma, portakal, şeftali, armut, bir kepçe sebze yemeği, 100 gr. üzüm, kiraz, 1 — 1,5 kepçe komposto içinde 4 — 5 adet meyve bir porsiyondur.)
4. GRUP: Tahıllar ve türevleri
Ekmek, pirinç ve bulgur pilavı ile tatlılardan yapılan börek, çörekler bu gruba girerler. Karbonhidrat ve B vitamininden zengin olup, zayıf protein kaynağıdırlar. Gündü çocuk için üç dilim ekmek ve 1/2 — 2 porsiyon makarna veya pilav yeterlidir. (1 kepçe makarna, pilav, 2 kesim orta boy tepsi böreği, 4—5 sigara böreği bir porsiyondur.)
5. GRUP: Yağlar ve tatlılar:
Sıvı, katı bitkisel ve hayvansal yağlar (tereyağı, ayçiçeği, mısırözü, zeytinyağı vs. ) ile şekerli maddeler (reçel, bal, pekmez vs.) bu gruba girerler. Bu yiyecekler enerji sağlarlar. Özellikle tahin helva demir ve proteinden, pekmez demirden zengindir. Bu gruptan günde 1—2 silme yemek kuşağı yağ ve yine aynı miktarda şekerli yiyecek alınması yeterlidir. Besin değeri yüksek olan tatlılar tercih edilmelidir.
4 ve 5. gruptaki yiyeceklerin günlük miktarları aktivite arttıkça artırılmalıdır.
Sağlıklı beslenme için besinlerin seçiminde; bu beş grup yiyecekten yaş, cins, fizyolojik durum, sağh1 durumu ve fiziki aktivite göz önüne alınarak belirli oranlarda alınmasına dikkat edilmelidir.
Ayrıca, her gruptaki yiyeceklerin iimkanlarımıza uygun olanını seçerek mevsimine göre en ekonomik ve yeterli, dengeli bir plan çizilmelidir.


Dengeli Beslenme Önerileri:

Doymuş yağ (tere yağ, kuyruk yağı) oranı yüksek besinleri daha az tüketin.Yeterli miktarda doymamış yağ (ay çiçek, mısırözü, soya, fındık, zeytin yağı) almaya dikkat edin. Yarım yağlı süt, yağsız yoğurt tüketin.Yağlı kırmızı et yerine yağsız et, kuru baklagiller (nohut, mercimek, fasulye gibi) balık ve tavuk tercih edin. Süt ve süt ürünleri de (yoğurt, peynir vb.) tüketilmeli fakat bunlarında az yağlı olmalarına dikkat edilmeli.Yemeklerinizi haşlama, fırında pişirme veya ızgarada pişirme yöntemleriyle pişirirseniz yemeğe eklenecek yağıda azaltmış olursunuz.

Aşırı şekerli gıdalardan kaçınmalı ve hatta çay, kahve gibi içecekler şekersiz içilmeli veya şeker miktarı azaltılmalıdır.

Gıdalardan aldığımız günlük tuz miktarı 6 gr.ı (bir tatlı kaşığı) geçmemelidir. Bu miktara yemeklerden, ekmekten, içeceklerden aldığımız tuz miktarı dahildir. Tuz tüketimi ile yüksek tansiyon arasında ilişki bulunmaktadır. Yüksek tansiyonu olanlar doktorlarının tavsiyesine göre ya hiç tuz kullanmamalı yada miktarını azaltmalıdır.

Güne kahvaltınızı yaparak başlayın. Gece boyu gıda alımı olmadığından beyninizin sabah kalkınca enerjiye ihtiyacı vardır. Daha sonra gıda alımınızı kahvaltıdan başlayarak gün içine yaymanız daha etkin kalori yakmanıza neden olur.Öğünlerinizi önceden belirleyiniz.Mümkünse yediklerinizi 3 ana öğün, 3ara öğüne bölün az ve sık beslenin.Bol su için, yiyecekleri iyice çiğneyin. Her yemek yediğinizde midenin 1/3’ünü boş bırakın. Tam olarak dolu mide sağlığımızın zaman içinde bozulmasına ,erken yaşlanmaya neden olur.Midenizi katı gıdalarla doldurmayın .Katı gıdalarla dolu mide içeriğinin gerekli öz suyu her tarafa dengeli ulaştırması güçleşir ve sindirim zorlaşır. Düzenli yemek yiyenler daha dengeli ve sağlıklı beslenmekte ve ideal kilolarını korumaktadırlar.

Zihinsel faaliyetlerin gerektirdiği enerji kaynaklarının en önemlilerinden biride meyvelerdir. Beynin oksijen dışındaki tek enerjisi glikozdur. Glikoz meyvelerde hazır halde bulunur. Diğer gıdalarla alınan şeker midede yakılarak glikoza çevrilir. Bu nedenle meyveleri aç karnına yemeliyiz.Meyveler yemeklerden 30 dakika önce veya 3 saat sonra alınmalıdır.Mide doluyken alınan meyveler midede kalıp besin değeri kaybolup orada mayalanacağı için bütün sindirim sistemimizi yorar.

Vücudumuzda dakikada 10 milyon hücre ölür ve bir o kadarı da yenilenir. Ortalama 100 günde (beyin ve sinir hücreleri hariç) bütün vücudumuz yenilenir.Düzensiz kötü beslenme yenileme sistemini aksatır. Cildiniz canlılığını, tazeliğini kaybeder ve en önemlisi hastalıklara açık olursunuz. Yorgunluk, çabuk yorulma, baş ağrısı olabilir. Düşünce ve hafıza sistemi bulanıklaşır.Bu nedenlerden dolayı düzenli ve sağlıklı beslenmeye dikkat etmeli ve yemek için yaşamamalı sadece yaşamak için yemeli görüşünü benimsemeliyiz.

“HEPATİT B” TÜRKİYE YOL HARİTASI


Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği (TKAD); toplumda Hepatit B ile ilgili farkındalık yaratılması, Hepatit B’nin önlenmesi ve tedavisi konularında hazırlamış olduğu “Türkiye Yol Haritası”nı 8. Ulusal Hepatoloji Kongresi’nin basın toplantısında açıklandı.

Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği tarafından yapılan 8. Ulusal Hepatoloji Kongresi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan karaciğer kanserinin önlenebilen bir hastalık olduğu ve karaciğer kanserinin, karaciğer hastalarının kaderi olmadığı ve organ bağışına dikkat çekildi. Toplantıya kongrenin başkanı olan Prof. Dr. Ramazan İdilman, Türk Karaciğer Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Nurdan Tözün, Prof. Dr. Ulus Salih Akarca, Prof. Dr. Sabahattin Kaymakoğlu , Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu, Prof. Dr. Osman Cavit Özdoğan ve Prof. Dr. Cihan Yurdaydın katıldı.





Hepatit B ile Mücadele
Hepatit alanında 11 Aralık 2010 tarihinde İstanbul’da yapılan çalıştay sonucunda hazırlanan “Hepatit B Türkiye Yol Haritası” sağlık alanındaki karar mercilerine hastalığın Türkiye’deki durumu hakkında bilgi vermek üzere hazırlandı. Bu rapor ayrıca, Türkiye’de hepatit B kaynaklı sosyoekonomik yükün önümüzdeki yıllarda azaltılmasını sağlamak amacıyla dikkate alınması gereken bir dizi öneriyi içeriyor.



Türkiye’de yaklaşık 3 milyon kişinin Hepatit B virüsü ile enfekte olduğunu belirten. Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. Nurdan Tözün konuyla ilgili çalışmaları hakkında şunları söyledi:“Ülkemizde hepatit B ile ilişkili mevcut durumu eksiksiz ve doğru veriler ile değerlendirmek ve bu enfeksiyonla mücadelenin hedeflerini saptamak amacıyla bir yol haritası oluşturmayı planladık. Bu çalışmayı yaparken stratejik planımız, mevcut durumu ve uygulamaları gözden geçirdikten sonra alınması gereken önlemleri ve uygulamaları konu ile ilgili uzmanların görüşleri doğrultusunda standart bir zemine oturtmak ve hepatit B yol haritasının ana hatlarını çizmeye çalışmaktır. İnanıyoruz ki bu konuda tüm kurum, kuruluşlar ve kamuoyunun bilgilendirilmesi ve işbirliği esastır.”



“Tütünden Sonra En Yaygın Rastlanan Kanser Nedenlerinden Biri Hepatit B”
“Tütünden sonra en yaygın rastlanan kanser nedenlerinden biri olan Hepatit B, AIDS etkeni HIV’den yaklaşık 100 kat daha bulaşıcı özelliğe sahip” diyen Prof. Dr. Tözün, “Hastalık tedavi edilmediğinde yüzde 15 – 40 oranında siroz, karaciğer yetmezliği ya da karaciğer kanserine neden oluyor. Hepatit B aşısı aşılama programlarına dahil edilmiş olmasına rağmen ülkemizde milyonlarca kişi aşısız ve hastalığa karşı savunmasızken, bu sorun AB ülkelerinde de üzerine gidilmesi ve önlemler alınması gerekli bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınıyor” dedi.



İzlenecek Yol
Ciddi sağlık sorunlarına, iş gücü kayıplarına ve ekonomik yüke neden olan bu hastalıkla mücadelede erken tanı ve tedavinin yanı sıra korunmaya yönelik tedbirlerin yaygınlaştırılmasının şart olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tözün, korunma için aşılama oranlarının yükseltilmesi, erken tanı için tarama çalışmalarının artırılması, hastalara gereken tedavinini ulaştırılması ve tedavi kalitesinin artırılması, bildirimlerin, kayıt sistemlerinin iyileştirilmesi ve Hepatit B hakkında hem sağlık çalışanlarının hem de halkın bilgi düzeyinin artırılması gerektiğini kaydetti.

“Türkiye'de Görülme Sıklığı Açısından Da Bölgesel Farklılıklar Var”
Hastalığın belirtisiz de seyredebildiğine dikkati çeken Prof. Dr. Tözün, bunun hastalığın uzun süre fark edilmemesine yol açabildiğini söyledi. Prof. Dr. Nurdan Tözün, şöyle devam etti: “Hepatit B, daha çok bizim ülkemizde 40-69 yaşları arasında gösteriyor. 18 yaş grubunda yüzde 2,8 iken daha ileri yaşlarda bu oran artıyor. Türkiye'de yapılan çalışmalarda, görülme sıklığı açısından da bölgesel farklılıklar dikkat çekiyor. Batı bölgelerinde yüzde 2,5 civarındayken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 7'ye kadar çıkabiliyor. Hepatit B oranının batıdan doğuya doğru gidildikçe arttığı, Eskişehir, Antalya, Adana, Elazığ, Sivas ve Erzurum'da yüksek oranlarda bulunduğu, Diyarbakır'da HBsAg pozitiflik oranının yüzde 10'lara ulaştığı bildiriliyor. Etkili aşılama çalışmalarına rağmen gelecek yıllarda Hepatit B'nin önemini koruyacağı düşünülüyor.”

“Türkiye Aşılama Konusunda Balkanlardan Önde”
Türkiye'nin aşılama konusunda Balkanlardan önde olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tözün, “Her yeni doğanın aşılanması programda yer alıyor. Sağlık Bakanlığının öngördüğü 2010 yılında bunun yüzde 90'a ulaşmasıydı. Yeni doğanda aşı yapılmamış olanlar için ilkokulda aşılama programa var” diye konuştu.

Bilimsel Programda Kendi Alanında Uzman 115 Türk ve 20 Yabancı Bilim İnsanı Katıldı
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı öğretim üyesi ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Ramazan İdilman, kongrenin başlaması dolayısıyla düzenlediği basın toplantısında, kongrenin iki yılda bir düzenlendiğini söyledi. Bilimsel programda kendi alanında uzman 115 Türk ve 20 yabancı bilim insanın bulunduğunu anlatan Prof. Dr. İdilman, toplam 800 katılımcının yer aldığı kongrede, Karaciğer Hastalıklarında Genetik, Viral Hepatitler, Alkole Bağlı Karaciğer Hastalığında Tedavi, Çocuklarda Yaşlı Karaciğer Hastalığı, Metabolik Karaciğer Hastalıkları, Karaciğer Transplantasyonu, Karaciğer Hastalıklarında Kök Hücre Tedavisi ve Görüntüleme ve Laboratuvarda Yenilikler başlıklı panel ve konferanslar düzenleneceğini söyledi.

“Türkiye, Doçent Olmak İçin Yayın Yapanlarla Doluyor”
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroentroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ulus Salih Akarca da tıpta akademik kariyer yapılırken karşılaşılan zorluklar hakkında bilgi verdi.
Bu süreçte hekimlerin dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmesinin önemine değinen Prof. Dr. Akarca, ''Türkiye, doçent olmak için yayın yapanlarla doluyor. Maalesef, bizim uzmanlık alanımızda bilimsel üretimde İran ve Polonya'nın gerisine gidiyoruz. Çünkü, uygulamalarla üniversiteler ve akademisyenler cezalandırılıyor. Çok sayıda üniversite olsun, ama seçkin üniversiteler de olsun'' eleştirisinde bulundu.

“Gelişmiş Ülkelerle Gelişmemiş Ülkeler Arasındaki Fark Üniversitelerdir”
“Gelişmiş ülkelerle gelişmemiş ülkeler arasındaki fark üniversitelerdir” diyen Prof. Dr. Akarca, “Üniversitelerin korunması, başarılı cerrahların desteklenmesi gerekiyor. Korumazsak,

21 Temmuz 2011 Perşembe

ELEKTRONİK ORTAMDA HER ŞEY KONTROL ALTINDA

Ülkemizde yılda yaklaşık 17 milyar lira ilaç harcaması yapıldığını belirten İlaç ve Eczacılık Genel Müdür Yardımcısı Dr. Hanefi Özbek, yeni düzenlemelerle hem akılcı ilaç kullanımının hem de elektronik arşivleme yöntemi ile işlemlerin hızlanacağını söyledi.



Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünde arşivleme sistemi değiştiriliyor. Kağıt evrakın kullanıldığı eski arşivler, elektronik ortama aktarılıyor. “Taranabilir Pdf” formatında elektronik ortama aktarılan evrak üzerinde yapılacak işlemler sayesinde kağıt kullanımının büyük oranda ortadan kalkacağını belirten Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdür Yardımcısı Dr. Hanefi Özbek, “Arşivden bulunması gereken evrak için bazen uzun bir süre uğraşmak gerekebiliyordu. Bu sistem sayesinde arşive bağlı problemlerden dolayı meydana gelebilen gecikmeler ortadan kalkacak. 25 milyon sayfa olarak tahmin ettiğimiz evrakın yaklaşık 10 milyon sayfası taranarak PDF şekline dönüştürüldü elektronik sisteme aktarıldı. İlgili personelimize hizmet içi eğitimler verildi. Şu an pilot çalışmalarımız başarıyla yürüyor. 2012 yılında hemen hemen tüm işlemlerin elektronik ortamdan yapılmasını hedefliyoruz. Bu amaçla elektronik imza ve mobil imzaya geçilmesi çalışmalarımız da sürmekte. Tamamıyla elektronik sisteme geçtiğimizde personelimizin bir kısmı işlerini evlerinden de yapabilecek. Bu durumun personelimizin zaman, ulaşım gibi konularda daha verimli çalışmasının önünü açacağını düşünüyoruz” dedi.




“Her 100 Kutu İlaçtan 45’inin Kutusu Dahi Açılmamış”
Akılcı ilaç kullanımının doktor, hemşire, eczacı, hasta ve ödemeler yönünden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı ilgilendirdiğini kaydeden Dr. Özbek, “Akılcı ilaç kullanımının yaygınlaştırılması ile yanlış ve gereksiz ilaç kullanımının önüne geçilecek. 2010 yılında yapılan “Atık İlaç Hareketi” çalışmasında İzmir ve çevre illerdeki pek çok eve gidildi, atık ilaçlar toplandı. Evde kullanılmayan ilaçlar ayrı ayrı sınıflandırıldı. Ortaya çıkan sonuçlardan biri her 100 kutu ilaçtan 45’inin kutusunun dahi açılmamış olduğuydu. Biz ilaca yılda yaklaşık olarak 17 milyar TL para ödüyoruz. Bu durumda, bu paranın önemli bir kısmının boşa gittiğini söyleyebiliriz” diye konuştu.




“Reçetesiz İlaç Alımının Önüne Geçilecek”
Dr. Özbek şunları kaydetti: “Akılcı ilaç kullanımı ile örneğin komşu tavsiyesiyle değil doktorun yazdığı reçete ile ilaçların alınması ve kullanılması sağlanmaya çalışılacak. Vatandaşların akılcı ilaç konusunda bilgilendirilmesi sonucu, örneğin antibiyotiklerle yapılacak tedavinin yarım bırakılmasının zararları anlatılacak. Akılcı ilaç konusunda yalnızca hastalar değil, hekim ve eczacılar da bu çalışmanın içerisine dahil edilecek. Böylece doğru ilacın doğru hastaya verilmesi ve hastaların da bu ilaçları yararlarını ve zararlarını bilerek, daha bilinçli bir şekilde kullanmaları sağlanmaya çalışılacak. Bu amaçla Genel Müdürlüğümüz bünyesinde Akılcı ilaç Şubesi kurulmuş olup çalışmalarını artan bir ivmeyle sürdürmektedir.”

20 Temmuz 2011 Çarşamba

RSHMB 83. Yıl Konseri


Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı'nın 83. Yıl Kuruluş Yıldönümü Etkinlikleri kapsamında 06 Haziran 2011 tarihinde, Resim Heykel Müzesinde gerçekleştirilen konserimiz büyük ilgi gördü.


Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkez Başkanı Prof. Dr. Mustafa ERTEK, Başkan Yardımcıları, büyük musiki üstadı Ahmet HATİPOĞLU, Hıfzısıhha çalışanları ve yakınlarının katıldığı Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziğinden oluşan büyük konser izleyiciler tarafından beğeni ve coşku ile karşılandı.


Sunuculuğunu Esra ÖZ'ün yaptığı konser programının sonunda teşekkür konuşması yapan Başkan konserle ilgili beğenisini dile getirerek, komitenin yıl boyunca yapmış olduğu etkinliklerle ilgili “Bundan sonra Hıfzısıhha’nın çalışma sahasına sanat etkinliklerini eklememiz gerekecek.” diyerek memnuniyetini ifade etti.


http://www.rshm.gov.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=2375&Itemid=1